Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Ucuzlayan hayatlar ve manevi değerlerimiz.

Ucuzlayan hayatlar ve manevi değerlerimiz.
 

Sabah saat dokuz otuz sıraları; yürüyorum, İncirli Caddesi istikametindeki marketlerden birinden kahvaltılık alacağım, evimin ilerisinden beş altı metre uzaklaşmıştım ki, önümde yürüyen, yaş ortalaması elli beş civarında bir kadın, gözümün önünde, boylu boyunca yere seriliverdi bir anda.

Bana uzaktı, bu nedenle yaşanılan ani düşüşe müdeahale edemezdim, tutamazdım, sadece içten, boğuk ve de tiz bir ses çıkmıştı, sokaktaki kalabalıktan.

Ağız birliği etmişcesine eyvah, kadın düştü, kadın düştü diye bağrışmalar!

Kimi evden kolonya getiriyor, kimi acaba ne derdi var? Vah, vah muhabbetleri peşinde dövünüp duruyordu.
O buz gibi bedende boylu boyunca uzanan bir bedenin yüzüne şak diye bir bardak suyu boca ederek, tıbbi müdeahaleye kalkışanları da unutmamak gerek.

Acaba ne olmuştu muhabbetleri derinleştikçe; hikayeler eklendi, eklendi, sanki o anda , baş aktristi yerde serilen filmin kısa metrajlı bir romanı yazılıvermişti ayak üstü ve apar topar.

Kocası terketmiş olabilir, belki de kızı ya da oğlu sokağa atmıştır, üzüldü tabi üzüldü zavallı, kim ister yaşlılar evinde kalmayı.

Yolunu mu kaybetti acaba, parasız mı kaldıydı, kiramı nasıl öderim diye düşünürken kafası durdu belki de yazık...

Daha ne senaryolar anlatamam.

Aman etekleri açılmasın diye üzerine pike bile örtüldü.

Hiç kimsenin aklına bir doktora götürmek gelmemişti.

O buz gibi asfaltın en ortasında; yorgun, bezgin ifadeli orta yaşlı bir kadın,

muhtemelen tansiyon rahatsızlığından dolayı, bedeninin kendisine isyanlarının son demini yaşamaktaydı.

Cep telefonumu çıkararak acil servisi aradığımda kadının gözleri hala daha kapalıydı.

Öldü mü öldü mü? diye süren meraklı bakışlar, olayı son derece ilkelleştiriyordu.

Kimse onu evine almayı da düşünmemişti.

Bana çok uzaktı evime kadar taşıyamazdım ama o yarı cansız bedeni yolun ortasında görmek bana çok acı verdi,

itiraf etmeliyim.

Ambulans geldiğinde, yaptıkları ilk muayeneler sonucunda hastahaneye götürülmeli dedikten sonra, doktor etrafına bakındı ve, kim gelecek, hasta yakını var mı dendiğinde o kalabalık bir anda dağılıverdi. Sanki hiç olmamışcasına ıssızlaştı o ara sokak.

Sokağın ortasında tek bir seyirci kalmamıştı. Ben bayanın elindeki çantayı açtım. İçinden nüfus kağıdı bağkur emekli kartı, sağlık karnesi ve elektrik faturası ekstresi buldum.

Siz hasta ile ilgilenin, ben bu fatura üzerindeki isim ve adresten hasta yakınına ulaşmaya çalışayım. Çantasını hemşireye teslim ederek, faturayı aldım elime.

Ambulans sirenler çala çala uzaklaşırken ben elimde elektrik faturasının üzerindeki isim üzerinden , Karamazak semtine ait bu kadıncağızın kızına ulaştım ve acilen devlet hastahanesine gitmesi gerektiğini söyledim.

İçim rahatlamıştı. En azından karşılaştığım manzaraya seyirci kalmamış ve bir insan olarak elimden gelen insani yardımı yapabilmiştim.


Türk insanının insani yaklaşımları çok zayıfladı,

sorumluluklardan kaçmak adına, bencillik mi demeliyiz bilmiyorum ama kaçarak kurtuluyoruz yardımlardan. Seyretmeye bayılıyoruz, sebepler üretmeye de.
Ama iş gerçek yardıma geldiğinde asla iyi olunamıyor maalesef.

Biz böyle değildik, ne oluyor o meşhur ANANELERİMİZE örf ve adetlerimize neler oluyor?

Merhametsiz katı ve de acıma duygularından yoksun, ruhsuz bir toplum mu olmaya başladık, ne dersiniz?


Sevgiyle kalın...
 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..