Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Üçüncü kadın

Üçüncü kadın
 

Kimsenin bilmediği, yasak âşıkların uğrak yeri olan meyhanede, onlardan başka kimse yoktu.
Garsonlar Seyyahı tanıyorlardı.
İçten içe de yanında getirdiği farklı kadınlardan dolayı kıskanıyorlardı da!
"Şeytan tüyü var" bu adamda diyordu.
Köyünden yeni gelen İbrahim!
Meyhaneye gelen kadınların, birbirlerinden haberi olup olmadığını merak ediyordu.
Aşçının kulağına eğildi,
- Arnavut ciğeri isteyecek şimdi, yanına beyaz peynir, birkaç dilimde domates
Aşçı gevrek gevrek güldü:
- Sen şimdi adamın donun rengini de bilirsin.
Ses tonundaki küçümseyişi anlamıştı İbrahim, kulaklarına kadar kızardı, aşçıya bir cevap veremedi.

Seyyah elini kaldırdı, indirinceye kadar İbrahim yanındaydı.
— Hoş geldiniz.
—Hoş bulduk.
— Bir otuz beşlik rakı, Arnavut ciğeri, beyaz peynir, birkaç dilim de domates!

Siparişi alıp arkasını döndüğü zaman gülmemek için dudaklarını ısırdı.
Siparişi Aşçıya söylediği zaman, aşçının tombik suratı görülmeye değerdi.

Seyyah yılların alışkanlığı ile ceplerindekini masanın üzerine boşalttı. Nedenini bilmiyordu ama böyle zamanlarda kol saati fazla ağırlık yapıyordu. Saat, sigara, çakmak, cüzdan ve cep telefonu!
Çocukluğundan bu yana teknoloji hastalığından yakasını kurtaramamıştı.
Son moda cep telefonu masanın en dikkat çekici aksesuarı oldu.
İçinden "şimdi telefona atlayacak" diye geçirirken.

Genç kadın:
- Telefonuna bakabilir miyim?

Telefonu kadına doğru uzattı.
Kadını seyrederken kendinden geçti. İri gözler okka gibi bir burun, ensesine kadar kesilmiş saçlar, incecik bir bel ve iri göğüsler.
Göğüsleri küçük olan hiçbir kadınla çıkmamıştı şimdiye kadar.
Çok fazlada ayrım yapmazdı ama ille de göğüsler büyük olacaktı.

İbrahim siparişleri getirdi, Rakıyı bardaklara boca etti.
Gözleri bir an için kadının bacaklarına takıldı.
Adamın fark etmesinden korkarak, suçüstü yakalanmamak için kaçırdı gözlerini.
Şu fileli çoraplar daha kışkırtıcı oluyordu.
Adamın üstüne basa basa "teşekkür ederim" demesi ile kendine geldi.

Genç kadın cep telefonunu incelemeyi bitirmişti.
Aradığını bulmuş insanlara özgü bir ifade vardı yüzünde.
Cep telefonunu bir paçavra parçasıymış gibi masanın üzerine fırlattı.
Seyyahın telefonundaki, mesajı okumuştu.
Karısına ses çıkartmıyordu ama üçüncü bir kadına daha tahammül edemezdi.
— Lütfen bana git de!
— Anlamadım!
— Lütfen bana git de!

Cümlesini tekrar ederken ses tonunu ayarlayamamış, meyhanedeki çalışanların hepsinin gözlerinin, masaya odaklanmasına sebep olmuştu.

— Mesajı okudum. Kaç kişi var hayatında.
— Senden başkasını sevmiyorum.
— Lütfen bana git der misin?

— Git diyemem!

Genç kadın hışımla kalktı masadan.
Kendinden emin adımlarla, kapıya doğru yürüdü.
Seyyah, rakıdan büyük bir yudum aldı. Kapıdan çıkmak üzere olan kadının başını çevirmesi ile göz göze geldiler.
Kadın gözden kaybolunca, kendi kendine konuştu seyyah "Gidene kal da" diyemem.

Seyyahın başına gelenlere bir anlam verememişti İbrahim.
Kadın kızmış, rakısını bile içmeden kalkıp gitmişti.
Ürkek adımlarla masaya yaklaştı, seyyahın kendi kendine okuduğu şiirin bir bölümünü dinledi sadece "Ne kadınlar tanıdım zaten yoktular"
Seyyah diye bir karakter... Belki de vardır

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..