Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '15

 
Kategori
Deneme
 

Üçü de sınıfta kalmışlardı 11. Bölüm

Üçü de sınıfta kalmışlardı 11. Bölüm
 

Alıntı


Vedat sözlerine kaldığı yerden devam ederek

- Sahi, başka bir iş yeriyle daha konuşacaktın, inşallah mutabık kalır, orada iyice sebat edersin Sedat. Oturduğumuz apartman dairesi, çok şükür başımızı sokacak kadar ama küçük, Nil kendine ait bir odası olmadığından yakınmaya başladı bile.

Sedat

- Ne yalan söyleyeyim, ikimizin aynı odayı paylaşmamızdan ben hoşnut değilken, o da kendine ait elbette ayrı bir oda isteyecektir! Örneğin; Sen erken yatıyorsun, ben de eve dışarıdan geç geliyorum, o zaman sen  uyur oluyorsun, odanın ışığını açsam bir türlü, eh, açmasam ben sağa sola çarparak uykuna daha çok zarar veriyorum. Evet ya, çalışmam şart, çıkarız buradan 3 oda yetersiz, banyo ile tuvaletin bir olması dersen o da ayrı problem.

Pazartesi bir kaç yere bakacağım diyen Sedat'ın yanına gelen Nil

- Nereye bakacaksın abi? Vedat - Oturduğumuz dairenin küçüklüğünden bahsediyorduk, Sedat iş bulmalı ki, geniş bir daireye daha düzgün bir muhite çıkalım. Nil başını sallayarak - Kesinlikle katılıyorum demiş, ve parmağınla genç kızları işaret ederek!

- Bu kızlarda bir şeyler dikkatimi çekti, Solmaz, her ne kadar çalışma hayatının içerisine küçük yaşından itibaren atılıp çalışmış olsa da; Ürkek, gözlerindeki korkuyu, sevinçli zamanlarında dahi görmek mümkün. Sanırım, kızda ki bu iticilik gözlerinde daimi olan korkudan geliyor. Nehir derseniz, kendinden oldukça emin, şimdi okusam hemen adapte olurum dediğine göre! Ama yolunda gitmeyen yine de bir şeyler var, arkadaşlığımız ilerledikçe ortaya zaten kendiliğinden çıkar. Yonca, başlı başına kendini beğenmiş, burnundan kıl aldırmayan, kariyer sevdalısı, biraz bana mı benziyor ne deyip, ağabeylerine tebessüm etmişti.

Vedat

- Yonca, mankenlik okuluna gitmiş mi dediğinde, Nil, daha farklı sorarak Yonca'ya

- Mankenlik okuluna, liseden sonra mı gittin? Ya, devamlı ayaktasınız, enerjiniz tavan! Kuzum, siz oturarak yemesini bilmez misiniz, İstanbul'un güneşine bizler tam alışamadık, sizleri enerjisiyle böyle ayağa dikerken, bizler maşallah üç kardeş, güneşi görünce çimlere halı gibi yayıldık. Yonca ve kızlar tebessüm ederek, hep beraber onların yanına gelip oturmuş, bir yandan da

- Nil, sohbet koyulaşmadan, çay faslına geçelim, ama servisler senden canım, ne dersin?

Nil - Tabi ki, deyip, ortaya temiz bir masa örtüsü sererek, kurabiye, poğaça, börek ve çayları getirmişti. Bu arada Yonca

- Evet, liseyi bitirdikten sonra, mankenlik okuluna devam ettim. Babam ve annem pek anlaşamazlarsa da evliler, küçük bir kız kardeşim var ismi Fulya, onların kavgaları en çokta kardeşimi yaralıyor. Aslında iyi kazanıyorum, Fulya orta okula geçtiğinde güzel geniş bir yere çıkarız, tabi bu benim düşüncem ama, annem bu samimiyetsiz ama dedikodu kazanı muhitte ne bulur bilmem, kim nerede, nasıl, kiminle, ilişki düzeyleri nedir? Hem genci bilir hem de yaşlısı, vallahi gına geldi. Onlara sorsan, samimi, yardımsever, laf taşımayı sevmeyenler-denmiş, miş de miş miş! Bunları ancak benim, olmayan külahıma anlatırlar.

 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..