Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Uçmak bir insan için nedir ki? kuşlar gibi kanat takmak değildir.

Uçmak bir insan için nedir ki? kuşlar gibi kanat takmak değildir.
 

Bugün çokta keyifli olmayan günlerimden...Bunun için de kendime kızmamam lazım ama insan bazen labirentlerin içinde dolaşıp duruyor, girdiği her koridorun onu çıkışa götüreceğini sanarak birinden diğerine geçiyor. Halbuki içinde bulunduğumuz durumdan sıkıntı duyuyorsak, memnun değilsek, kendimize de içinde bulunduğumuz duruma da yukardan bakmak lazım....lazım da bu her zaman kolay olmuyor diyenlerinizi duyar gibiyim aynen katılıyorum çünkü bu benim için de geçerli...

Bakıyorum, dinliyorum, izliyorum herkes anlatıyor bir şeyler, nasıl mutlu olunur (hep te Cem Yılmaz'ın esprisi aklıma geliyor, sormuşlar Hintli guruya 200 usd bayıldıktan sonra, "Mutluluk nerde?" cevap vermiş guru(!), "mutluluk içimizde...", "içimizdeyse biz niye buralara geldik, niye paracıkları bayıldık?"  neyse nerde kalmıştık evet herkes konuşuyor, secret'ı çözenler, hayatı anlatanlar, ne yapılması gerektiğini anlatanlar, çözüm sende diyenler, sen değişince herşey değişir diyenler....vs. tamam biz değişince herşey değişecekse, bunu o insanlara anlattıktan sonraki hallerine ve gidişatlarına bakarak söyleyebiliriz diye düşünüyorum.
 
Kişi gelir, eğitimi alır yada semineri dinler, çıkar gider. Peki ya sonra? Bir eğitimin verimliliğinden bahsetmek için, o eğitimin etkinliğini ölçümlememiz, yada ölçümleme yapamıyorsak gözlemleme yapmalı yada katılımcılardan geri bildirim alıyorsak bunları değerlendirerek bir yorumda bulunabiliriz. İnsanlar değişmiş mi, sonrasında hayatları değişmiş mi?!

Bu yazıda okuduğunuz başlık, Prof.D'Anna'nın "Labirentten Çıkış" seminerinden ufak bir alıntı. Aşağıdaki linke tıkladığınızda videosunu kısa süreli de olsa izleyebilirsiniz.

 
Prof.D'Anna'dan İtalya'da ESE'de eğitim aldım. Çok güzel şeyler dinledim, güzel şeyler öğrendim. Bireysellik, bütünlük, korkusuzluk, zamansızlık ve daha bir çok tema hakkında derslerimiz oldu. Bugünde tüm öğrendiklerimi hatırlamaya ihtiyaç duyduğumdan mıdır bilinmez, geçenlerde tüm notlarımı karıştırdım.  Önümüzdeki günlerde bu katıldığım "Visionary Leadership" programından ders notlarımı ufak ufak alıntılarla sizlerle paylaşacağım. Bir insanın başka bir insanın hayatına verimlilik ve fayda getirecek şekilde dokunabilmesi güzel...Ben bunu seviyorum. Dileyen workshoplarıma gelir katılır,konuşur keyfi bilir dileyen buradan takip eder, sorar onu da paşa keyfiniz bilir. Keza buradan yaptığım tüm paylaşımlarımın, tüm yazılarımın, tüm konuşmalarımın, verdiğim eğitimlerimin  ve workshoplarımın da amacı da bu...Olumlu etki etmek, hayatınıza fayda sağlayabilmek, farklı düşündürebilmek, başka bir pencerenin önünde durup oradan da baktırabilmek...
 
Tüm insanların ve hatta bu tip eğitmleri almasına yürekten inandığım ve savunduğum genç bireylerin (-özellikle lise son sınıfta hayatlarının seçimleriyle yüzyüze getirilen ve yarış atı gibi koşturulan ve üniversite son sınıfta mezun olacak olan ve yine hayatlarının yeni bir dönemine yani iş hayatına girecek ve çılgınlar gibi iş arayacak olan genç arkadaşlarımın da-) ayrıca ihtiyacı olduğu düşünüyorum. Ve tabiki her yaştan "benim sorunum ne, farkında mıyım nerede, nasıl yaşadığım yada ne yaşadığımın diyen tüm insanların tüm ruhların ve beyinlerin ihtiyacı olduğunu yürekten savunarak paylaşmaktayım. Zaten web sitemi kurarken de ana amacım ve misyonum buydu. 
 
Eğitime gelenler olur, hayatında eğitime hiç katılamayanlar/katılamayacak olanlar olur. Para veren olur, veremeyen olur. Mühim olan "insan" a dair bir şey yapmak. Benim hedefim "İnsan"a dokunmak....
 
Değerli okuyucularım, hiçbir şeye moralinizi  bozmayın demek kolay biliyorum.Bende bazen bu söylemleri boş ve gerçekçilikten uzak bulabiliyorum. Ama bildiğim tek şey mücadele etmek,  vazgeçmemek, neyi gerçekten istiyorsanız onun için mücadele etmek. Hata yapmamak değil, hatayı telafi edebilmek...Hayatın gerçekte ne olduğunu kavrayabilmek yada kavratabilmek...
 
Ben herşey seninle başlar, herşey sende bitiyor demeyeceğim çünkü bazen insana yararlı gelen, etkili gelen "an"lar, "kişi"ler, "yazı"lar, "eğitim"ler", "söz" ler olabiliyor. Onun için radarlarınız/alıcılarınız hep açık olsun. Belki şu anda okuduğunuz bu yazı bile sizin için çok etkili...Belki ben bile şu anda sizin için çok etkiliyim. Sadece farkında olun.

Aşağıda Sinan Ergin'in güzel bir makalesinden ufak bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum.
Efenim buyursunlar;
 
"Nasılı unut, nedeni bulduğunda bir daha nasıl diye sormayacaksın. Sadece nedenleri düşün.Kendini kendi içinde bir yolcuğa çıkar. Gözlerini kapat ve nasıl bir hayat istediğini hayal et. Düşle, en güzel düşler seninle olmaya başlasın. Düşle bütün ruhun kim olduğunu hatırlasın. Düşle ne yüce bir varlık olduğunu ve mutluluğun güvenle gelmediğini.
Düşle sevdiğin ve istediğin işleri. Düşle sağlıklı ve mutlu hayatını. Sadece bir an, bir dakika kapat gözlerini ve düşle. İçinin nasıl bir enerji ile dolduğunu hisset. O enerjinin içinde kal, bütün bir ömür yaşamadığın bir mutluluk halidir. Duramazsan kalk ve dans etmeye başla bu sema halidir. Gözünü ilk açtığında hiçbir şeyin eskiden göründüğü gibi olmadığını, her şeyin güzellik olduğunu ve tanrısal olduğunu fark eteceksin. Evren bunu izledi, merak etme bunlar gerçek. Zaman sana bunu elle tutulur hale getirecek. Bu meditasyon halini uzat, hayatının her anı haline getirmeye çalış. Göreceksin hep düşlediğin gibi yaşamaya başlamışsın. Hayatında her zaman düşüne karşı gelen şeytanlar, sana düşünü hatırlatmak için seni zorlayan hatırlatmalar olacak. Hatırlatmalara kanma, izle kendini, bırakma dümenini. Kimseye köle olma, kimseye satma bu enerjini, hiç bir şeyle değiştirme bu mutluluğunu. Bırak güven arayanlar cehennemde, ölüler diyarında kalsınlar. Her sabah uyanan ve yelkenlisi ile açılan bir denizci ol. Evet, tabiî ki hayatta bazen; fırtınalar ve dalgalar olur. Sen keyif al, bunlar sadece mutluluğunun derecesini arttırmak için oluşturulan iluzyonlar. Şükret. Sen güneşin batışını nasıl kutlayacağını hayal et. Nereye gittiğini biliyorsun. Dalgalar gelir ve gider, sen onlara aldırma.

Sen, sen olduğunu bil. Sen en güzel mutlulukların yaratıcısısın, sen şeytanın kölesi değil, devrimcisin. Dışarıdan bakıldığında bütün devrimciler bir bedel öder gibi görünür. Ama her devrimci bilir ki bunlar bedel değil, sadece dalgadır. Sevgi ve mutluluk bunlardan daha önemli hiç bir şey yok. Senin yeni ADIN NE OLSUN? Eski adını ailen koydu, kariyerini birileri belirledi, anan evlendirdi. Artık sen yeni ADINI KENDIN KOY.

Sen diye bir şey kalmadığında yeni bir doğum olur. Kim o?

Biliyorsan ADINI KOY.

Seni eskisi gibi çağıramayız.

ADINI KOY."
 
Tek kelimeyle mükemmel...Sinan Hocamın eline sağlık..Demek istediğim aynen böyle birşey...Ama adını koyacağız. Ben de, siz de... Ya da bir şekilde bu yazıya denk gelmiş okuyan kimse, sende adını koyacaksın.
 
 
Toplam blog
: 36
: 1049
Kayıt tarihi
: 03.09.10
 
 

Merhaba, Kadıköy doğumluyum. Beş yaşında başladığım ilkokul serüvenim ana kucağından ayrılan ..