Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '19

 
Kategori
Mizah
 

Uçuk Yolculuğu

Uçak yolculuğu ile bana komik gelen  olayları yazacağım, bana komik gelenler size gelmeyebilir de.

Neyse konuya girelim

Ben uçak yolculuklarını hiç sevmem.

Gerçi en güvenli yolculuk derler ama, yine de sevmiyorum.

Zaten başında olay başlıyor sıkıntı endişe.

Aklıma Kemal Sunal’ın Trabzon havalimanında uçak kalkmadan önceki vefatı geliyor. Azerbeycan'a mı bir yere gideceklermiş. Rivayet odur ki, rahmetli karayolu ile gidelim demiş, onu dinlememişler, hemen uçak biletini almışlar, endişe etme, korkma falan demişler. Ana nafile, Kemal Sunal kalp krizi geçirdi, sonrasını biliyorsunuz.

Neyse konunumuza gelelim, uçağa bindikten hemen sonra size  tehlike anında ne olacaklarını hatırlatıyorlar. Bunları hem sesli hem de işitme engelliler için vucüd dili anlatıyorlar

Güvenlik kartları koltuğun cebinde, inceleyin,

Tehlike anında oksijen maskeleri açılacak, önce kendi maskenizi sonra çocuğunuzun maskesini takın. Neden acaba? Önce çocuğunkini takarsan,  kendi maskeni takacak zamanın olmazmış, Hani güvenli idi? Ne o zaman bu?

Başka bir şey, “tehlike anında can yeleklerini  kullanacaksınız, can yelekleriniz koltuğunuzun altındadır” tamam buraya kadar iyi, sonrası vahim.

Sonraki anons “Herkes kendi can yeleğini kullansın”

Oldu gözlerim doldu, dalga geçer gibi sanki öyle bir anda, Alah göstermesin de, insan can yeleği kavgası yapabilir mi? Yan taraftaki yolcuya ben senin can yeleğini kullanacağımm diye, yan taraftakinin  can yeleğini almaya teşebbüs edebilir mi? Ne ya bu?

Zaten uçağın suya düşme kazalarını biliyor musunuz, bilmiyorum da. Su gemi değil ki. Denize düşünce, cupp diye derinliklere gidiyor. O derinlikteki sudan ne çıkabilirsin, ne de sana can yeleği lazım olur.

Benim suya inip, bir sıkıntı olmayan tek uçak kazası, 7-8 yıl önceki ABD deki Hudson nehrine inen uçak kazası. O nehirin adı, nehir. İstanbul Boğazı genişliğinde bir nehir. Uçağın indiği yerde fazla derinlik yoktu. O nedenle oraya inebildi. Uçaktaki 150 kişiyi kurtardı diye, o pilota yılın ödülünü vermişlerdi.

Sonra bir de acil çıkış yerine denk gelen koltuklar var. Bunlar genelde 17 numara ile başlayan koltuklar oluyor. Burası orta yerin acil çıkışı, bu sırada oturan 6 yolcu, acil çıkıştan sorumlu imiş, “Bu işlemi yapmak istemeyen varsa, bildirsin diyorlar? Bir vatandaş kaltı,” Ben yapmak istemiyorum” dedi. Sonra yerini değiştirdiler. Bu koltuk sırasında, koltuk altına çanta vb şeyler de koymak da yasaktır.

O kadar önlem alıyorlar, dalga geçer gibi bir de uçak yolculuğu güvenlidir derler.

Neyse yine devam edelim. Yolculuğun takriben ortalarında, pilot mikrofonu alır, kendini ve diğer pilotu, kabin amirinin ismini verir. Sanki uçakta yolculuk edenlerden onları tanıyacak kişi çıkacak gibi. Sonra “Yolculuğumuz hakkında bilgi vereyim der, “Feet cinsinden yüksekliği verir, sanki bu uzunluk birimini Türkiye'de kullanıyormuşuz gibi, sonra bazıları bunu metreye çevirir, daha sonra da o andaki hızı verir. Lokal saatle hangi vakit gideceğimiz hava limanına varacağımız zamanı verir. Lokal saat ne ya? Ülkeler arası uçmuyoruz ki?

Ara sıra hava boşluğuna düşüyordur, doğal olarak sen boşlukta endişelensende, pilot “Uçuşun tadını çıkarın” der konulmasını bitirir. Nasıl tadını çıkaracaksın ki? Sanki çok keyif veren bir şey.

Bir de yemek servisi olayı var. THY, Anadolujet dışında başka bir şirketle uçuyorsanız, ücretle almak zorundasınız. Burada da fiyatlara 5 le çarpacaksınız. Mesela A101, BİM de 45 kuruşa aldığınız suyun bir küçüğü uçakta 3 liradır. Neden? böyle diye sormayın. Serbest piyasa diyorlar. Başka yerden alma şansınız yok ki? Nasıl serbest piyasa olsun ki. Bir de içeceği dışardan da getiremiyorsun, mesela Antalya havalimanında son güvenlikten sonra bir kola kutusunu bile sokamıyorsun, bir de saatlerde hava limanında beklediğini düşün, mecbur bu kazığa boyun eğeceksin.   

 

 
Toplam blog
: 718
: 2690
Kayıt tarihi
: 13.07.06
 
 

Tıp alanında doktor olarak çalışmaktayım, beyin cerrahi uzmanıyım..