Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '20

 
Kategori
Dünya
 

Üçüncü Dünya Savaşı

Üçüncü Dünya Savaşı

Gazanfer ERYÜKSEL

Dünyamız nasıl kâinatın işleyiş ağında bir parça ise insan da dünyanın, doğanın işleyiş ağında bir parçadır. Ve en önemlisi, her parçanın da kendi iç işleyiş ağları vardır.

Beyin, insandaki işleyiş ağının yönetim ve denetim merkezidir. Ancak son dönemde uzmanlar organların da kendi düşünce yapılarına sahip olduklarını söylemeye başladılar.

Bütün bunları son dönemde internet üzerinden giderek yaygınlaşan “sosyal ağ” kavramını düşünürken yazmaya başladım.

İnsan bir toplumsal yapının, devletin, bir şirketin veya dikey düzenli (hiyerarşik) bir kurumun örgütlenme merdiveninde bulunduğu basamakta kâh inerek, kâh çıkarak yaşayıp giden bir canlıdır. Bir ağın parçası olduğu için yaşayan insan, doğasından gelen bu özelliğiyle ağlar da kuran bir canlıdır.

Toplu yaşam ve kentleri kuran insan fiziki ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla şebekeler kurmaya başlamıştır. Yani ağlar…

Avcılık döneminde teker teker balık avlanırken nüfusun artmasıyla balık ağlarının keşfi. Bu ağlardan dalyan yapılması hep aklın ve insan doğasındaki ağ yapının hayata yansımalarıdır.

Tarihte ilk su ve atık-su şebekeleri Sümerler döneminde Mezopotamya’da yapılmıştır.  Künklerin ek yerleri katranla yalıtılarak su kaçağı önlenmiştir. Anadolu’da ilk su şebekesini pişmiş toprak künklerle yapanlar ise Hititlerdir. (Anadolu’da ilk baraj da Hititlere aittir.) Sulama şebekesi sayesinde tarım toplumu olan Sümer’de verimlilik artışı inanılmaz olmuştur. Bunun ters açısı ise sulama sonucu zaman içinde tuz biriken tarlalarda verimin hızla düşmesidir.

Zaman içinde 19. Yüzyılda teknolojinin gelişmesiyle kurulan elektrik, telgraf, telefon, televizyon ulaşım şebekeleri…

Cumhuriyetin onuncu yıl marşındaki o söz, “Demirağlarla ördük anayurdu dört baştan”…

İnternetin görünmez ağları ise 20. Yüzyılın sonlarında insanlığa “Sosyal ağ” (facebook, twitter vb.) kavramını getirmiştir. Bilgisayar teknolojisi sayesinde cep telefonlarının “akılı” modeline geçilmesi bir başka boyuttur hayatlarımızda.

George Orwell’in  “1984” romanı… “Büyük ağabey bizi gözetliyor.”

“Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.”

George Orwell'in 1948’de yazdığı kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır.

İşte o kâbus günümüz toplumlarının gerçeğine dönüşmüştür. İnternete geçilmesiyle başlanan 5G dedikleri teknolojik aşama insanın ve doğanın işleyiş ağlarına zarar veren boyutlar içermektedir ne yazık ki. Bunu ben söylemiyorum. Bilim insanları söylüyor.

2020’de başlayan Corona virüs salgınının dünyayı sarması karşısında herkesin şapkasını önüne koyarak bir daha düşünmesi gerekmektedir.

İnsanlığın bu yaşadığı, iki kriz arasında debelenen bir sara hastasını andıran kapitalizmin ve emperyalizmin yaşadığı ve yaşattığı ilk kriz değildir. Virüsler nasıl kendilerini dönüştürerek yaşamaya devam ederlerse emperyalizm de her krizde kendini dönüştürerek egemenliğini sürdürmüştür.

 Bu konuda sözü Yıldırım Koç’a bırakalım.

“Bugün yaşanan kapitalizmin üçüncü küresel krizidir. İlk küresel kriz nedense Türkiye’de pek bilinmiyor. 1873-1896 döneminde 23 yıllık bir kriz yaşandı. 1873 öncesinde de ekonominin devresel hareketinden kaynaklanan krizler vardı. Ancak kapitalist dünyanın hemen hemen tümünü saran ilk küresel kriz 1873 yılında patladı; iniş çıkışlarla 23 yıl sürdü. İlk başlarda buna “Büyük Buhran” adı verilmişti.

Ancak 1929 yılında patlayan ikinci küresel krizin etkileri o kadar büyük oldu ki, iktisat tarihinde ilk küresel krizin adı “Uzun Buhran” olarak değiştirildi.  

Kapitalizm, ilk küresel krizini emperyalist yayılmacılıkla aştı.   1875 yılında Afrika’nın onda birinden az bir bölümü Avrupa ülkelerinin sömürgesiydi.

Yirmi yıl sonra, 1895 yılında, Afrika’nın yalnızca onda biri sömürgeleştirilmemişti.   1880-1914 döneminde Avrupa ve Amerika kıtalarının dışındaki bölgeler, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika, ABD ve Japonya’nın doğrudan yönetimi veya dolaylı siyasi hâkimiyeti altına sokularak paylaşıldı. Afrika’nın tümü İngiliz, Fransız, Alman, Belçika, Portekiz ve kısmen de İspanyol sömürgesine dönüştürüldü. 1876 ile 1915 yılları arasında dünya yüzölçümünün yaklaşık dörtte biri, yarım düzine devlet tarafından paylaşıldı.  

İngiltere, tarihin en büyük sömürgeci imparatorluklarındandı. 1871 ile 1900 yılları arasında  İngiliz emperyalistleri 12 milyon kilometrekare araziyi sömürgeleştirdi ve bu topraklardaki 66 milyon insanı köleleştirdi. 1914 yılında İngiltere’nin nüfusu 46,5 milyondu. İngiliz sömürgelerinde yaşayan nüfus ise 1876 yılında 251,9 milyon iken, 1914 yılında 393,5 milyona yükselmişti. 1924 yılında  İngiltere’nin kendi toprakları 151 bin kilometre kare iken, sömürgeleri 34 milyon 910 bin kilometre kareydi. Aynı yıl, İngiltere nüfusu 45,5 milyon iken, sömürgelerinin nüfusu 403,6 milyondu.

Fransa’nın sömürgeleştirdiği alan 3,5 milyon mil kare ve 26 milyon kişiydi. 1914 yılında Fransa’nın nüfusu 39,6 milyondu. Fransız sömürgelerinde yaşayan nüfus 1876 yılında 6,0 milyon iken, 1914 yılında 55,5 milyona çıkmıştı.

Almanya’nın 1876 yılında sömürgesi yoktu. 1900’lü yılların başlarında Almanya’nın sömürgelerinin toplam alanı yaklaşık 2,5 milyon kilometre kareyi (Türkiye’nin 3 katı), bu bölgelerin toplam nüfusu ise 14,7 milyonu bulmuştu. Almanya, sömürgelerin arazisi ve nüfusu bakımından, İngiltere ve Fransa’dan sonra, üçüncülük için Belçika ile yarışıyordu. Kapitalizm, birinci küresel krizinde yıkılmadı. Kapitalizmin ikinci küresel krizi 1929 Büyük Buhranı ile başladı.  İkinci Dünya Savaşı ve ardından yaşanan yeni-sömürgecilikle aşıldı. Bugün yaşadığımız ise kapitalizmin üçüncü küresel krizi. Kapitalizm, bu krizi de aşmak için araçlar geliştirmeye çalışacak.” (Aydınlık gazetesi, 12 Kasım 2011)

Evet, yazının tarihi 2011… Ve bugün yaşanan krizin sonucu yeni bir paylaşım savaşı yaşamaktayız. Bu Üçüncü Paylaşım Savaşı’dır. Bu savaşta görünürde ne uçakların attığı bombalar var, ne tanklar, ne de açık işgaller. Bu savaş adına Corona virüs denilen görünmez bir silahla yapılmaktadır. Biyolojik silahtır bu. Bir gerçeği hatırlatmama izin verin lütfen. Her kriz dönemi emperyalistler arası çelişmelerin de yükseldiği yıllardır. Kim daha iyi yırtacak diye aralarında kapışırlar.

Eski ABD başkanlarında Roosevelt ‘in bir sözü vardır. “Siyasette gördüğünüz hiçbir şey tesadüf değildir, önceden planlanmıştır.”

Aşağıda kaydını verdiğim video küresel çetelerin hayalini kurdukları “Yeni Dünya Düzeni” ve hayat tarzını anlatılmaktadır.   Yeni bir şehir planıdır bu. Yeri de Suudiler vermiş. Emperyalizmin en eski tetikçilerindendir bu yaratıklar. Robotların insanlardan daha çok olduğu bir şehir. En büyük hayalleri de dünya nüfusunu azaltmak, çip takarak aklını fikrini okumak ve egemenliklerini sürdürmek. ABD Başkanı Trump’ın eski danışmanı Stone daha yeni açıkladı, virüs salgınını Microsoft’un sahibi Bill Gates’in sırf aşı satmak ve insanlara çip takmak için Coronayı dünyaya saçtığını. (Şok iddia: Salgını Bill Gates başlattı, Yeniçağ gazetesi, 16 Nisan 2020)

21. yüzyıl için “Yeni Köleci Çağ” ifadesini kullanıyorum. Ve diyorum ki antik çağın köleleri köle olduklarını biliyorlardı. Çağımızın köleleri ise ne yazık ki bu durumun hiç de farkında değiller. İşte asıl trajedi de burada. Kendini bir virüs dönüştüren emperyalizme karşı yeni mücadele yöntemleri geliştirmek insanlığın olmak ya da olmamak meselesidir.

https://www.youtube.com/watch?v=4cjVWDeJjAw&feature=youtu.be&fbclid=IwAR2fz0wDz6T0AE4w6kmClspFx-pop5yUC_OE4rtGDdISzX4TqM2p3yhoeBU

Meraklısı için ek: Prof. Dr. Sait Yılmaz’ın “COVID-19 senaryosu nasıl hazırlandı?” başlıklı yazısını öneririm.

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 227
: 584
Kayıt tarihi
: 16.12.15
 
 

1952 Yılında İstanbul'da doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni ve İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akad..