Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '13

 
Kategori
Antalya
 

Ülen İrbeem bi tükürdüm, Serik’in ora gadar gapıştık !

Ülen İrbeem bi tükürdüm, Serik’in ora gadar gapıştık !
 

İstanbul’un trafiğinden, canavar minibüslerinden, korna seslerinden, kalabalığından, bina yığınlarından, yıldızsız gecelerinden ve Türkiye gündemini belirleyici rolünden bıkıp da sıklıkla Antalya’ya kaçmaya başladığımda ne yalan söyleyeyim ki derin şüphelerim vardı. Bir kere ben maviyi sevmiyorum oysa burada yer-gök mavi. Normalde sıcağında buharlaşırsınız; ama bu sene temmuz inanılmaz light, ağustos da bari ben yakayım sizi der gibi geçti ve şimdi nefis bir eylül yaşıyoruz. Gerçi perşembe günü öyle bir yağmur yağdı ki sel geliyor sandım! Buranın yağmuru ve kalın gri bulutları da başka yere benzemiyor! Boşuna keyiflenmiyorum:) Havuz mevsimi bitti, deniz bir harika! Her şey bir yana, Antalya’nın sessiz-sakin, yüzü hep gülen, yardımsever, temiz yürekli insanlarına bayılıyorum!

*****

Sağlığıma özen gösteririm! Sigaranın tadını bilmem, şarap da sağlık niyetine:) Genetik geçmişim nedeniyle özellikle de kardiyoloji kontrollerimi ihmal etmiyorum. Uzun sürelerle kalmaya başlayınca, Antalya’da da bir doktorum olmasının iyi olacağını düşündüm. Randevumu aldım, tanışmaya gidip Welcome Check-up’tan geçtim! Pek bir sağlıklı kalbim varmış da asla üzülmemeliymiş:) Dışarı çıktım. Karnım da acıkmıştı. Hastanenin hemen karşısındaki küçük büfeye girdim. Kaşarlı tostla ayran istedim. Yedikten sonra kasaya yöneldim! Yemek harcamalarımı Multinet’le yapıyorum!

“Multinet var mı birader?”

“Var tabii abi, gel benimle!”

Herhalde multinet pos’u yanda bir yerdeydi ya da arkadaşının pos’undan geçirecekti. Kapının önüne çıktık. Bir arabanın önünde durdu!

“Abi, 2011 Linea Multijet. Hatasız! Sana 27 bine olur!”

“Ne Linea’sı be kardeşim!! Multinet, Multinet var mı; bak bu kart!”

“Haa, söylesene abi.”

“E söyledim ya!”

*****

İki sene ne çabuk geçmiş, arabamın muayene zamanı gelmişti. Çekenler bilir, sıkıntılı bir süreçtir. TÜV ıcığına cıcığına kadar bakar ve hiç müsamaha göstermez! Dün yanan stop lambalarınız sınavda çakar! “Dün yanıyordu valla.” deseniz de dinleyeniniz olmaz! Yol emniyeti için doğrusu da budur!

Diğer markaları bilmem; ama VW’in güzel bir hizmeti var! Trafik muayenesinden bir gün önce gidiyorsunuz ve arabanızı -muayene şartlarında- tepeden tırnağa kontrol ediyorlar, egzoz emisyon muayenesini de yapıyorlar! Siz de ertesi gün gönül rahatlığıyla TÜV’ün yolunu tutuyorsunuz!

“Ata Bey, far ayarlarınız bozuktu, düzelttik! Başka da bir sorun yok aracınızda!”

Şu, yağmurun delice yağdığı perşembe günü TÜV-Sütlüce’nin yoluna düştüm! Şehrin dışına çıkmıştım ve kimi yerde göletler oluşmuştu. Arabam da kapı hizasına kadar su içindeydi. Hızımı iyice düşürdüm ve aptal navigasyona girişmek üzereydim ki vardım! Bakar mısınız muayene günüme!

Kaydımı yaptırdım. İsmim dışarıdaki hoparlörden anons edilecekti ve söylenen kanala girecektim! 20 dakika kadar sonra öyle yüksek ve davudi bir sesle çağırıldım ki Hasan Mutlucan dahi yerinden hoplamıştır!

“Ata Kemal. Ata Kemal Şahin. 1 no’lu kanala geçin.”

Sıkıysa geçme:)

Aracıma güvenim sonsuz, görevliye teslim ettim. Kanalın diğer ucuna giderek beklemeye başladım.

15 dakika sürdü ve görevli yanıma geldi.

“Beyefendi, aracınızın far ayarları bozuk!!”

Kendinizi benim yerime koyun, ne düşünürsünüz? Şaka gibi:)) VW, düzelttim diyor, TÜV bozuk diyor:) Gözlerimdeki şaşkınlık, anlamazlık, bu nasıl olabilir ifadesine acıdı çocuk!

“Abi, ayrıca yangın tüpünün de son kullanma süresi geçmiş ve neden bagajda duruyor! Allah göstermesin, yangın çıksa bagaja mı koşacaksın?”

Bir daha VW alırsam iki olsun !!

“Bir şey mi dedin abi? Neyse, bunlar hafif kusur da senin bir de ağır kusurun var abi ve muayeneden geçemedin!! Bak, ruhsatının bütün yazıları birbirine girmiş. Sıcaktan kağıt, plastiğe yapışmış! Sen şimdi Trafik Tescil’e gidip ruhsatını yenileyeceksin. Sonra da tekrar randevu alıp muayeneye geleceksin. Bir ay vaktin var abi, hadi kolay gelsin!”

Yani oraya yığılsam yeriydi. Çünkü ne deli bir iş olduğunu biliyordum! Ruhsat yenilemek ne demekti. Trafik büroda onca kalabalıkla uğraşmam mümkün değildi ve bir muameleciye vekalet vermek en doğrusuydu. Moralim taban yapmış halde yola düştüm! Trafik Tescil’in yerini biliyordum. Çok sevdiğim Meltem Mahallesi’nde, Adliyenin yanındaydı. En azından, istenen evrakları sorardım ve çevresinde de mutlaka muameleci bulurdum! Arabamı binanın önüne park ettim. Bir polis arkadaş, kalabilir dedi. İçeri girdim. Üç beş vatandaş vardı ve danışma bankosundaki memur işlemimi sordu, bana bir numara verdi. İçeri girdikten dört dakika sonra bir memurun karşısındaydım. TÜV’ün raporunu aldı ve yedinci dakikada yeni ruhsatım elimdeydi:)) “Abi, ruhsatını da kılıfa -yazılar dışa değil içe gelecek şekilde- katlayarak koy! Antalya sıcak, birkaç ay sonra yine gelme buralara.” dedi:)) Diyorum işte, insanı güzel bu şehrin! Bu işlemleri İstanbul’da bir günde yaptırabilenin alnını karışlarım! Tekrar TÜV’e yollandım. Benim çocuk, “Abi bu ne hız! Bak ne güzel olmuş ruhsatın. Bu arada, sen gittikten sonra düşündüm de bu abi titiz, arabası da cillop gibi, e VW de dün kontrolden geçirmiş, far ayarı nasıl bozuk olur ki dedim içimden ve cevabı buldum abi.”

“Hadi ya, neymiş?”

“Gel abi, direksiyonun yanında far ayar düğmesi var ya hani yolcu sayısına göre oynuyorsun! VW kendi testlerini muhtemelen bu düğmeyi 1’e getirerek yapıyor sonra da eski haline getirmeyi unutuyor! Biz de 0’a göre yapınca ayar bozukmuş gibi görünüyor! Düğmeyi sıfıra getirdim, sorun yok abi. Pulunu yapıştırıyorum plakana! Hadi, geçmiş olsun!”

*****

Evimin yakınında, ürünlerini çok sevdiğim bir fırın var! Hafta sonları muzırca hareketler yapmaya bayılıyorum ve vitamin deposu poğaçalardan, Antalya’nın güzel simitlerinden alıyorum:) Saat 08’e geliyordu dün sabah. Fırının önünde iki araba vardı; ama ortaları boştu. Öndekinin yanına gelip durdum ve geri vitese takarak manevraya başlamıştım ki arkamdan gelen bir Audi Q7 cip benden önce girip park etti. Bu hareket İstanbul’da yapılsa racondaki ifadesi nettir! Yuhh öküz ya da hay sana o ehliyeti verenin gibi sevgi sözcükleri sıralanır. Tabii ki ben öyle bir şey yapmadım. Çünkü burası güzel insanlar kenti Antalya’ydı ve karşılaşacağım manzarayı biliyordum. Saçı başı ağarmış, altmışlı yaşlarında bir adam çıktı arabadan. Solmuş bir gömlek, ayağında plastik terlik ve çatlamış topuklarıyla fırına girdi. Belli ki tarlasını müteahhide vermiş, traktörünü satmış; şimdi de 38 dairesinin kirasıyla poğaça yiyor, Q7’ye biniyordu:) O’nun için Q7’yi fırın önüne park etmekle traktörü ağaç gölgesine park etmek arasında fark yoktu. Görmemişti ki göstersindi, bilmiyordu ki uysundu! Geri döndüğünde beni fark etti.

“Hile bağa bi yol ver de ben gedeğerin bilader!” dedi.

“Tabii dayı.” deyip yol verdim güzel insana! O’nun bugünkü varlığında hiçbir katkım yoktu!

*****

Pazara çıkmayı severim. Rahmetli babam da çok severdi. Dost olmadığı pazarcı kalmamıştı. Ben henüz Antalya’nın pazarlarını yeni yeni keşfediyorum; ama favori pazarım Portakal Çiçeği’ndeki Çarşamba Pazarı. Evime biraz uzak; ama ucuz, büyük ve üzeri kapalı. Bunun ne büyük konfor olduğunu yazın anlıyorsunuz! Pazarcı köylülerin şiveli konuşmalarını da çözmeye başladım:) Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyoruz, ben de neyi kaça aldığımı anlatıyorum; birden, “Erkek halinle pazara neden sen gidiyorsun?” dedi. Nasıl şaşırdım anlatamam!! Bunu söyleyen üniversite mezunu, aydın bir Türk kadınıydı. Demek ki evin pazar yükü, belki başka yükleri de onun üzerindeydi. Ağır torbaları taşımak ona zor gelmiyordu. Bu durum iki şekilde açıklanabilirdi: Ya kocası pazara gitmeyi kendine yediremiyordu, tembeldi bla bla ya da adamcağız gitmek istiyordu da bizim kız kocasını Ağır Abi formatında görmekten hoşlanıyordu:)

Günümüzde metropol erkekleri hayatı olabildiğince çok paylaşıyor eşiyle! Bırakın çarşıyı pazarı, çamaşır ve bulaşık makinesiyle kanka oluyor; çocuğun mamasını hazırlayıp altını temizliyor! Alp’i nasıl büyüttüğümü bir anlatsam şaşarsınız! En güzel sebze püresini ben yapardım:) Gazını çıkartmakta da üzerime yoktu:) Bütün gece onunla uyur onunla uyanırdım!

Kadınlarımız başımızın tacı ve hayat müşterek. Düşündüm de -onca modernliğine rağmen- Antalya’da kocaerkil bir yaşam benimsenmiş olabilir mi? Çarşamba günü pazarda kadın-erkek popülasyonuna bakacağım:)

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..