Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '07

 
Kategori
Siyaset
 

Ülkeyi kurtaracak formül

Yaşasın, Ülkemi kurtaracak formülü buldum!

Kaç gündür gece gündüz düşünüp duruyorum.

Ülkesini ve milletini seven sıradan bir vatandaş olarak acaba ne yaparsam ülkemi içinde bulunduğu sıkıntılı günlerden kurtarabilirim?

Benim gibi duyarlı ve dertli başka genç arkadaşlarımın yaptıkları önerilere kendi çözümlerimi de ekleyerek bunları ülkemle paylaşmaya karar verdim.

Ama onlara geçmeden sadece laf olsun diye ve öylesine bazı soruları da sorup geçmeden edemeyeceğim:

Türkiye’yi neredeyse dört buçuk yıldır aynı hükümet yönetiyor. Ancak ülkede rejimin, Cumhuriyetin ve Laikliğin tehlikede olduğunu haykıran mitingler ve tartışmalar son 1 aydır yapılıyor. Üstelik devletin ve yargının en üst makamlarınca AKP’ye ya da her hangi bir AKP’li belediyeye yönelik; rejime, Cumhuriyete ve Laikliğe aykırı faaliyetler sebebiyle açılmış ne bir dava ne de bir soruşturma hala yok. Hadi mitinglerdeki duyarlı kalabalıklar 4 sene sonra olsa da gerçekleri fark ettiler ama Bağımsız Türk yargısı ve savcıları hala neden uyuyor?

2002 Kasım seçimlerinin üzerinden neredeyse dört buçuk yıl geçti. Birbirlerini bu kadar seven ve siyasete bakışları bu kadar benzer olan sağın ve solun önemli partileri birleşmek ve kucaklaşmak için neden bu kadar bekledi? Madem Baykal-Sezer ve Ağar-Mumcu aşkı bu kadar eskiydi de sevenlere neden bu kadar zaman kabir azabı çektirildi? Neredeyse son 15 yıldır devamlı konuşulan birleşmelerin gerçekleşmesi için illa ki bir AKP ve baraj mevzusu mu gerekliydi?

CHP diyor ki: Halkın seçtiği meclis –bir takım sebeplerle- Cumhurbaşkanını seçemez, Cumhurbaşkanını bizzat halk da seçemez. Hatta seçerse ülkede kriz olur. Hatta bu halk gider tekrar AKP’yi seçerse yine kriz olur. Peki Halk ne yaparsa kriz olmaz ya da CHP’nin adında neden “halk” ifadesi var?

DYP ve ANAP diyor ki: Biz Demokrat Parti ve Adalet Partisi geleneğinden geliyoruz. Ülkede demokrasinin, çok partili hayatın ve “Yeter söz milletindir” felsefesinin devamıyız. Peki o zaman size şunu sormazlar mı: O geleneğin doğuşu ve mücadelesi “Tek parti geleneğine yani CHP’ye karşı değil miydi? Ve o mücadele bir gün gelip de, bir Başbakan’ın idamına kadar uzanmadı mı? Bugün tutup da hem bunları iddia etmenin hem de CHP ile aynı yorgan altında aynı yastığa baş koymanın, “Yeter söz Milletindir” yerine “Yeter söz CHP’nindir” demenin mantığını hangi eski Demokrat Partiliye, Adalet Partiliye ya da Özal misyonunun sevdalısına anlatacaksınız?

Ülkede Cumhurbaşkanını halk seçerse Güney Amerika ülkelerine dönermişiz. Ne ABD, ne AB diyerek dünyanın en zengin ve bağımsız ülkesi İsviçre’ye mi döneceğiz? Oysa ben “Ne ABD ne AB” ifadelerinin benzerlerinin en çok Küba Lideri Castro ve Venezuela Lideri Chavez’den çıktığını biliyorum. Zaten bu ülkeler de kuzey kutbunda…

Neyse…

Sorulacak, irdelenecek o kadar çok şey var ki ancak bu toz duman ortamında maalesef kimin neyin peşinde olduğunu ne anlamak ne de anlatmak kolay değil.

İyisi mi gelin ben size son söz olarak; çoğunluğu ülkemin genç siviller hareketince bulunmuş Türkiye’ye, ülkemiz demokrasisine acil ve kesin çözüm önerileriyle yazımı bitireyim. Hem siz rahat edin, hem biz hem de ülke ve de malum kesimler:

“Darbeler 4 yılda bir olsun, darbe olacak tarihi herkesi bilsin. Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez! Cumhurbaşkanlığı babadan oğla geçsin. Sezer'in oğlu cumhurbaşkanı olsun. 3 CHP oyu 1 AKP oyunu götürsün, CHP'ye verilen oylar 5, AKP'ye verilen oylar yarım sayılsın, Anayasa Mahkemesi dağıtılsın, Sabih Kanadoğlu baş kadı ilan edilsin. Cumhurbaşkanını halk seçmesin, Cumhurbaşkanı halkı seçsin. Seçimler açık oy gizli tasnif sistemine göre yapılsın. CHP Seçimlere girsin, kazanamazsa seçimler tekrarlansın, kazanamazsa tekrarlansın, kazanamazsa tekrarlansın!

 
Toplam blog
: 9
: 404
Kayıt tarihi
: 14.06.07
 
 

1975 Almanya doğumluyum. Kolej tahsilimi Bursa'da yaptım. ODTÜ İngilizce Öğretmenliği sonrasında Mar..