Ülkemiz satılık değildir!

Ülkemizin tüm kaynakları yavaş yavaş el değiştirmekte, yabancı sermaye neredeyse hakimiyet kurmak üzere. Yapılan anlaşmalar sonucu, gidilen kanun değişiklerinde yabancılar önündeki engeller bir bir kaldırılmakta. Bankalardan tutun da, enerji kaynaklarımıza kadar yabancı hakimiyeti artık hissedilir derecede artmıştır.

Ve en önemlisi de yabancıya gayrimenkul satışıdır. 16.04. 2008 tarihli kararla yabancıya mülk satışı ile ilgili maddeler değiştirilmiş ve sınırlamalar gelmiştir.. 2003 yılında yapılan kanun değişikliği sonrasında ülkemize akın eden yabancılar yangından mal kaçırırcasına mülk alımına başlamışlardır.

Bölgesel dağılıma baktığımızda ise, kısaca ifade etmek gerekirse göz önüne getireceğimiz tek manzara vardır. Yakın tarihimizde hangi milletin, hangi bölgede işgal yaptığını anımsamak. Gap’tan tutun da Marmara’ya kadar planlı bir şekilde, parsel parsel bir kayıp söz konusudur.

Özellikle Akdeniz (Antalya) bölgesindeki inşaat firmaları ve emlakçılar son kanun değişikliğine tepki göstermektedir. Bu yasakla birlikte sektörün önemli bir ivme kaybı yaşayacağını söylemektedirler. Turizm gelirlerinden tutun da, inşaat yan sektörlerine kadar ciddi bir döviz kaybından bahsetmektedirler.

Türk olmayan bir arkadaşımla bu konularda yaptığım bir konuşmayı anımsadım hemen. Bana diyordu ki; ‘Kurtuluş Savaşı’yla bizi topraklarınızdan attınız. Ama aradan geçen kısacık sürede, biz savaşa gerek olmadan parası neyse verip o toprakları yavaş yavaş almaya başladık!’

Haklıydı… Ne yazık ki haklıydı. Şimdi ülkemizin ve insanımızın içinde bulunduğu duruma bakınca, o kadar şehit boşuna verilmiş, o kadar kan boşuna akmış diye düşünmekten geri duramıyor insan.

Canları pahasına bize bu toprakları emanet eden atalarımıza inat, çeşitli politik oyunlara alet olarak; emanete ihanet eden bir durumdayız. Çocuklarımızın yarınlarını satıyoruz. Doğup büyüdükleri topraklarda ikinci sınıf vatandaş belki de sömürge olarak yaşamaları için yabancılarla işbirliğine girip hem geçmişimize hem geleceğimize ihanet ediyoruz.