Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '13

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Ülkemizde meslek hastalığı

Ülkemizde meslek hastalığı
 

meslek Hastalığı


Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi uluslararası kaynaklarda meslek hastalıkları; zararlı bir etkenle bundan etkilenen insan vücudu arasında, çalışılan işe özgü bir neden-sonuç, etki-tepki ilişkisinin ortaya konabildiği hastalıklar grubu olarak tanımlanmaktadır. Meslek hastalıkları, işyeri ortamında bulunan faktörlerin etkisi ile meydana gelen hastalıkların ortak adıdır. Meslek hastalıkları etkenle çalışanın ilk temasından 1 hafta ile 30 yıl sonra ortaya çıkabilmektedir.

Meslek hastalığı denince İtalyan Dr. Bernardino Ramazzini’nin (1633-1714) çok ayrı bir yeri vardır. “De Morbis Artificum Diatriba” (Diseases of Workmen; Çalışanların Hastalıkları) adlı kitabı yayınlar, bu kitap çalışanlar arasında görülen başlıca sağlık sorunlarının sistematik bir şekilde ele alındığı kapsamlı bir eserdir. Dr. Ramazzini, hasta muayenesi sırasında “Ne iş yapıyorsun?” sorusunun yerleşmesini sağlayan hekim olarak tarihe geçmiştir.

Türkiye’ de meslek hastalıkları konusu Sosyal Sigortalar Kurumu’nun (SSK) kurulmasından sonra gündeme gelmiştir. İlk yıllarda başlıca madenlerde çalışanlar arasında görülen mesleksel solunum sistemi hastalıkları (dar anlamı ile pnömokonyozlar) saptanmış, kimyasal nedenli meslek hastalığı tanısı olarak birkaç zehirlenmeden başka tanı konmamıştır. Daha sonra 1970'li yılların başlarında Çalışma Bakanlığı bünyesinde önce İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi (İSGÜM) sonra da SSK bünyesinde Ankara ve İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanelerinin kurulması ile kimyasal nedenli değişik meslek hastalıklarına da tanı konulabilir olmuş, böylelikle tanı konan meslek hastalığı türlerinde artma meydana gelmiştir.

Sonraki dönemde uzun yıllar Türkiye’de yıllık meslek hastalığı sayısı 1000-1200 dolayında seyretmiştir. Son yıllarda ise sayı daha da azalmış, 2000 yılında 803 ve 2002 yılında da 601 meslek hastalığı olgusu rapor edilmiştir. Meslek hastalıklarının yüzbin çalışanda görülme sıklığı olarak incelenmesinde de 1998 yılında yüzbin işçi arasında 26 kişide meslek hastalığı görülmekteyken 2002 yılında bu sayının yüzbinde 12 düzeyine düşmüş olduğu görülmektedir. Bu değerlerin Türkiye için beklenen sayılara göre oldukça düşük olduğu ifade edilebilir. Örneğin Almanya’da her yıl 40 000, ABD’de de 400 000 dolayında meslek hastalığı olgusu rapor edilmektedir.

Ülkemizde meslek hastalıkları incelendiğinde 500-1300 vaka arasında değiştiği gözlenmektedir. Başka bir deyişle, Türkiye’de saptanabilen meslek hastalıklarının binde 0,10-0,35 arasında beklenen 36.000 (% 0.4) – 108.000 (% 1,2) rakamlarının çok gerisinde olduğu söylenebilir.

2008-2010 yılları arasında Türkiyede meslek hastalıklarının % 41’i kömür ve linyit çıkarılması, %8’i fabrika metal ürünlerinin imali, % 10’u makine ve ekipman imalı ile makine ve ekipman kurulumu ve onarım faaliyet kollarında meydana gelmiştir. Meslek hastalıklarının yüksek olması beklenen giyim eşyaları imalatında ise meslek hastalıkları vakalarının toplam içindeki payının % 1’de kalması düşündürücüdür. Gürültüye bağlı işitme kayıpları başta olmak üzere pek çok hastalığın tespiti yapılamamaktadır.

Meslek hastalığı türleri olarak incelendiğinde de Türkiye’de en büyük bölümün kurşun zehirlenmesi ve pnömokonyozlar (Ülkemizde genellikle en çok bilinen kot taşlaması işinde Akciğerlerde tozun birikimi sonucu doku hasarı ile seyreden hastalık) olduğu, mesleki deri hastalıklarının ve kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarının hemen hiç bulunmadığı görülmektedir.

Genel olarak gelişmekte olan ülkelerde meslek hastalıkları görülme sıklığının yılda binde 4-12 arasında değişmesi beklenmektedir. Bu rakam işle ilgili hastalık durumunda, % 2-10 arasında değişmektedir.

Türkiye’de meslek hastalığı sayısının az oluşunun nedeninin meslek hastalığı olgularının yeterince saptanmaması olduğu düşünülmektedir. Örneğin 2002 yılında bildirimi yapılmış olan 601 meslek hastalığı olgusunun 313 tanesi kömür madenciliği, 139 tanesi de nakil araçları imali işkollarında görülmüştür. Bu durumda bütün meslek hastalığı olgularının %75.2’si bu iki işkolunda görülmüş olmaktadır. Oysa ülkedeki bütün işyerlerinin %2.2’si ve bütün çalışanların %4.1’i bu iki işkolunda çalışan kişilerdir.

Benzeri şekilde bütün meslek hastalığı olgularının %83.3’lük bölümü Ankara, İstanbul ve Zonguldak’tan bildirilmiştir. Oysa işyerlerinin ve işçilerin ancak %40 kadarı bu üç ilde bulunmaktadır. Bu üç il meslek hastalıkları hastanelerinin bulunduğu illerdir. Bu illerde diğer illere göre daha fazla hastaya tanı konuyor olması beklenebilecek bir durumdur, ancak ülkedeki her 5 meslek hastalığından 4 tanesinin bu üç ilde görülüyor olması doğal karşılanamaz.

Meslek hastalıkların bildirimindeki eksiklerin nedenlerinden biri, meslek hastalıklarının gerek işyeri hekimleri, gerekse tanı-tedavi veren sağlık kuruluşlarında çalışan hekimler tarafından atlanması, hastalık-neden ilişkilerinin kurulmamasıdır. Diğer bir neden Türkiye’de İSG (İş sağlığı Güvenliği) alanındaki en büyük sorun alanlarından birisi olan İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili denetim elemanı ve uzman personel sayısının yetersizliğidir. Denetim elemanlarının özverili çalışmalarına karşın, teftiş edilen iş yeri sayısı yıllar itibarı azalmaktadır. İş Teftiş Kurulu son yıllarda İSG denetiminde proje bazlı denetimler yapmaktadır. İSG alanında bir diğer sorun ise yetişmiş İş sağlığı ve güvenliği uzmanı açığıdır. 6331 sayılı İSG yasası ile beraber İSG Mevzuatının uygulanacağı işyeri ve çalışan sayısının artması nedeni ile, uzman ihtiyacının belirtilen sayıdan daha yüksek olacağı aşikardır.

Bir ülkenin İSG alanındaki gelişmişlik düzeyi meslek hastalıklarının doğru tespiti ve iş kazaları ile meslek hastalıklarına yönelik önlemlerin artmasıyla da ölçülmektedir.

Nizamettin BİBER

 

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..