Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '11

 
Kategori
Siyaset
 

Ucube Heykel olayında 2. Raund

Ucube Heykel olayında 2. Raund
 

İnanın İzmir bu heykele daha çok sahip çıkar..


Şu heykel olayı günlerdir tartışılıyor. Aslında tartışılmalı da. Zira, basit bir durummuş gibi gözükse de aslında, Başbakan’ın bir sanat eserine ‘ucube-garip bir şey’ demesi ve “derhal kaldırılmalı/yıkılmalı “ demesi bence ciddi bir durumdur. Bu tür bir demeç vermesi söylemde bulunması, durumu ciddileştiriyor ve bu işi siyasileştiriyor. Ne yani, Başbakanların bir sanat eserini ‘beğenmeme’ lükleri yok mudur ? Tabiki de vardır. En azından herkesi gibi, bir eseri beğenip, beğenmeme, taktir etme yada yorum yapma hakkı vardır. Ama kesinlikle kimsenin ne bir heykele ‘tükürme’ ne de ‘ucube’ diyerek hakaret etme ve o eseri yok etme, ettirme hakkı yoktur. En azından sanatçıya saygı gereği sarf edilecek sözlere dikkat etmek gerekir. Hele ki, bunu söyleyen bir ülkenin Başbakanı ise. Tayyip Erdoğan olarak kişisel düşüncelerini belli edebilir ama Başbakan Erdoğan olarak daha sivri değil de daha düzgün ifadeler kullanmalıdır. Bu tarz ifadeler ve yorumlar, toplumla, sanatçıyla, entelektüel kesimle arasını açar. Açacaktır da. Bunu gözlemleyeceğiz..  

Gelelim heykel krizindeki 2. Raunda. Geçen hafta Başbakan’ın ‘ucube’ diyerek fitili ateşlediği kriz derinleşiyor. Başbakan Kars’tan Dubai’ye kendisine verilecek ödülleri almaya gittikten sonra, AKP hükümetinin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay hemen bir açıklama yapma gereği duydu. Ertuğrul Günay, Kars'taki insanlık anıtı tartışmaları ile ilgili olarak, "Orada çok sayıda çirkin yapılaşmaya Sayın Başbakan işaret etti. Hasan Harakan'i külliyesi çerçevesindeki gecekonduların işareti sırasında oradaydım. Bütün bunları göz ardı edip, bu tartışmayı şu anda inşa halinde ve zaten 2008-2009'dan beri sit alanında olduğu için devam etmeyen yapıya hiç heykel sözü geçmemiş olmasına rağmen inhisar etmek bence biraz haksızlık oluyor" diye konuştu.  

Bu açıklama bir anlamda, Başbakan’ın söylemini savunurcasına, aklama girişimiydi. Anlaşılan Sayın Bakan bir avukattır, hukukçudur. Görülüyor ki, avukatlığı unutmamış. Ama, bu açıklamanın aslında ne kadar gereksiz olduğunu, Başbakan’ın Kars’ta söylediklerinin herkesin anladığı şekilde olduğunu, ‘ucube’ kelimesinin, çevredeki gecekondular için değil de heykel için sarf edildiğini anladık. Zira, Başbakan bizzat “o kelimeyi heykel için kullandım” diyerek, bir anlamda son noktayı koydu. Peki şimdi ne olacak ? Bekleyip göreceğiz aslında.. Bakan Günay ne diyecek ? O da ayrı bir merak konusu..  

Heykel tartışması gittikçe büyüyor. Konuya duyarlı entelektüel kesim, heykeltıraş Mehmet Aksoy’u desteklerken, sanatçı da bu duruma bir anlam veremediğini, buna çok şaşırdığını açıklamış ve Niye böyle bir dil kullanılır? Hayret ettim. Küfür gibi bir laf bu. Ve ben bunun karşılığını veremem. Ne olacak peki? Mahkemeye vermeyi düşünüyorum Başbakanı. Benim niyetim onu mahkemeye verip caydırmak, ders vermek değil. Benim meselem o heykelin bitirilmesi. Bitmemiş bir heykelin üstünden konuşuluyor” demiş. Ayrıca, Başbakan’ın dini duyguları kullandığını, heykelin Erdoğan’ın bahsini ettiği gibi Hasan Harakani Hazretleri’nin hemen yanı başında olmadığını dile getirmiş. Bu da Başbakan’a karşı bir ispatlı bir savunma mekanizması galiba..  

Sanatçı Aksoy, 30 metre yüksekliğinde ve Ermenistan’dan da görülebilen Türkiye’nin en büyük heykeli “İnsanlık Anıtı”nın barışı simgelediğini dile getirerek “Başbakan, Cumhurbaşkanı Ermenistan’a gidiyor barış için. Ama bir yandan da barış öneren, savaş karşıtı bir anıtı yıkmaya çalışıyor. Hani barış istiyorduk? Başbakan bilgi toplasaydı keşke. Ki Kültür Bakanı’nda bu bilgi var, ona aktarabilirdi” demiş. Görüldüğü gibi aslında sanatçı Aksoy öz savunma yapmaktan ziyade, bu konuda çok dolu. Diyor ki ““İnsanların kafalarında yer etmiş kavramları, yatır, dede gibi, kullanarak konuşuyorlar. Bahsi edildiği gibi bir mesafe yok ortada. Ayrıca heykel SİT alanına yapılmıştır deniliyor. Oysa ki Koruma Kurulu’nun kararıyla SİT alanı olduğu biline biline heykelin yapımına başlanmıştı. Koruma Kurulu onay vermişti. Zaten sit alanına heykel yapılamaz diye bir kanun yok. Daha sonra MHP’liler tekrar Koruma Kurulu’na müracaat edip heykel için durdurma kararı çıkarttılar.”
 

Aslında hiç de haksız sayılmaz. Bu tarz örnekler o kadar çok fazla ki. Bu ülkede heykel yakma, kırma, imha etme olayları o kadar fazla ki. Ne ilk, ne de son olacak. Örnek mi istiyorsunuz. Alın size bir örnek. Adnan Menderes’li Demokrat Parti’nin iktidarı zamanında, mecliste alınan bir karar neticesinde ülkedeki tüm İsmet İnönü heykellerinin kaldırılması ya da yıkılması isteniyor. Yapılıyor da. Ancak bir tanesi hariç. O da Malatya’da şuan tören meydanı olan alandaki heykel yıkılamıyor. Çünkü zamanın gençleri ve bölge halkı yıkılmasın diye başında gece-gündüz silahlı, sopalı nöbet tutuyorlar. Daha sonra da valilik, halkla güvenlik güçleri karşı karşıya kalmasın diye alınan güvenlik kararı gereğince, heykel yıkılmaktan kurtuluyor. Bugün bile dimdik ayaktadır. Bizzat gördüm.  

Heykel karşıtlığını bu ülkede sürdüren bir fanatik kesim vardır. Bu doğrudur. Ancak, bunu engellemek global standartları yakalamaktan geçer. Fakat bu ülkede heykelleri kaldırarak, yıkarak AB gibi bir ileri devletler topluluğu arasına katılamazsınız. Adamı oraya alırlar mı ? Sormazlar mı, ‘bu heykelleri neden yıktınız, yıkmak istediniz’ diye. Herhalde siyasilerin onlara o zaman verilecek cevapları vardır.  

Sanatçı Aksoy insanlık Anıtı”nın yıkılamayacağını vurgulayarak Ben yaptım oldu, ben istemiyorum kaldırın gibi bir tavır ne Cumhuriyete ne Demokrasiye ne fikir özgürlüğüne yakışır. Hani fikir özgürlüğünü savunuyorduk? Bu heykel yıkılamaz. Öyle kolay değil. Cumhuriyet’te yaşıyoruz, hukuk var, kanunlar var. Başbakan canı istedi, beğenmedi diye yıkın kaldırın diyemez; öyle bir ülkede yaşamıyoruz. Demokrasi deyip duruyoruz, hani demokrasi, hani hukuk ? Nasıl kendinizde bu hakkı görüyorsunuz?” diye soruyor.  

Haklıdır, hakkıdır da. Aynı fikirdeyim. Birçok insan ve aydın kesim de aynı fikirde.. Ancak, durumu tartışırken bir durumu da izah edeyim. 1967’de Türkiye’nin de kabul ettiği ve tarihi yapıların korunması ve restorasyonu hakkında uluslar arası bir çerçeve belirleyen Venedik Tüzüğü’nün 7. Maddesinde “Bir anıt tanıklık ettiği tarihin ve içinde bulunduğu ortamın ayrılmaz bir parçasıdır. Anıtın tümünün ya da bir parçasının başka bir yere taşınmasına, anıtın korunması bunu gerektirdiği ya da çok önemli ulusal yada uluslar arası çıkarların bulunduğu haller dışında izin verilmemelidir” deniyor. Adama sormazlar mı “ bu tüzükten haberiniz yo mu diye..  

Son söz : Eğer heykeli gerçekten yıkacaklarsa. Yazıktır. El emeği, göz nuru vardır. Para ve zaman harcanmıştır. Heykeli yıkmayın bize gönderin. Biz İzmir’liler, onu dikecek bir yer muhakkak buluruz ve gereken değeri gösteririz… 

../..  

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..