Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '17

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

Ukrayna'ya Kim Gider?

Ukrayna'ya Kim Gider?
 

Kiev Özgürlük Meydanı


 

Bir süre önce gitmeye değer yabancı ülkeleri araştırırken, hem tur fiyatının uygunluğu, hem Avrupa’daki diğer ülkelerden farklı bir kültür ve coğrafyası olduğu düşüncesi, hem de vizesiz olması nedeniyle Ukrayna’ya gitmeye karar verdik.

Gelgelelim bu geziden kime bahsetsek; Aaa! Ne işiniz var Ukrayna’da? Oraya erkekler gider!” şeklinde tepkiler almaya başladık. 

Hafif bir endişeyle konuyu araştırmaya başlayınca gördük ki; Ukrayna gezilerine ait haberlerde, yorum ve paylaşımlarda gerçekten de yoğun bir seks vurgusu vardı. 

Bunun epey geyiğini yapıp işin komiğini çıkardıksa da, malum hem cinsiyetimiz, hem ilgi alanımız, hem de gezmek derdinde olan bizler için pek anlam ifade etmedi.

Üstelik hayli tanınmış ve köklü bir turizm firmasıyla geziye katılıyorduk, ayrıca isteklerimizi ve beklentilerimizi biliyorduk.

Bizim için  Ukrayna'ya kimlerin gittiği değil, neden gittiğimiz önemliydi. O halde sorun yoktu, zaten daha havaalanına varınca endişelerimizin yersiz olduğu ortaya çıktı. 

Muhtemelen farklı bir Ukrayna gezisi hayal ederken yanlışlıkla buraya dâhil olmuş (!) 50 lik bekâr- Almancı abi ve çoğunluğu kadın-aile olan 40 kişiyle yolculuğumuz başladı.

Lviv havaalanına indiğimizde, farklı firmalarla gelmiş, döviz bozdurmayı bekleyen gözleri çakmak çakmak, etraflarına neşe saçan 10ar-15er kişilik Türk erkek gruplarını ve dışarıda onları bekleyen vip araçları görünce Ukrayna gezisi konusunda duyduklarımızı daha iyi değerlendirdik haliyle..:)

Neyse, esas konuya gireyim ve gezi hakkında internette rahatça ulaşabileceğiniz bilgilerden ziyade, değişik anektodlar aktarayım size;

Ukrayna Avrupa’nın Rusya’dan sonra en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi. Dolayısıyla 7 gece 8 gün süren Lviv, Kiev, Odesa, Kherson merkezli, uçak- otobüsle-uçakla yapılan “Grand Ukrayna Turu” benim için gerçekten de hayli  “gRaaaND” .:) Yani, çok hoş, çok ilginç ama bir o kadar yorucu bir turdu. Çünkü gidilecek merkezler birbirine çok uzak, yollar son derece bozuk, otobüsler çok eskiydi. Diğer yandan ilk gün döviz bürosunda bozdurduğum 100 Euro’ya karşılık aldığım bir tomar parayı (yaklaşık 3000 Grivna) cüzdanıma zor sığdırırken aldığım hazsa tüm yorgunluklara bedeldi..:)     

Ukrayna’nın kültür başkenti olan Lviv, ilk durağımızdı.Unesco’nun Dünya mirasları listesinde de yer alan Lviv, tipik bir Orta Avrupa şehri olarak son derece etkileyiciydi.

Lviv Opera Binası'nın önünde uzanan Svobody Bulvarı'nda her gün kurulan hediyelik eşya standlarından eşe dosta küçük hediyeler aldık, sokak müzisyenlerinin dinletilerine, dans gruplarının gösterilerine hayran kaldık. 

Lviv’in kalbi olan Rynok Meydanı’ndaki nezih restoranda 185 Grivna (yaklaşık 15tl.) karşılığı yediğim et ızgarayla Ukrayna birası çok lezzetliydi.

Aynı meydanda yer alan 3 katlı Pravda Beer Theatre‘ın ışıltılı ve eğlenceli ortamı ise unutulmazdı. Ortadaki asma katta canlı müzik yapan orkestranın hareketli parçalarına tempo tutmanız için masaya oturur oturmaz elinize pet şişeler tutuşturmaları ise çok değişik ve keyifli bir deneyimdi.

Otelden kent merkezine inerken sadece 4 Grivna ödeyerek bindiğimiz ve nasıl yürüdüğüne hayret ettiğimiz o eski minibüsler, insanların giyim-kuşamları, merkezin biraz dışındaki evlerin yapısı, yolların bozukluğu ve alışverişin, yeme-içmenin ucuzluğu Ukrayna ekonomisi hakkında hayli fikir verdi.

Yaklaşık 8-9 saat süren bir otobüs yolculuğundan sonra ancak ulaşabildiğimiz Kiev Ukrayna'nın başkenti. Dinyeper nehri'nin ortasından geçtiği Kiev'de çok büyük parklar var. Öyle ki bazen Kiev, parkların içine kurulmuş bir şehir gibinize geliyor.

Şehrin kalbi olan Krescatnik Caddesi ve Özgürlük Meydanı, 100-105  metre derinliğindeki metro istasyonları, Unesco mirasına girmiş katedralleri, geniş ve yemyeşil caddeleriyle bence en az 3-4 günlük müstakil bir geziyi hak eden bir şehirdi Kiev.

Kiev’den yaklaşık 6-7 saatlik mesafede bulunan  Odessa, Ukrayna’nın 3.büyüklükte ve en önemli liman şehri.

Şehrin en merkezi yerinde bulunan Opera Binası'ndan yürüyerek diğer turistik yerlere ulaşmak gayet kolay oldu. Primorskaya Bulvarı ve bulvardan marinaya inen 192 basamaklı Potemki Merdivenleri dünyaca ünlü ve görülmeye değer noktalardı. 

Potemki merdivenlerinin hemen ilerisinde, peyzajını İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı İstanbul Bahçesi’yle karşılaşmaksa hayli şaşırtıcıydı.

En işlek caddesi Deribasovskaya Caddesi’nde kafeler, restaurantlar, mağazalar bulunuyor ve muhteşem antik yapısı ile Passage Mall da bu cadde üzerinde yer alıyor.

Son konaklama noktamız Kherson’un yine Dinyeper kıyısında çok hoş ve romantik bir Ukrayna şehri olduğunu söylemeliyim.

Ancak, Odessa-Kherson arasındaki 7-8 saatlik yolun yaklaşık 150 km.lik bozuk kısmında yaşadığımız sarsıntılar nedeniyle böbrek taşlarımızın döküldüğünden, kuyruksokumu batmalarının nüksettiğinden, aramızda hamileler olsaydı erken doğum yapma ihtimalinden söz etmeliyim..:)

Kherson’da 1 gece konakladıktan sonra 4 saatlik mesafede bulunan Zaporojye şehrine geldik ve panoramik bir şehir gezisinden hemen sonra havaalanına ulaştık.

 Uzun saatler süren otobüs yolculuklarında hayli hırpalanmış olsak da genel olarak güzel anılarla dolu bir geziydi. 

 Bir de, Zaporojye Havaalanı, derme çatma tek binası ve ilkel bilet-pasaport işlemleriyle çok şaşırtıcı, ufacık  free shopundaki  uygun fiyatlarıyla çok çok çok tatminkârdı..:))

**( http://blog.milliyet.com.tr/ukrayna-gezisi/Galeri/?GaleriNo=30502 )

 

                                                                         *****

 

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..