Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ulkemin gunesini ozledim

Ulkemin gunesini ozledim
 

Burada hava 21.40 gibi karariyor ve gece, 05.00 olmadan gunduze donuyor.
Gunduzleri o kadar uzun ki Ingiltere'nin, geceleri ise kisacik...
Bu sabah 5.30 gibi uyaninca, ''ortalik bu kadar sessizken bloguma birkac satir gezi tumcesi eklemeliyim'' diyerek bilgisayarin basina oturdum.
Sag tarafimdaki pencereyi araladim, hava yine serin, bulutlu, gokyuzunun maviligini gormek mumkun degil...
Yesilin kokusu doluyor odaya, lavantalarin, kekiklerin ve adini bilmedigim ciceklerin kokusu...
Bizim daglarimizda, ormanlarimizda yetisen mis kokulu kekikler, burada eflatun cicekleriyle bahceleri susluyor...
Evlerin sokaga bakan cephelerindeki sakiz sardunyalari, ortancalar,zambak turunden rengarenk cicek acmis bitkilerin guzelliginden ise soz etmemek ne mumkun...
Sokaklarda, caddelerde cicek ya da cim ekilmemis bos bir toprak parcasi bulamiyorsunuz...

Ana caddeler uzerinde sagli sollu cikmaz sokaklar var.
Her sokakta ise yaklasik 10-11 mustakil ev...
Herkesin arabasi evinin bahcesinde park ediliyor.
Yabanci herhangi bir arabanin, oradaki bos alanlara park etmesi yasak.
Her yerde uyari yazilari var,"sadece binalarda oturanlar park edebilir'' diye...

Birde dikkatimi ceken baska bir konu, copler ve atiklar.
Copler bizim bazi buyuk sehirlerimizde oldugu gibi, once evlerde ayristiriliyor, sonra haftanin belli gunlerinde temizlikcilerin almasi icin, sokaga birakiliyor.
Bircok noktaya, site bahcelerine, parklara, buyuk cop konteynırlari konmus; sadece kopeklere ait atiklarin atildigi, bebek bezlerinin atildigi, plastik, cam, organik atiklarin biriktirildigi; ayri ayri ve uyari yazilariyla...

Burada tanistigimiz Ingiliz dostlarimiz , dun bizi Windsor'un yaklasik 15 km uzaginda, Hambleden adinda; cok seckin insanlarin yasadigi, cok luks evlerin ve otellerin bulundugu, senenin bu vakitlerinde buyuk teknelerin yaristigi, yesil mi yesil, guzel mi guzel, dogayla butunlesmis harika bir yere goturduler.
Insanlar haftasonlarinda spor yapmak, balik tutmak, kirlara acilmak icin bu bolgelere geliyorlarmis.
Burada, Thames Nehri'nin hizini kesmek icin kanallar yapilmis ve teknelerin bu kanallara emniyetle girip gezebilmeleri icin cok ilginc, kapakli mekanizmalar kurulmus nehir uzerine.
(Cok daha gelismislerini, Hollanda'da gormustuk yillar once... Ordakiler cok buyuk tonajli
yuk gemilerinin gecmesi icin, ulasimin kolaylasmasi icin yapilmisti; oyle anlatilmisti bize.)


Hayran olmamak mumkun degil, kiskanmamak da; sanki herşey bu ulkede yasayan insanların huzuru,mutluluğu, refahı icin tasarlanmis, gerceklestirilmis...

Ama pahali mi? Cok pahali bir ulke...En basitinden, domatesi, salataligi bile adetle satin aliyorsunuz.
Seftaliyi, armutu da...
Peyniri, zeytini kilogramla degil: 100 gram hesabiyla satiyorlar.
Dun markette; 3 domates fiyatina, Turkiye'de 3 kg. domates alabilecegimizi konusup, "ulkemizin tasina, topragina kurban olalim '' muhabbetiyle,epey simardik:) 

Hele giyim kusamin yanina yaklasilmiyor bile...
Marka satan magazalar ise, Arap ve Iranli turistlerce istila edilmis adeta !
Baktik kaldik; siyah carsafli, abartili makyajli, alisveriste kendini kaybetmis hemcinslerimize!

Bana ilginc gelen diger bir durum; Turkiye'de hep gencleri gormeye alistigimiz kasiyerlik, satis elemanligi, guvenlik elemanligi gibi hemen aklima geliveren guncel mesleklerde; nerdeyse bizim annemiz, babamiz yasinda insanlarin calisiyor olmasiydi. Inanin mubalaga etmiyorum!
Genel olarak, calismakta olan insanlarin yasina baktik da, kendi emekliligimizden utandik...
Ingiltere'de emeklilik yasi 65 mis. Yani gercekten emekli oluyor, emekliligi gelmis insanlar...

Oyle cok not aldim ki, buradaki herseye dair, yasadiklarima dair...Ama okuyani bunaltmadan, ozetleyerek yazmanin yollarini ariyorum sadece...
Esasinda bugun yazacaklarim, Londra gezilerimizdeki tesbitlerime iliskin olacakti, ama sabah sabah boyle geldi kalemime...
Gelismisligi, medeniyeti, insana saygiyi gozlemliyorsunuz, burada biraz yasayinca...
Ama bu ulkeye güneş doğmuyor sanki...Yalanci bir gunes var buralarda; bulutlardan biraz siyrilip isitir gibi olan, sonra hemen baska bir bulut kumesinin ardina saklanan...
Bu yuzden lezzeti yok bence sebzelerin, meyvelerin; Insanlar da galiba bu yuzden solgun, renksiz...
Ya cicekler nasil aciyor bu gunessizlikte anlamiyorum !..

"Sadece tatil icin buralarda olduguma sevindim" desem ..."Ulkemin gunesini ozledim" desem, yaksa da kavursa da" desem...

"Yanik tenli, yanik yurekli insanlarini, cocuklarimi, dostlarimi ve sevda tüten, ozlem kokan şarkılarımızı, türkülerimizi özledim" desem...



 

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..