Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '15

 
Kategori
Deneme
 

Üçü de sınıfta kalmışlardı 13. Bölüm

Üçü de sınıfta kalmışlardı 13. Bölüm
 

Alıntı


Abla kardeş yerde birbirlerine sarılarak ağlarken, çatal dilli üvey anne - Dur bakalım, bunca dik başlılığınla sen, bizim başımıza kim bilir daha neler açacaksın. Esra - Babamı sen dolduruyorsun, sana bundan sonra anne demeyeceğim, ta ki, ablama iyi davranana kadar, anladın mı?! 

Kadın - Ne güzel örnek olmuş ablan sana kız, ikinizin de tohumu aynı değil mi, ne haliniz varsa görün deyip, evden Nehirlerin evine doğru yola çıkmıştı ki, yolda Sedat'la yürüyen Vedat'ı görmüş ve görmemezliğe gelmişti. Gençler kadına selam vermişlerse de, karşılığını almamışlar, şaşkınlıkla birbirlerinin yüzüne bakarak dudak bükmüşlerdi. Vedat - Bu kadın çok berbat, kesin Solmaz'ın burnundan getirmiştir, eve gidelim de Nil'e bir telefon ettirelim, kızın durumu ne alemde acaba?

Daire kapının çalınmasıyla açan Nil - Bu kadar ısrarla kapının zili çalındığına göre, hayırdır? Vedat - Evet canım ya, Solmazı arar mısın? Babası kahvede üvey anası selamsız, almış başını Nehirlere mi gidiyordu ne! - Tamam abi diyen Nil, Solmaz'a telefon etmiş ama bir cevap alamamıştı. Tam arayacağı sırada Solmazdan gelen telefonla Nil oldukça meraklanmış ve - Alo, Solmaz nasılsın, ne var, ne yok, diyerek arka arkaya soruları sıralamış ama kızdan ses gelmeyince de, onun ağladığını anlamıştı.

Nil'in elinden telefonu alan Sedat - Solmaz, pek müsait olmadığını biliyorum ama, bir fırsatını bulup buluşalım mı? Senin canını iyice sıkmışlar belli, gel birer çay içelim, Nil'i de getiriyorum, seni çok merak etmiş. Solmaz - Yok, gelemem moralim sıfır, bundan sonra da hep birlikte buluşmamız belki de olanak dışı Sedat. Bu hafta sonu beni istemediğim bir gence verecekmiş bizimkiler - Ne diye şaşıran Sedat'a, Nil - Ne olmuş, anlatsana derken! Vedat abisinin telefonu aniden elinden alarak - Solmaz, ben Vedat yarına buluşup etraflıca konuşalım mı? Kız - Vedat, yarına olur, işten erken ayrılırım, saat 17 gibi sahildeki çay bahçesinde hep beraber buluşalım.

Ertesi gün sözleşmiş oldukları yerde buluşmuş duruma çözüm aramaya başlamışlardı. Nehir ve Yonca da olaya müdahil olmuşlardı. Nehir - Dün üvey annen bize geldiğinde annemle ağız ağza vermiş, ver yansın ediyordu. Ne yalan söyleyeyim, kulağımı kapıya dayayıp bir iyice dinledim, seni o şapsal ne idüğü olmayan tembel manava verecekler, bak demedi deme, bunlar kafalarına koymuş, baban ve onun karısı. Galiba, babanın borcu mu varmış ne, anlayacağın seni üç kuruşa satacak o cahil baban. Vedat'ın gönlü Solmaz'a doğru akmaktaydı, ama nasıl olacaktı? Bu kadar kısa zamanda, keşke onu daha önce tanıyıp arkadaşlığımızı ilerletseydim diye içinden geçirirken Sedat - Solmaz, yanlış anlama da, konuştuğun biri var mı, yani sevgilin falan?

- Yok, keşke olsaydı diye karşılık veren kız, ağlamak üzereyken Nil - Dur be canım, hemen kendini bırakma, gün doğmadan neler doğar. Elbet biri hayatına girecek, istediğinle evlenirsin takma o kadar dediğinde Sedat - Nil, zevzek zevzek konuşma, kızı pazar günü istemeye gelecekler. Nil - Gelse ne olacak, gitmedikten sonra Solmaz - Nil annenizin kıymetini bilin, benim neler çektiğimi, kazancım olan parayı ellerine verdiğim halde, lokmalarımın sayıldığını nereden bileceksin, annem olsaydı, çok farklı olurdu! Babamın karısı olacak o kadın, laf, söz dendi mi dansöz gibi kıvırır, pazar gününü ikisi de iple çekiyordur, bundan eminim. Gelecek olanlara, beni vermek için nasıl yaltaklanacaklar kim bilir. Nasıl ki, anne ve babaların evlat seçme hakkı yok, evlatlar da kendi ebeveynlerini seçemiyor, şayet böyle bir olanağım olsaydı; Babam olacak o içkici, kumarcı, işsiz güçsüzü, evladını para karşılığında satacak adamı, baba olarak kesinlikle seçmezdim. Vallahi şimdi karşıma biri çıksa, buralardan kaçar giderim. 

 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..