Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '07

 
Kategori
Mizah
 

Ufaklığın maceraları

Ufaklığın maceraları
 

Tatil tatil dedim kendimi parçaladım. Aldım sırt çantamı düştüm yollara. Öyle bir tatil geçirdim ki, evlere şenlik... En sonunda vatanıma döndüm. Sinir katsayım artmış, saçım başım dağılmış, çanta sırtımda iyice ağırlaşmış bir şekilde yokuşun başına varmışken, tam karşımda duran binanın ikinci katından Muzaffer ağbi seslendi:

-Ufaklık nereden böyle kan-ter içinde??

Şimdi duymazlıktan gelsem, büyüğüm saygısızlık olacak. Cevap versem, bütün tatil yörelerini avucunun içi gibi bilir, bir de başıma gelenleri öğrenirse al başına belayı. Üstelik bir de onu hiç dinlemeyip, kaale almadığımı bir duyarsa... Vay halime... Ne de olsa elinde büyüdük.

Sırıtarak saçımı, başımı düzeltip, yukarı bakarak: ''Tatildeydim, ağbi. Şimdi geldim. İzninle ben bir eve gideyim sonra uzun uzun konuşuruz dedim. ''Dedim demesine, o da başını olur gibi salladı sallamasına da, sanki bıyık altından pis pis gülüyormuş gibi geldi. İşkillendim bir kere. İki-üç adımda bir dönüyorum, camda durmuş hala arkamdan bakıyor ve sanki gülüyor. La havle çekip markete girdim. Evde birşey yoktur şimdi. Su, ekmek, kaşar iki de yumurta aldım. Bakkal Murtaza amca (market dediğime bakmayın, adı market, yoksa bizim eski bakkal Murtaza amca burada yine) yüzüme bakıp

-Hayrola dedi.

-Sorma, berbat bir tatildi. Kalacak yer bulamadım. Marmarise geçtim. günlerim yollarda geçti dedim. Arkasından da ekledim ''Muzaffer ağbi duymasın''...
Muzaffer ağbimiz Marmarisi çok sever. Her yaz oradadır. Anlata anlata bitiremez. Tatile çıkacağımı duyunca illaki oraya git diye çok diretti.F akat ben dinlemedim. Dinlemedim de ne oldu sanki?? Yine mecburiyetten oraya gittim. Şimdi duysa beni tefe koyar çalar. Sabah akşam otur onu dinle işin yoksa.

Eve geldim. Bir duş alıp rahatladım, bir şeyler atıştırdım. Televizyonun karşısında sızıp kalmışım. Top atsanız uyanmam. sabah zilin sesiyle uyandım. Karşı binadan kankam Ayşe gelmiş. Balkonda güzel bir kahvaltı yaptık. Tekne maceramı, mide bulantılarımı, kaybolmamı, çantamla otel kapısında kalmamı anlattım ve ilave ettim ''Muzaffer ağbi duymasın''

Öğleden sonra biraz hava alayım diye giyinip, süslenip dışarı çıktım. Muzaffer ağbi kapının önüne iki sandalye atmış oturuyor. Niye iki sandalye çıkarmış diye düşünürken ''oooo gel bakalım ufaklık''diyerek sandalyenin birini bana doğru ittirdi. Hoş beşten sonra tam kalkacağım, ''kaybolmuş, otel kapılarında kalmışsın'' dedi yine bıyık altından gülerek.. Kasılı bir sırıtmayla ve acı bana ifadesi taşıyan gözlerle yüzüne baktım.

Ben sana demedim mi diye bir başladı, gözümün önünden hep bakkal murtaza amca ile ayşe geçiyor onu dinlerken. Tekneye neden binmişim? Kimbilir nasılmış?Neden onu dinlememişim, o kadar da anlatmış. Gez gez nereye kadarmış?Gitmediğim yer kalmamış, çat orada çat buradaymışım... Sıcak bir yandan, Muzaffer ağbi bir yandan bir ara bayılacak gibi oluyorum. Halime acıyıp, bir kaç yeni yerden söz ediyor. Amasra, gökova diyor. Tamam diyorum, biraz suyuna gideyim.

-Ağbi ağustosda da iznim var. Ne dersin, nereye gideyim diyorum.

Hay demez olaydım. Zaten onu dinlememişim. Şimdi neden soruyormuşum. En sonunda kızıp sandalyesini ittirerek kalkıp apartmana girdi. Öylece kalakaldım.
Ayşe'ye ve bakkal Murtaza amcaya kızıyorum, neden anlattınız diye. İkiside yeminler ediyorlar, anlatmadıklarına dair.

İki gündür arka sokağı kullanıyorum, yakalanmamak için. Haber göndermiş bizim evin önünden geçmesin diye...

Ehhh Muzaffer ağbi, ben de yarın işbaşı yapıyorum. Biliyorum ki, gece kuşu gibi oturur durursun pencere önünde. Sabaha karşı uyursun sen. Bende Ufaklıksam eğer, her sabah saat altıda ziline basıp kaçmazsam ne olayım!!!
İntikamım acı olacak!!!

 
Toplam blog
: 265
: 642
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1974 İstanbul doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. Bursa'da yaşıyorum. Her zaman yazıp defterler, aj..