UEFA Kupası mı, Roberto Carlos mu?

Avrupa’ nın en büyük ikinci kupası olarak bilinen UEFA Kupası, 2006 - 2007 sezonunda çeşitli ülkelerden katılan 155 takımın mücadelesine sahne oldu. İlki 1971 - 1972 sezonunda düzenlenen ve Tottenham’ ın şampiyonluğu ile sonuçlanan turnuva günümüze kadar tam 36 şampiyon çıkarttı dünya huzuruna. İnter, Juventus ve Liverpool’un 3’er kez kazandığı kupaya, Feyenoord, Göteborg, Mönchengladbach, Parma, Real Madrid, Tottenham ve Sevilla 2’şer defa adlarını yazdırmayı başardı. İçlerinde Galatasaray’ın da bulunduğu, Ajax, Anderlecht, Bayern Munih, CSKA Moskova, Eintracht Frankfurt, Ipswich Town, Leverkusen, Napoli, Porto, PSV, Schalke ve Valencia gibi pek çoğu hala ülkesinin seçkin takımları arasında gösterilen ekipler de kupayı birer kez müzelerine götürme başarısını göstererek, şampiyonluğun kendilerine kazandırdığı maddi ve manevi ayrıcalıklardan fazlasıyla yararlanma fırsatı yakalamışlardı.

1999-2000 sezonunda Galatasaray’ın 3.turdan itibaren Bologna, Dortmund, Mallorca, Leeds ve Arsenal gibi futbolun ekol ülkelerinin temsilcilerini malubiyet dahi almaksızın saf dışı ederek kupaya uzanması, hem Türkiye için, hem de sarı-kırmızılı ekip için tarif edilmesi zor bir başarı ve onur oldu. Galatasaray kupayı kazanmakla birlikte, dünya futbol piyasasının kendisine sunduğu prestij, para ve popülarite gibi değerleri de fazlasıyla elde etti. Türk futbolunun Avrupa platformundaki gelmiş geçmiş en başarılı takımı unvanına da sahip olan sarı-kırmızılılar en büyük rakibi Fenerbahçe’ye karşı da bu alanda elde edilmesi güç bir üstünlük kurdu.

Ne var ki; UEFA Kupası ve ardından kazanılan Avrupa Süper Kupası zaferleri Sarı-kırmızılılar için düşüşünün başlangıcı oldu. Takım, yükselttiği çıtadan ve koyduğu hedeflerden her geçen gün biraz daha uzaklaştı, prestij ve popülarite anlamında sıradanlaştı, parasal anlamda da dibe vurdu. Yapılan transferler ve elde edilen başarılar taraftarları doyuramadığı gibi, tepkilerine neden oldu ve tuttukları takıma karşı ilgisizleştirdi. Sonuç olarak Galatasaray kulübü 1999-2000 sezonunda kazanılan UEFA Kupasının mirasını ve kazanımlarını anlaşılmaz bir şekilde tüketti.

Galatasaray’ın UEFA Kupası’ndaki başarısı Fenerbahçe’nin de önüne alt yapısı hazırlanmamış hedefler koymasına neden oldu. Yapılan yüksek maliyetli transferler ve oluşturulan ekipler, sarı-lacivertlileri Avrupa’da Galatasaray’ın yakaladığı başarının yanına yaklaştırmaya yetmediyse de, tesisleşmede ve şirketleşmede izlenen başarılı politikalar Fenerbahçe’yi hep daha ileri taşıdı. Geride bırakılan sekiz senede, Ariel Ortega, Kennet Andersson, Haim Revivo, Alex de Souza, Milan Rapajiç, Nicolas Anelka, Stephen Appiah, Pier van Hooijdonk, Zoran Mirkoviç, Mateja Kezman, Diego Lugano gibi ülkesinde çok sevilen ve saygınlık gören, kıtasal anlamda da oldukça popüler sayılan futbolcuları transfer eden Fenerbahçe kulübü tüm dünyada isminden söz ettirmeyi başardı. Son olarak Brezilya’nın ve Real Madrid’in dünyaca ünlü kanat oyuncusu Roberto Carlos’un transferini gerçekleştiren sarı-lacivertlilerin artık popülariteden yana bir sıkıntıları kalmadı. Öyle ki; son iki UEFA Kupası şampiyonu Sevilla’nın Avrupa basınında(İspanya hariç) gördüğü ilgiden bile daha fazla yankı uyandıran transfer gelişmesi Fenerbahçe markasına ulaşılması güç bir prestij kazandırdı.

Bugün Galatasaray takımı yedi sene öncenin UEFA kupası şampiyonu ve altı sene öncenin Süper Kupa şampiyonu olarak Avrupa’daki tartışmasız en başarılı Türk takımıdır. Ancak, Fenerbahçe’nin son yedi senede gerçekleştirdiği transferler ve son olarak Roberto Carlos hamlesiyle Güney Amerika ve Avrupa kıtası başta olmak üzere tüm dünyada yaratmış olduğu sükse, Galatasaray’ın, Avrupa’nın en popüler Türk takımı olduğuna dair düşünceleri tartışmaya açmıştır.

Sonuç olarak, UEFA Kupası aşılması güç bir süreçten sonra elde edilen çok önemli bir başarıdır. Roberto Carlos gibi bir devin transferinin gerçekleştirilmesi de yine çok uzun sürelere dayanan bir çabanın, prestijin ve parasal gücün ürünüdür. Peki o halde, 2007 haziranı itibariyle hangisi dünya çapında daha popülerdir?

UEFA kupasını alan Galatasaray mı, yoksa Roberto Carlos’u renklerine bağlayan Fenerbahçe mi?