Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '08

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Uğurlama konvoyu

Dün hangi kanal olduğunu anımsamıyorum, meşhur deyimiyle haberler için zaplarken rastladım, askere uğurlama konvoyu kaza yapmış ve bir yaralı varmış. (Kınalı kuzular hastahaneye gitti alt yazısı ile verildi ayrıca haber. ) Yaralı gencin arkadaşları kazaya karışan bir taksiciye saldırmışlar habere göre ve polis zorlukla engellemiş. Şimdi ben bu kazanın ne detayını dinledim, ne olayı fiilen gördüm, ne de kaza raporunu okuyup kimin haklı kimin haksız olduğunu ileri sürme şansım var. Sadece bu haberden hareketle fiilen tanık olduğum bir olayı yazayım. (Konvoy işine defalarca tanık oldum da böylesini ilk kez gördüm.)

Geçen Salı gecesi saat 23.30 sularında Bostancı Altıntepe’ den E5 karayoluna çıkıp ( burası aslında düpedüz şehirler arası yol biliyorsunuz ve en kötüsü şehir içi ulaşım kanalı da oldu) Kadıköy’ e doğru ilerlemeye başladık. Göztepe köprüsüne doğru inmeye başladığımız sırada trafik tıkandı. Eşim kaza var sanırım dedi. Hayır dedim bu asker konvoyu. Evet sayın okurlar trafik bu kadar ana ve önemli bir caddede sadece en sağ şerit yavaş bir biçimde hareket edilebilecek şekilde kapatılmıştı. Son derece uzun ve enine bir konvoy aşırı derecede yavaş şekilde ilerliyor! gibi yapıyordu. Ve ben dahil tüm vatandaşlar hiç sesimizi çıkaramadan –buna hakkınız yok desek başımıza neler geleceğini yazmama gerek yok sanırım- en sağa sıkışıp izin verdikleri ölçüde gitmeye çalışıyorduk. Bu sırada bir siren sesi duyuldu. Bir ekip otosu geldi en sağdan ve konvoyun dağılması gerektiğini, aksi halde konvoydaki araçların trafikten men edileceğini duyurdu. Peki ne oldu ? Bu kez resmen görevli ekibe el / kol –gerçekten özellikle ekip arabasına yöneldi eller- hareketleri eşliğinde “bizim asker” sloganları atıldı. Bence yine bu iyisiydi sanırım. Çünkü bazı gençlerin yüz ifadesi sadece böyle değildi. Kızlarım duymasın diye pencereleri kapadık ve bizde aradan sıyrılmaya çalıştık. Ben polisimizin en azından buna bir tepki vereceğini düşündüm. O sırada konvoy ve tabi diğer vatandaşlar zor bela eski Otosan fabrikasının oraya gelmiştik. Ekip otosu başka hiçbir anons yapmadan sapaktan sağ yukarı döndü ve gitti. Bu aynen şahit olduğum bir olaydır. Bizde bir sonraki sapaktan ana yoldan çıkıp ayrıldık. O konvoy ve arkasında tuttukları onca vatandaş ya o şekilde Harem’ e kadar gitmek zorunda kaldıler veya ara yollara sapmayı tercih ettiler. Tabi bu uğurlama bu kadarla bitmiyor biliyorsunuz. Asker adayının bindiği otobüs de bir süre daha aynı konvoyla izleniyor. O kadar ki geçen yıl Varan turizm otobüsüne TEM' de yaklaşık Kurtköy çıkışına kadar eşlik edildi ve kaptan bazen gerçekten zor durumda kaldı. Nereden biliyorsun derseniz ben o otobüsteydim.

Sayın okurlar bu gençlerimizin ana/baba ocağından belki sonu acılarla dolu olabilecek bir yolculuğa çıkmaları sırasında kuşkusuz ki bir sevgi gösterisi ile uğurlanmaları çok hoş. Bir insana moral vermek, her zaman onun yanında olunduğunu hissettirmek kesinlikle çok güzel. Ama bu başkalarının hakkına tecavüz ile yapılamaz. O sırada benim arabamda acil bir hasta olmadığını kim biliyor? (Büyük kızım iki yaşına gelinceye kadar zaman zaman nefes alamama sorunu yaşadı ve her seferinde Haydarpaşa hastahanesi acil servisinde damardan iğne ile müdahale edildi.) O konvoyun arkalarından bir ambulansın başa geçme çabası sırasında ne kadar zaman kaybedeceğini kim hesaplıyor. Ağır kaza/krizde ilk müdahale için ne kadar sınırlı zaman olduğunun farkındamıyız? Kim o gecikme yüzünden kaybedilebilecek bir canın sorumlusu olacak. Eğer biz her acımızda, her asker uğurlamamızda, her sevincimizde başkalarının yaşamsal haklarına tecavüz edeceksek, bunu doğal karşılayacaksak ve buna hiç kimse müdahale edemeyecekse nasıl olur da kaliteli bir toplum olmaktan bahsedebiliriz. Ben ki geçmişimde ve hatta şimdide azımsanmayacak kadar en sudan sayılabilecek haksızlığa bile tepki vermiş bir insanım ama bu kalabalığa tepki veremiyorum. Buna hakkınız yok dediğim anda bir tek kişinin bile yanımda olmayacağını düşünüyorum. Hatta tam tersine “hoş gör gençleri”, “acelen ne” veya “onlara karışılır mı” deneceğini düşünüyorum. Yanılıyormuyum ?

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..