Ülke hızla sandığa giderken

Türkiye tarihi bir seçim sürecinde.

Sağda birlik gerçekleşemedi.

Solda ise DSP ve CHP tarzı bir seçim işbirliği.

SHP birleşme arayışları sonuç getirmeyince seçimlere katılmayarak CHP'ye bir anlamda destek verdi.

Bu gün Diyarbakır'da İşçi Partisi ve bir çok sivil toplum kuruluşunun destek verdiği "Birlik ve Kardeşlik Mitingi" var.

Seçim süreci hızla devam ederken, bir taraftan yeniden aday yapılmayan vekillerin medyaya düşen açıklamaları (ibret verici de denebilir) var. Kaybettikleri bir şey yok. Zaten vekil oldukları zaman liderin iki dudağına kilitledikleri demokrasi anlayışları onlar olmasada sürecek.

Bu arada son ballı maaşlarını alıp, aslanlar gibi yaşamlarına devam edecekler. Bir blog yazımda eleştirdiğim sayın Turan Çömez almayacağını belirtmiş ama geçerliliğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. CHP'li vekiller "gurup kararı olursa almayız" buyurmuşlar. AKP 'ye gelince onlar için sorun olmayacağı aşikar.

Seçimler yaklaşıyor.

Bu günlerde Genelkurmayın sitesinde özetle yurttaşı teröre karşı tavır almaya çağıran bir e bildiri yayınlandı. Şehit cenazelerinin çoğaldığı günlerde yapılan bu açıklama yurttaşı ölçülü tepkilere yöneltebilir. Burada kast edilen demokratik kurallara göre alınabilecek tavırdır. Ancak kendini kontrol edemeyen bir takım birey veya gurupların yönelebileceği ölçüsüz eylemler olumsuz sonuçlar da doğurubilir.

Emperyalist ülkelerin ve işbirlikçilerinin ve de maşaları aracılığı ile yürüttükleri terör eylemlerinin ülkeye yıllardır kan kaybettirdiği açık. Eksiklikleri olsada demokrasi ülkede işliyor. Seçimlerde sandık halkın önüne gelecek ve yurttaş tercihini gösterecek. Umalım ki önümüzdeki dönem daha demokratik bir meclis oluşumuna sahne olsun. Bir önceki seçimlerde çıkan tablo veya ona yakın bir sonuç gerçekleşir ise sorunları çözüme ulaştırmak kolay olmayabilir. %55/60'ı neredeyse parlemontoda temsil edilmeyen seçmenin, sorunlarını veya kendini ifade etme olanaklarının olmayışı demokratik teamüllerle açıklanamaz. Verilen oyların seçim sisteminden kaynaklanan nedenlerle, farklı büyüklükte sandalye sayısı olarak yansırsa tartışmalar tükenmek bilmez...

Bazı çevreler tarafından ordunun internet ortamında yayınladığı e bildiriler şiddetle eleştirilsede kanımca olumlu bir yönü gözardı edilemez. Halk askerin görüş ve düşüncelerini birinci elden net olarak öğreniyor.

Diğer taraftan ABD ve AB ile hatta Birleşmiş milletler ile ilişkilerin sorgulandığı bir süreç yaşıyoruz. Kara kuvvetleri komutanının Çin ziyareti farklı çağrışımlar da yapmıyor değil.

Emperyalistlerin çıkarına göre tavır geliştirdiği öne sürülen (bilinen) Birleşmiş Milletlerin bile sorgulanır hale gelmesi ve uzak doğu ile geliştirilmeye çalışılan işbirliği, Rusyanın son dönemde gösterdiği tavır anlaşılır nedenlere dayanıyor. Tek kutuplu dünyada ABD ve onun temsil ettiği emperyalıst ülkelerin oluşturduğu kaos ortamı, insanlığın çıkarına değil. Irak'ta öldürülen milyonlarca insanın kanı eline bulaşmış olan ABD, bir taraftan herkesin bildiği gibi ülkemize yönelen terörün hamisi durumundadır. İşte bu durum genel bir değerlendirme yaparken ordunun çıkışlarını daha iyi anlamaya olanak verecek şekilde değerlendirilmelidir.

Son dönem irdelendiğinde anti emperyalist bir düşünce yapısının öne çıktığını tespit edebiliriz. Kurtuluş savaşının başarıya ulaşmasındaki etmenlerden biri olan bu tavır, artık ABD'nin dost müttefik palavralarının yenilir, yutulur olmadığının anlaşılması olarak algılanmalıdır.

Doğal olarak bu süreci besleme aydınlar ve soros destekçileri, kendilerine göre darbe söylemlerine kurban etme yarışına gireceklerdir. Türk ulusu darbe ve takunya (şeriat) istemediğini meydanlarda yüksek sesle haykırmıştır.

Kim ne derse desin, anti emperyalist tutum ve davranışlar ülkenin koparıldığı eksene yeniden girmesini sağlayacaktır. Yakın Türkiye tarihi kendisini sorgulama olanağı bulacak ve Denizler daha iyi anlaşılacaktır...

* Deniz, Türksolu derğisinden.