Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '06

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Uçamayan kazlar, lavabo yılanı, evdeki kedi çetesi ve güvencinler

Uçamayan kazlar, lavabo yılanı, evdeki kedi çetesi ve güvencinler
 

Hayvanlarla insanlar yan yana ne de komik olabiliyorlar bazen, uyumsuz çiftler gibi. Birarada da olamıyorlar, ayrı da. Bazı olaylar var ki düşününce gülümsemeden edemiyorum. Olay kötüyse bile bir çizgi film ışığı var sanki ve bu nedenle de komik. Size de anlatayım istiyorum.

Selen’in ördekleri vardı, biri beyaz biri siyah; ama siyah olanı pek asabiydi, arkasına umursamaz yaradılıştaki beyazı da alıp teras katındaki bu evde terör estiriyor, istediği her yere girip çıkıyordu. Selen bunları yakalayıp da sevmek için binbir strateji geliştiriyor; ama siyah ördeğin önderliğinde oradan oraya ustalıkla kaçan bu hayvancıklara dokunması pek mümkün olmuyordu. Kara ördek inat mı inat, beyazının ise dünya umurunda değil, hayattaki tek ilkesi kara ördek ne yapıyorsa onu yapmak, gerisi vız gelir. Terasa da çıkmak istiyor, bundan keyif alıyorlar, yoksa asabiyet diz boyu. Bu nedenle Selenler terastan düşmesinler diye düzenekler yapıyorlar; ama zaten ikisi de alışkınlar terasta koşuşturmaya. Bir sabah zil çalıyor, aşağı bakkalın çırağı, ‘Abla, sizin beyaz ördek aşağıda gezinip duruyo, kara ördek ise sizlere ömür.’ diyor.

Olayı duyunca, her aklına eseni asabiyetle yapan delikanlı ördeğe çok üzülüyorum; ama bir yandan da istediğin kadar sinir yap, her aklına eseni yapamazsın diye düşünüyorum. İlginç olan, 4. kattan düşen beyaz ördeğe en ufak bir şeyin olmaması. Yerde, elleri arkasında kahveye giden adamlar gibi gamsız ve umursamaz dolanıyor. Buradan da, davranış kalıplarında ancak ‘takipçi’ olan, dünya umurunda olmayan geniş insanlara hayatta bir şey olmaz gibi bir çıkarım yapmalı mıyız acaba, ne dersiniz?

Lavabo yılanı hikayesinde ise yılanın hiç suçu yok lavaboyla birlikte anılmasında. Tersine onu evinde besleyen deneyci arkadaşın beyin kapasitesi ile ilgiliydi tüm olay. Bizim güzel mi güzel; ama beynindeki tahtaların sayıca eksik olduğu arkadaşımız, yılanı lavabonun deliğinden sarkıtsa geri çıkar mı diye düşünüyor. Çıkamıyor hayvancağız. Deney başarısızlıkla ve günlerce süren gözyaşıyla sonuçlanıyor.

Fırat’ın evinin iki tarafı dış dünyaya açılıyor. Bir tarafında teras, diğer tarafında apartman boşluğuna bakan bir pencere. Ressam olduğu için sürekli kokulu maddelerle çalışmak zorunda ve evi havalandırması; ama ne mümkün? Terasa üç kedi yerleşmiş. Kötü kedi Şerafettin misali üçü de birbirinden belalı. Bizimkinin hayvanlarla arasının sıkı fıkı olmasına rağmen, bu kedi çetesi laftan sözden anlamayan cinsten. Terasa bile çıkamıyor Fırat, kediler kapıyı açmak için yaptığı en ufak denemede onu geri püskürtüyorlar. ‘Burası bizim evimiz, sen git’ der gibi tıslıyor, tırnaklarını gösteriyor ve üstüne yürüyorlar. Apartman boşluğuna bakan pencereyi de açamıyor, güvercinler yaşıyor çünkü burada ve evin içine yerleşmek için fırsat kolluyorlar. ‘Evsahibine söylesem de kirayı bari azaltsa’ diyor Fırat, ne de olsa evde havaya hasret yaşıyor ve istenmeyen elemanların izin verdiği alanda.

Kedi çetesiyle güvercinler evin asıl sahipleriymiş gibi bir tavır içindeler. Yani, insanlar hayvanların yaşam alanlarını kısıtlıyor, onları sömürüyor şeklindeki genel yargı burada tersine dönmüş durumda. Hayvanların da kendilerine özgü karakterleri var. Günümüzde nasıl kadınlar erkekleşirken erkekler de metroseksüellik akımıyla kadınlaşıyorsa ve her insan doğaya hasretlik çekiyorsa, ilginç bir şekilde hayvanlar da doğadan çıkıp şehirleşmeye başladılar. Bu gidişle, birçok insan içlerindeki hasrete daha fazla dayanamayarak doğaya dönecek ve kara ormanlara dönüşmüş şehirleri de oralara kendilerinden daha uygun olan hayvanlara terkedecekler.

 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..