Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

güne_bakan(Nazenin yavrusu)

http://blog.milliyet.com.tr/gunebakanlar

17 Nisan '10

 
Kategori
Deneme
 

Üçüncü göz

Üçüncü göz
 

CAN BABA


ÜÇÜNCÜ GÖZ

Mülkiye yıllarım ailesinden uzak okuyan tüm çocuklarınki gibi zorlu yıllardı.. El bebek gül bebek büyürken, birden bire kendinizle başbaşa kalınca anlıyorsunuz dünyanın kaç bucak olduğunu, hayatın o zorlu yüzünü..Hayatta kalabilmek adına yaşadıklarımız ise tam anlamıyla gerçek bir survivor..

Özellikle kız çocukları için hayat çok daha zor.. Okulun zorluğu bile inanın hayatın zorluğu yanında çocuk oyuncağı, yapboz küpler gibi aslında.. Nedense yalnız bayanlar hangi yaş diliminde olursa olsun fark etmez bazı erkekler için, daima hazır lokma hemen yemek istedikleri.. Birde o kız İstanbul'dan gelmişse hemen bakışları değişir herşeye hazır nazır bir pafta hemen yapıştırılır tuhaf şekilde.. Sırf bu nedenden ötürü Samsun'da yaşamadığım halde ilk tanıdığım insanlara hep çekindim İstanbul'dan geldiğimi söylemeye, Samsunluyum derdim kısaca ki yalan değil Samsunluyum zaten : >Yollarda muavinlerden şöförlere kadar çeşit çeşit insan atlatmak zorunda kalırsınız ki bende de sürekli tetikte durma hali oluşmuştu o dönemde..

İşte öyle bir gece Ankara'dan ailemin yanına bikaç günlüğüne İstanbul'a gelirken gece uyumuş kalmış, ineceğim durağı birkaç durak kaçırmıştım korku ve heyecanla gözlerimi açtığımda.. Otobüsü yolda durdurup inme gafletinde bulundum birde, saat gecenin dördü beşini gösterirken .. E- 5 karayolunda düşünün şimdi 18 yaşında bir genç kız elinde bavulu karşıdan karşıya geçiyor.. Kamyonların tırların klaksonları bini beş para.. Beynim uyuşmuş , uykudan yeni uyanmışım , kalbim güm güm çarpıyor o saatte neden yol ortasında indiysem diye kendime söyleniyorum , zira ne belediye otobüsü ne de dolmuşlar o saatte henüz çalışmıyorlar.. Hal böyle iken birde az ilerde bir tır durmasın mı içinden garip kılıklı sakallı gözlüklü insan azmanı şöför inmesin mi..

Ben korkudan delirmiş bir halde karşıdan gelen taksiyi görünce hemen kendimi yola attım. Normal zaman diliminde, önde şöförün yanında biri olunca asla binmeyeceğim gerçeğini bir anda silip atarak taksiyi nerdeyse zorla durdurdum. 3-4 durak ötedeki evime bırakmalarını rica ederek kendimi taksiye attım ve derin bir nefes aldım .. Aldım almasına ama işte o anda şöförün yanındaki alkollü olduğu kokusundan belli yolcuda bana bir döndü pir döndü ki kendi kendime "Hah şimdi b..ku yedin kızım yağmurdan kaçıp doluya tutulmak bu olsa gerek" dedirtti.

Zira karşımda hayatımda gördüğüm en korkunç yüz ve deli bakışlar duruyordu. Sigaradan sararmış kirli beyaz upuzun sakallar, Saç mı sakalmı olduğu artık ayrıt edilemeyen kocaman bir kıl ordusu ardında kocaman bir burun üstünde ateş gibi bakan bir çift göz.. Bana " bu saatte bu yaşta bir genç kızın E-5 te ne işi var adamı keserler be keserler" derken ben kendimi dilim dilim doğranmış hissediyordum zaten..Kekeleyerek durumumu anlatmaya çalıştım ama o öfkeyle beni dinlemiyordu ağzına geleni sayıyordu ki zaten ineceğim durağa gelmiştik. Şöföre rica ettim durdu indim ama arkamdan hala öfkeyle bağıran saçı sakalı birbirine dolanmış öfkeli deli bakışlı o adamı hiç unutamadım..

Ta ki bir gün gazetede resmini görünce ağzım açık kalakaldım çünkü o adam Can babadan başkası değilmiş oysa ki..

"Keşke o anda onu bilebilseydim "dediğiniz anlar oldu mu hayatınızda? Benim çok oldu.. Çok isterdim, yaşadıklarımızın bizim iki gözümüzle göremediğimiz öbür yüzlerini bize anında söyleyen bir gözümüz daha olsa .. Can baba da öyle anlarımdan biri benim için çok değerli sakladığım kendime..

Sevgili Can baba sana çok geç kaldım , yazdıklarını okuduğumca sindirebilmeye çalışırım hala ya seni her okuduğumda yine de her defasında daha çok şaşırmaktan kendimi alamıyorum..Benim gördüğüm adamla bunları yazan adam nasıl aynı adam olduğunu ve nasıl algılarımda öylesine yanılabildiğimi ve hepte yanılabileceğimi ise hiç unutmuyorum..

En derin sevgimle..

Anısına hürmeten..

Biraz Değiştim


Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Değiştim…
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil…

Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,
ne kazanabileni ne de kaybedeniyim…
Sorun değil…

Elbet Alışırım…
Biraz alıştım.
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Alıştım!
Varlığını istemediğim tüm eksik yanları
Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim
iki arada bir derede duyguya alışıyorum…
Bir yanım bırak diyor bir yanıma
Kesin değil! Henüz tanıştık…
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda
Ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
Bir yanım memnun oldum diyor,
bir yanım tanıyamadım daha
Samimi değil…
Bir hayli kırıldım…
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime
Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım…
Aslında ne sana, ne olanlara…
Kendime kırgınım!..
Maziye hiç değil, âna kırgınım
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına
Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara
Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna
Bir hayli kırgınım…
Beni ben kırdım oysa…
İyi değilim.
Galiba yoruldum…
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum
Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!..
Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum.
Şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık
Ki Seni sorgulamamasını nasıl beklerim?!..

Toprağa bakan yanım senden zaten ayrı
Sana bakan yanımsa toprakla aynı
Hıh! Ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!

Gözlerim yorgun…
Dudaklarım, dudaklarım hissiz…
Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır…
Sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz
Söyleyemediklerini söylesende şimdi
Sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır!
İsteyerek değil…
Çok çalıştım

Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye
Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
Daha öncede gitmiştim…
Çok çalıştım…
Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine
Ve bende bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için
Çok çalıştım…

Daha öncede gitmiştim…
Kendi isteğimle…
Anladım ki daha önce sevmemiştim!

Çok çalıştım inan
Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye
Her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya
Ve alışmaya kendime…
Bu göz gözü görmez dumanlı halime
Çok alışmaya çalıştım hem de…

Tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da
Birini yaşattım! Yaşatıyorum da hala
Ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da

Yorulmak, dinlenmekten geçmiyor
An be an çöküyor, insanın içindeki güç
Işığı sönüyor…
Beyaza dönüyor rengi git gide
Hissizleşiyor…

Ne yormak istedim Seni,
Nede yormak kendimi
Çok çalıştım
Gitmeye de kalmaya da…
İkisi de aynı acı, ikiside rezil
Daha öncede gitmiştim
Ama böyle kalarak değil
Böyle kalarak değil


Can YÜCEL

 
Toplam blog
: 54
: 1026
Kayıt tarihi
: 05.10.06
 
 

Ata toprağı Karadeniz'den, terbiye ve eğitimi Trakya'dan, günebakan ve İstanbul sevdalısı eski bir m..