Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '09

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Uğur Dündar

Uğur Dündar
 

Sonunda Uğur Dündar'ı da isyan ettirdiler.


Hiç kimseden korkmadan, çekinmeden haykırıyorum; UĞUR DÜNDAR'A UZANAN ELLER KIRILSIN!

Hangi el olursa olsun, fark etmez, hem de kökünden kırılsın! “Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim?” şarkısı bile o elleri yeniden oldurmasın!

1968 yılında Almanya'ya çalışmaya gittiğimde başlamıştı medyadaki hayatına. Alman televizyonu ARD'nin haftada bir yayınladığı "TÜRKİYE MEKTUBU" programı 45 dakika filan sürerdi. O programda MÜJDAT GEZEN'le birlikte ülke problemlerini hicveden, güldürürken düşündüren skeçleri yayınlanırdı.

Tüm 45 dakikanın sadece bu skeçlerle dolmasını isterdik çoğumuz. Çok güzel skeçlerdi onlar.

Aradan 40 yıl geçti, bu genç, yakışıklı, ülkesini ve onun insanlarını seven, idealist, kültürlü, iyi eğitimli UĞUR DÜNDAR, tabii ki benim gibi yaşlandı ama yakışıklılığından ve nur yüzünden hiçbir şey kaybetmedi.

Türk insanı, hortumcuları, yüzsüzleri, memleket kaynaklarını sömürenleri ve daha nice üçkâğıtçılıkları onun ARENA programıyla tanıdı.

Yıllardır devam eden bu program eskisi kadar hareketli ve heyecan verici olmasa da yine çok güzel. Uğur Bey, haklı olarak evlendikten sonra sorumluluklarını düşünüyor. Eski maceracılığı kalmadı, artık ailesine, eşine ve çocuklarına karşı sorumluluklarını ön plana alıyor. Bu davranışı da kendisini daha fazla sevmeme neden oluyor.

İnanın her akşam haberleri STAR TV'de izlerim. Misafirlerime de dikkat ettim, herkes UĞUR DÜNDAR'ın sunduğu haber bültenini istiyor.

Her işi başarıyla yapan bir güzel insandır UĞUR DÜNDAR. Cesurdur, saygılıdır, kanunlara da saygısı sonsuzdur. Türkçeyi herkesten iyi konuşabilen nadir televizyonculardan biridir.

Türkiye, gıda sektöründeki birçok sahtekârlıkları, vurdumduymazlıkları da Uğur Dündar'ın yaptığı ARENA sayesinde öğrendi.

Hangi birimizin aklına gelirdi, karabiberin ince kumla, kırmızısının ise kiremit/tuğla tozlarıyla karıştırılabileceği? Kim düşünebilirdi ki o güzelim, şaşaalı pastanelerin, fırınların, lokantaların birçoğunun imalat yerlerinin pislik içinde olduğunu?

Uğur Bey bunları cesurca kamuoyuna sundu ARENA'da. Esnafın korkulu rüyası haline geldi. Herkes birbirini, "Bak bu pisliği Uğur Dündar görürse, seni ARENA'da rezil eder!" diye korkutmaya başladı. Devlet yetkililerinin bir bölümü bile onun programlarının korkusuyla çalışır, denetler hâle geldi.

Bu kadar değerli bir insanın, Türkiye ve Türk insanı için neler yaptıklarını hiç umursamadan, onun arkasından küfredenleri bile gördüm. Tabii ki susturdum.

Dün akşam haberlerinde UĞUR Bey'in isyanı ağlattı beni. Zaten sulu gözlüyüm. Bu kadar değerli bir Türk insanına reva görülen adaletsizliğe ağladım aslında.

O, isyanını dile getirdikten sonra yine izleyenlerine karşı sorumluluk duygusunu unutmadı. Haber programını terk edip de "Benim için gazetecilik bitmiştir. Bi daha da bu stüdyoya uğrarsam ne olayım!" diye terk etmedi stüdyoyu.

"Siz adam harcamasını bilirsiniz, bir Ergenekon tutturmuş gidiyorsunuz. Millet sizin ne amaçla bunları yaptığınızı biliyor. Allah cezanızı verecek!" demedi. 13 yaşındaki bir çocuğun böyle dediği için başbakanımız tarafından ümüğünün sıkıldığını, korumalarca tartaklandığını ve karakola götürülüp ifadesinin alındığını unutmamıştı. Saygılı bir şekilde bitirdi haber programını.

Ama isyanında söylediği sözler çok duygusaldı, dikkate alınması gerekirdi:

Namusuma kurşun sıkıldı: Bu bizim yargımızın Ergenekon iddianamesini hazırlayan savcılar benim onuruma, şerefime aile namusuma kurşun sıktı...

...
biri bizim namusumuzla oynarsa bunun hesabını yargıda sorarız. Ama yargı bunu yaparsa ne yapacağız...
Bari gelin öldürün!..

Haberin ayrıntılarını milliyet.com.tr'de okuyabilirsiniz.

http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=1075484&Date=26.03.2009

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..