Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '10

 
Kategori
Öykü
 

Uçurtma

Uçurtma
 

Güzel bir bahar akşamıydı. Yemeğimizi yedikten sonra herkes bir köşeye çekildi. Ben yalnız kaldım. Gittim, odamdan oyuncak torbasını getirdim. Salonun ortasına boşalttım. Kırmızı traktörümle oynamaya başladım. Babam okuduğu gazetenin sayfasını değiştirirken bana baktı. ''Emre, yarın pikniğe gidelim mi oğlum?, '' diye sorunca çok sevindim. ''Yaşasın!.. Gidelim babacığım, '' diyerek boynuna sarıldım. Ardından müjdeyi vermek üzere ağabeyimle ablamın yanına koştum. ''Hey!..Duyduk duymadık demeyin, yarın pikniğe gidiyoruz!..'' Güzel habere onlar da çok sevindiler.

Ağabeyim, ''Sabah büyük bir uçurtma yaparız sana, '' deyince sevincim katlandı. ''Yapabilir misin gerçekten?.. İstersen hazır alalım. Okulun karşısındaki kırtasiyecide satılıyor, '' deyince ağabeyim, ''Ondan kolay ne var? Üç boy çıta, iki tabaka kağıt, bir top ip. Hepsi bu kadar, '' dedi.

''Heyt bee!.. Yaşasın, uçurtma yapacağız.''

Sabah erkenden uyandım. Ağabeyimi de uyandırmak istedim ama bana kızdı, ''Emre git başımdan, daha çok erken, '' dedi. Ortalıkta kimseyi bulamayınca ben de yatağıma girip uykuya daldım.

Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra ağabeyimle birlikte uçurtma için gerekli malzemeleri aldık. Ağabeyim hemen işe koyuldu. Çıtaları tam orta yerinden birbirine tutturdu. Sonra uçlarını iple birleştirdi. İskelet ortaya çıkmıştı. Aldığımız renkli kağıtla iskeleti kapladıktan sonra ucuna kalan kağıttan uzun bir kuyruk taktı. Yaşasın!.. Uçurtmam uçmaya hazır!...

Babam da gördü uçurtmayı. Çok beğendi ama, ''İyi de, bu bizim aracın bagajına sığmaz, '' deyince bütün neşem kaçtı. Üzüldüm, ''Uçurtmayı götüremezsek ben de gitmem, '' dedim.

Herkesi bir düşünce aldı. Annem, ''Buldum!.. Arabanın üstündeki bagaj yeri ne güne duruyor?, ''deyince rahatladık.

Piknik için gerekli malzemeleri arabaya doldurduk. Üste de uçurtmamızı bağladık ve yola koyulduk. Kısa bir yolculuktan sonra zeytin ağaçlarıyla kaplı bir yere geldik. Annem, ''Şu büyük ağacın altına oturabiliriz, '' deyince durduk. Eşyalarımızı ağacın altına taşıdık. Babam arabanın üzerinden uçurtmayı alırken, ''Şansınız varmış, hava uçurtma için çok uygun, '' dedi. Onlar ağacın altına yerleşirken biz uçurtma için boş bir alan aramaya başladık. Çünkü uçurtma ağaçlara takılıp yırtılabilirmiş. Biraz ilerledikten sonra uygun bir yer bulduk.

Ağabeyim uçurtmanın ipini tutarak elini yukarıya kaldırdı ve hızla koşmaya başladı. Ben de koştum. Tam yükseliyordu ki, yere çakıldı!.. Rüzgarı arkamıza alıp yine koşmaya başladık. Bu kez havalandı!..''Heyyt!.. Uçurtmam havalanıyor, bakın!..'' diye sevinçle bağırdım.

Renkli kağıtlarla süslü uçurtmam, bizden uzaklaşarak güneşe doğru yol alıyordu. Uçurtmam sanki daha fazla özgürlük ister gibiydi. Yumağın tamamını açması için ağabeyimi zorluyordu. Sonunda istediği oldu. İpin tamamını saldık. Yerimde duramıyordum. Uçurtmam masmavi gökyüzünde süzülüyordu. Bir an, ''Ben de onunla birlikte gökyüzünde uçabilseydim. Ne güzel olurdu, '' diye düşündüm.

Çok güzel vakit geçiriyor ve eğleniyorduk. Arada bir ağabeyimin yardımıyla ben de ipi tutuyordum. Bir ara susadığımı duyumsadım. Ağabeyime söyledim. Piknik için oturduğumuz ağaç oldukça uzaktaydı. ''Sen tutabilirsen bir koşu gidip getireyim, '' dedi. ''Tutarım, '' deyince uçurtmanın ipini belime doladı. Biraz zorlanıyordum ama ...

O giderken rüzgar hızlandı. Beni sürüklemeye başladı!.. Ayaklarımla direniyordum ama boşunaydı. Uçurtmam beni çekiyor, yanına almak istiyordu sanki. Bağırdım, sesimi kimseye duyuramadım.

O da ne!?... Ayaklarım yerden kesildi. Havalandım, uçuyorum!...

Uçmak çok güzelmiş!.. Şaşkınlığım sevince dönüştü birden. Tırmanarak uçurtmamın yanına ulaştım. Beni görünce mutlu oldu. ''Hadi, sırtıma bin. Birlikte uçalım, '' dedi.

Uçurtmamla birlikte gökyüzünde süzülüyordum. Bir süre uçtuktan sonra yalnız olmadığımı gördüm. Arkadaşım Duru da uçurtmasının üzerindeydi ve bize doğru yaklaşıyordu. Bana el salladı, ''Hey!... Emre bak nasıl uçuyorum, '' diye seslendi. Yanıma geldi. Birlikte evleri, ağaçları, insanları kuşbakışı izlemeye başladık.

Kentin kalabalığından uzaklaştığımız sırada aşağıdaki iş makinaları dikkatimizi çekti. Birileri kepçe ile toprağı kazıyordu. İnşaat için temel kazdıklarını sanıyordum. Kazdıkları büyük çukura mavi bidonları gömmeye başladılar. Duru ile biraz daha yaklaştık. Evet, zehirli varilleri toprağa gömüyorlardı. Duru, ''Bende telefon var. Hemen babamı arayıp haber vereceğim. O gerekeni yapar, '' diyerek babasını aradı.

Bir süre sonra araçlarla polisler ve zabıtalar geldi. Oradakileri arabalara bindirip götürdüler. Duru'yla birlikte büyük bir iş başarmıştık.

Rüzgarın yön değiştirmesiyle ormanlık bir araziye doğru süzülmeye başladık. Duru'yla birlikte şarkı söylerken aşağıdan gelen gürültü nedeniyle durduk. İzlemeye başladık. Çam ağaçları bir grup insan tarafından elektrikli testerelerle kesiliyordu. Biraz alçalınca büyük bir tabela gördük. Süper lüks konutlar yapılacakmış. Doğaya karşı yapılan bu saygısızca davranış karşısında ne diyeceğimizi şaşırdık. Duru yine telefona sarıldı. Gördüklerini anlattı.

Havada özgürce uçtukları için kuşlara özeniyordum. Gördüm ki hiç de öyle değilmiş. Biz aşağıda uyurken birileri doğayı kendi çıkarları için acımasızca yok ediyormuş.

Yorulmuştuk. Duru'ya veda edip piknik alanına dönerken bir ses duydum Sanki uzaklardan biri sesleniyordu:

''Emre, hadi uyan oğlum. Pikniğe gideceğiz.''

 
Toplam blog
: 233
: 980
Kayıt tarihi
: 07.01.10
 
 

İzmir doğumluyum. Ege Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulu mezunuyum. Kısa denilebilecek bir sür..