Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '10

 
Kategori
Ekolojik Yaşam
 

Üçüncü köprüyü yapmak isteyenlere Kızılderililer yanıt veriyor

Üçüncü köprüyü yapmak isteyenlere Kızılderililer yanıt veriyor
 

Çok fazla söz söyleyip söylenenleri kirletmek istemiyorum. Kızılderililer her şeye para gözüyle bakan bizim beyaz adamlarımıza en güzel yanıtı veriyorlar. Neden üçüncü köprüyü istemiyoruz. Neden yanlış bu köprüyü yapmak. Kesilecek ve kesilmekte olan olan 1, 5 milyonyndan fazla ağaç, ve doğal yaşam alanları bozulan, yok edilen hayvanlar için, sonuçta ucu yine bize dokunacağı için. En güzel yanıtı birkaç yüz yıl önce yaşamış kızılderililer veriyorlar. Bu sözler bunların bir kulağından girip başka bir yerden çıkacak ama olsun, ben yine de yazıyorum. 

“ Beyaz adamın ölüleri yıldızlar arasında yürümeye gittiklerinde, doğdukları ülkeyi unuturlar. Bizim ölülerimiz bu güzel dünyayı asla unutmazlar. Çünkü o Kızılderili’nin anasıdır. Biz bu dünyanın bir parçasıyız. Ve o da bizim parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz. Kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye ait. 

Dünya beyaz adamın kardeşi değil, ama düşmanıdır ve onu fethetti mi ilerlemeye devam eder. Babalarının mezarlarını geride bırakır ve aldırmazlar. Annesi dünyayı ve kardeşi göğe, satın alınan, yağma edilen, koyunlar ya da parlak boncuklar gibi değişilen birer malmış gibi davranır. İştahı dünyayı yiyip bitirecek ve geride sadece bir çöl bırakacaktır. 

Beyaz adamın şehirlerinde sakin yer yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Ama belki de benim vahşi olmamdan ve anlamadığımdandır. İnsan eğer bir kuşun yalnız ağlayışını ve su birikintisi etrafında tartışan kurbağaların seslerini duymazsa hayatın anlamı nedir? 

Ben vahşiyim ve başka bir yoldan anlamam, çayırlarda çürüyen binlerce bufalo gördüm. Beyaz adamın geçen trenden vurup, bıraktığı. Ben vahşiyim ve dumanlı demir atın, bizim sadece canlı kalmak için öldürdüğümüz bufalodan nasıl daha önemli olabildiğini anlamıyorum. 

Dünya annenizdir, dünyaya ne olursa, dünyanın oğullarına da aynısı olur. Eğer insanlar yere tükürürse kendi üzerlerine tükürürler. 

Bunu biliyoruz biz, dünya insana ait değildir, insan dünyanındır. Bunu biliyoruz. Bütün her şey bir aileyi bağlayan kan gibi birbirine bağlı. “ 

 

“Nerede kesilip indirilmemiş orman varsa, nerede hayvanlar kuytu köşelerinde dinleniyorsa, nerede dünya dört ayaklılardan yoksun değilse, soluk benizliler oraya ehlileştirilmemiş, yabani arazi diyorlar. Halbuki bize göre yabani, vahşi yer yoktur. Doğa tehlikeli değildir, misafirperverdir; korkutucu değil, arkadaşçadır. Bizim felsefemiz korkudan ve ön yargıdan uzak, sağlıklı bir düşünce sistemidir. Bu noktada Beyazadam ve Kızılderili inançları arasında önemli bir fark buluyorum. 

Kızılderili inancı, etrafını çevreleyen her şeyle insanın ahengini gözetir; beyazlar ise çevreye tahakkümü esas almıştır. 

Kızılderililer aradıkları her şeyi, paylaşma ve sevgide buldu; ama beyazlar aradıklarını korkarak savaşmada buldular. Bizim için dünya güzellik doluydu. Diğeri için öteki dünyaya gidene kadar, tahammül edilmesi gereken, günah ve çirkinlik dolu bir yerdi.” 

 

“Hayvanların hakları vardır. İnsanlar tarafından korunup kollanma hakkı, yaşam hakkı, çoğalma hakkı, özgürlük hakkı. Bütün bu hakları kabul etmiş olan bizler hayvanları esir etmeyiz. Yiyecek ve içecek olarak ihtiyacımız olanların dışında hepinin hayatını bağışlarız.” 

 

“Doğanın bahçelerinde, küçük bir çocuk hayreti ile gezinirken, kuşların şakımasında, suların çağıldamasında, çiçeklerin tatlı kokusunda BÜYÜK RUH’un fısıltısını duyarım. Siz buna putperestlik mi diyorsunuz? 

 

“Ağaçların konuştuğunu biliyor musunuz? Evet konuşurlar; kulak verirseniz, sizinle de konuşacaklardır. Asıl sorun beyaz adamların dinlememesidir. Kızılderilileri dinlemeyi hiç bir zaman öğrenemediler. Oysa ben, ağaçlardan çok şey öğrendim; bazen hava, bazen hayvanlar, bazen de Yüce Ruh hakkında.” 

 

“Koruyucu taşı selamladın mı? Çünkü her şey senin parçan, her şey canlı. İçeri girerken selam verdin mi çiçeklere? Duydun mu evin önünde öten kuşları? Teşekkür ettin mi uyandığında, sana armağan olarak verilen yeni güne? Yoksa teşekkür etmemeyi, kuşun ötüşünü duymamayı, çiçekleri görmemeyi mi yeğledin.” 

 

“Uygar insanlar, insan yapımı basılı sayfalara çok fazla bağlılar. Ben Yüce Ruhun kitabına, yani onun yarattığı her şeye bakıyorum. Eğer doğayı tanımaya çalışırsanız, o kitabın büyük bir kısmını okuyabilirsiniz. Biliyorsunuz eğer kitaplarınızın hepsini alıp güneşin altına serer, onları bir süre için kar, yağmur ve böceklere bırakırsanız, geriye hiç bir şey kalmayacaktır. Oysa Yüce Ruh size ve bize doğa okulunda ormanları, ırmakları, dağları ve bizi de içine alan hayvanları araştırma olanağı verir.” 

 

“Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde, son balık avlandığında, beyaz adam paranın yenmeyen birşey olduğunu anlayacak.” 

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..