Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '09

 
Kategori
Gelenekler
 

Uğurlama

Uğurlama
 

İnternetten alınıp, düzenlenmiştir


Bir uğurlama…

Arkasından su dökerek, bir batıl inanış, tez gidip, tez gelsin su gibi…

Bir yarış şeridinin içinde değiliz su mu tez, havamı, yoksa ağır sandığımız toprak mı?

Ama bazı uğurlamalar da var.

Bu yaşam alanına dönmeyeceklerin uğurlanması...

Her ne kadar da arkasından su dökülse de…

Buluşalım, denilemeyecek.

Asırlık çınar derler yaşı sekseni geçenler için…

Bir çınar daha kaydı.

Onu sizler tanımazdınız, tanıyanlarda ancak kurdukları iletişim ve ondan anladıkları kadarı ile tanırdı sanırım.

Kitaplar yazmadı…

Madalyaları yoktu.

Kendi deyimi ile ikinci cihan harbinde tamı tamına; dört sene Çanakkale de askerlik yapmış, kuru peksimete talim etmişti.

İnadı vardı yaşama karşı, hem de kirlenmiş, kirletilmiş yaşama…

Bizim kuşaktan sağ kalan az ama kalanlar sağlam derdi.

Her sorana yetmiş derdi, son altı ayında doksan iki dediği yaşı için…

Gömüldüğü saatlerde mezarlığa gelenler kim bilir neler geçiriyorlardı içlerinden…

Orada kızanlar, onu sevmeyenler, ne kadar sevdiğini göstermeye çalışanlar, gerçekten sevenler vardı.

Hani son vazife dediklerini yapmak için…

Oysa yaşarken yapsaydık ya...

Çok mu katıyım.

Ne biliyim saçmalıyor muyum?

Bir gerçek vardı.

Nefesin kesilmesi yani bedenin hareketsiz kalıp, inançlar gereği toprağa gömülmesi…



Biz insanlar için doğum ilk gerçek, ölüm son gerçek, arada ki yaşam yalan çünkü geçecek.

Acaba sadece kendine ait sırları var mıydı?

Ruh beden ayrılıyor muydu?

Ne biliyim bizleri görüyor muydu?

Takılmış bir iki soru çocukluğumdan bu yana nedense beynimde.

Defin işlemi bitince…

Herkes yaşam alanına geri döndü.

Neresi yaşam alanı ise…

Onun şu an altı üstü, beş metre patiskaya sarılmış, nabzı atmayan bedeni için ise artık Ilgaz Dağı eteklerinde bulunan Belören köyünün, yaşadıklarını sanan insanlarının sadece ölülerini defnetmek için uğradığı, bakımsız, gözden doğrudan da gönülden ırak mezarlık dedikleri yer vardı…

Yaşam alanı değildi.

Bir süre öncesine kadar; sonunda geleceği yerin burası olduğunu bilenlerin, şu an için yaşamsızlık alanı…

Benim için önemliydi.

O kendi yaşam alanında yaşadı.

Bilenlerin bildiği adı vardı ama makam ve payesi yoktu.

İnsandı...

Tıpkı, normal olması gereken insanlar gibi…

Su, toprak ve havadan ibaretti birde görünmeyen ruh…

Saygılarımla, minnetlerimle, ona şimdilik, yine de…

Ben istediğim için buluşuncaya kadar diye biliyorum.

 
Toplam blog
: 371
: 835
Kayıt tarihi
: 14.02.09
 
 

Adalet önce kendimizde başlamalı ve haksızlıklar sorgulanmalı  ve hataların, afetlere dönüşmeden ..