Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '10

 
Kategori
Güncel
 

Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
 

O, bir efsaneydi.


(D. 22 Ağustos 1942, Kırşehir - Ö. 24 Ocak 1993, Ankara)

<ı>

<ı>“<ı>Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.” – Uğur Mumcu

<ı>*

1980 sonrasında Ankara’ya yolum düştü. Şimdilerde semtini kestiremediğim ‘Yeni Ortam’ gazetesine Uğur Mumcu’yu ziyarete gittim. Kendimi tanıttım. Cana yakın yaklaşımda bulundu. Bir hemşeri ve aydın duyarlılığı ile yeterince ilgilendi! Olanca konukseverliği gösterdi. Çayımı getirtti. Umduğumdan da çok zaman ayırdı. Uzun uzun söyleştik. Bana gönül gücü bile verdi. Beni dinlerken kimi notlar aldı.

Anlattıklarımdan etkilenmiş olmalı ki, birkaç gün sonra adı geçen gazetenin son sayfasına: “<ı>Isparta Halk Eğitimi Başkanı’nı Denizli-Acıpayam-Kelekçi’ye sürdüler!” başlığıyla sekiz sütuna manşet yaptı! Bu kez ben çok etkilendim! Kıyım günlerimde acım biraz olsun azaldı! Ne acıdır ki, 24 Ocak 1993’te iğrenç suikasta kurban edildi! Tüm sevenleriyle birlikte derin acılara boğuldum!

Yıllar sonra, Cumhuriyet’te salt adını üyeler arasında gördüğüm için Maltepe Zümrütevler’deki yapı kooperatifine ben de üye oldum. Kura çekerken eşi Güldal Mumcu’yu tanıdığımdan coşkuyla ilk alkışı vurdum! Ardından ayrımsandı ve alkış tufanı koptu!

***

O’un için kitaplar dolusu tümceler yazılsa az gelir. Her duyduğumda coşkuyla dinlediğim, kulaklarımda yankı yankı çınlayan, tüylerimi diken diken eden ve derin anlam içeren söylemini buraya eklemeden edemedim:

Sesleniş

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık.
Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük.
Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı.
İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez.
İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren
birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu.
Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi verdik topluma.
Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Fidan gibi genç kızlardık.
Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik.
Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi.
Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
Ölümcül hastaydık.
Bağırsaklarımız düğümlenmişti.
Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin
elinde öldürüldük acınmaksızın.
Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha.
Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk.
Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde.
Uydurma davalarla kapattılar hücrelere.
Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki.
Bir buçuk yaşımızdaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık.
Önce, kolumuzu, omuz başından
keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak
fırlattık attık önlerine.
Sonra da, otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük.
Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük.
İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük.
Adana’da, paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, siziniçin öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen
ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler,
gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler.
Amerikan üsleri kaldırılsın, dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım,
unutma bizi...
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler.
Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze.
Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız
bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız.
Bir kez dinlemediler bizi.
Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık.
Bir kadın eline değmemişti ellerimiz.
Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha.
Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.
Herkes tanıktır ki korkmadık.
İçimiz titremedi hiç.
Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı
gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi...
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında
vura
nlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar.
Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da
susmuşlardı bütün olup bitenlere.
Öfkelerini bir gün bile, karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde, öldürüldük.
Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına,
Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma
bizi...
Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey
halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep
birlikteyiz ey halkım, unutma bizi,
unutma bizi, unutma bizi...

Uğur Mumcu

***

Yapıtları

    Mobilya Dosyası (1975) Suçlular Ve Güçlüler (1975) Sakıncalı Piyade (1977) Bir Pulsuz Dilekçe (1977) Büyüklerimiz (1978) Çıkmaz Sokak Tüfek İcad Oldu Silah Kaçakçılığı Ve Terör (1981) Söz Meclisten İçeri (1981) Ağca Dosyası (1983) Terörsüz Özgürlük Papa - Mafya - Ağca Liberal Çiftlik Devrimci Ve Demokrat Aybar İle Söyleşi İnkılap Mektupları Rabıta 12 Eylül Adaleti Bir Uzun Yürüyüş Tarikat - Siyaset - Ticaret Kazım Karabekir Anlatıyor 40'ların Cadı Kazanı Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925 Gazi Paşa'ya Suikast Sakıncalı Piyade (Tiyatro) Söze Nereden Başlasam Bu Düzen Böyle Mi Gidecek? Bomba Davası Ve İlaç Dosyası Sakıncasız Eğilmeden Bükülmeden Kürt Dosyası (1993)

***

O, araştırmacı ve gerçek gazeteciliğin önde gelen temsilcisiydi. Hırsızlığın, yolsuzluğun ve ihanetin üstündeki perdeyi kaldırma uğruna çetin uğraş verdi. Vatanını ve ulusunu çok seven Kemalist Uğur Mumcu’yu bir ağıtla anıyorum.


Uğur Mumcu’ya ağıt

<ı>Bir kalem kırıldı, bir beyin göçtü
Yandı bir <ı>mum kandiline akıyor
Uğur’um Mustafa Kemal’e uçtu
Görüştüler şimşekleri çakıyor.

Vurdular Mumcu’mu karanlıkçılar
Yobazlar, hainler, şoven ırkçılar
O ölmedi bilin, hey! Ayrılıkçılar
Bulutlardan gülümseyip bakıyor.

Kemalist kardeşim ellerimi tut
Uğur Mumcu bize bağladı umut
Hırsızlar sevinir, mollalar hoşnut
Devrimciler gözyaşları döküyor.

Kalpaksız millici, can usumuza
Nevzat’la kol kola, omuz omuza
Mumlar ışık versin ulusumuza
Bir mum bile bin karanlık yakıyor.

Halk Ozanı Karamanlı Nevzat

*
Bir demet çiçek

- Uğur Mumcu’ya-

Dağlarına, taşlarına yurdumun
Adını, sanını yazdığım Uğur’um
Nehirlere, denizlere, göllere
Kartal kayalarda gözcü olurum.

Toprak kucaklamış, almış bağrına
Ozanlar, âşıklar gelmiş çağrına
Atatürk’ün emaneti yurduma
Canımdan azizdir, onu korurum.

Sefer Ali Muştu

*

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..