Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '08

 
Kategori
Sinema
 

Ulak ve Fareli Köyün Kavalcısı

Ulak ve Fareli Köyün Kavalcısı
 

Fareli Köyün Kavalcısı masalını bilirsiniz. İyilik, erdem, adalet, doğru-yanlış, haklılık-haksızlık üzerine bir öğretidir. Kavalcı, köyün çocuklarını peşine takar, onları ailelerinden uzaklaştırır. Çocuklara zarar da vermez ama ailelerin canını nereden yakacağını bilmiştir. En çok üç karakter vardır bu masalda. Bir alışveriş, tecimsel anlaşmaya uygun olarak sonlanmamıştır. Kavalcı da hakkını aramaktadır. Sonunda kavalcıyı kandıran muhtar, o köyü terk eder...

Masalsı Ulak'ın, Fareli Köyün Kavalcısı masalını çağrıştıran çok yanı var, örneğin insanlara adalet, sevgi, sağ duyu, erdem gibi değerleri anımsatıyor. Aradaki ayrım, kavalcının işinin daha kolay, masalının çok daha kısa olması, Zekeriya Bey'in ise zorlu ve acılarla dolu bir yolu aşması: Zaten Zekeriya Bey bunu söylüyor: ''Bu masalı anlatana da, dinleyene de çok iş düşüyor!''

Ulak'ı, Şan Sinema'sının küçücük salonunda izledim, yine en ön sıradaki bir koltukta. Çağan Irmak'ın sabırla, özenle, ölçe biçe, döne yana çektiği bir film bu. Hümeyra iyi ki oynamış, ("Mavi Gözlü Dev") Yetkin Dikinciler heybetiyle, sesiyle ve delici gözleriyle iyi ki bu ekipte. Şerif Sezer de, çoluk çocuk herkes, bu masal içinde masalın kahramanı olmuş. Öyküsü, buluşu, oyuncuları buluşturması, filmin rengi, ruhu, Evanthia Reboutsika müzikleri ve vizyona girdiği haftasının da özelliğiyle unutulmayacak sinema filmlerinden... Çetin Tekindor yapıcı, bilge ve alçak gönüllü bir bey, adı Zekeriya. Film için köy inşa edilmiş. Çocukların dişlerindeki çürük görsellerine dek ayrıntı atlanmamış. Yalnız (ses düzeni salonla bağlantılı olabilir), uzun replikleri, her bir sözcüğündeki seslerinin, her biri üzerinde yarattığı yankısı nedeniyle anlamak güçleşiyor.

''Bilip susan da yapan kadar zalimdir!''.. Bu söz, çok kez yineleniyor ve çocuksu yürekler hep kurtarıcı ulağı bekliyor. Baba ve anne modelleri de zalim gösterilmiş. Çocukların hasta hasta çalıştırılması, kız çocuğun bedeni üzerinden annesinin para kazanması, kendi yazgısını zorla kızına da yaşatması; annenin kocadan korkması, çocuğun babadan çekinmesi, derken nefret duyması ve başkaldırış süreci, masalın lirik ve didaktik yanlarının köydeki çocuk topluluğunu nasıl etkilediğini, duyarlılıklarını nasıl doruğa çektiğini gösteriyor. Özellikle aile ilişkilerindeki güncellik de bence izleyeni vuruyor.

Gözlerdeki sürmeler ve yüzlere dokunmuş motifler, insan denen varlığın tinindeki inceliğin bir simgesi. Zekeriya Bey, Fareli Köyün Kavalcısı değil. Bilgeliği, hekimliği, savaşçılığı ile tüm çağların insanı. Oğlunun bacaklarını iyileştirmeye vermiş yıllarını, onu okutmuş, yazmasını sağlamış. Kitabı bittiğinde çoğaltmışlar ama ihanet, cinayet ve zulüm görmüşler, bilge beyin bilge oğlu boğularak öldürülmüş. Zekeriya Bey yollara düşmüş, Ulak İbrahim'in öyküsünü anlatan bir gezgin olmuş.

Salondan çıkarken gözlüklerimi ve gözlerimi siliyordum. Bir anne, kızının elinden tutmuş, biletleri çoktan almış ama hangi filmden çıktığımı sordu. "Ulak", dedim. "Güzel mi?" diye gözlerimin içine bakarak sordu. "Evet, güzel, izleyin!" dedim.

İyi pazarlar!

 
Toplam blog
: 101
: 2403
Kayıt tarihi
: 18.11.07
 
 

İzmir'den merhaba! İzmir'de, Göcek'te, Marmaris'te, Milas'ta, Söke'de, Bodrum'da sonra yine İzmir..