Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '12

 
Kategori
Siyaset
 

Ülkeyi yönetenler vicdanen rahat mı?

Ülkeyi yönetenler vicdanen rahat mı?
 

Birçoğumuzun okumasa da bir şekilde haberdar olduğu “Bin Bir Gece Masalları”nı bilmeyenleriniz yoktur. Sekizinci yüzyılda Abbasi Halifesi Harun Reşit zamanında Bağdat,  İran, Çin, Hindistan ve Avrupa’dan gelen tüccarlarında ana uğrak yeri olmakla birlikte kültürlerinde çakıştığı bir şehirdi. Şimdi bunları neden anlatıyorum, konuya hemen geçip sizleri meraklandırmayım.

İktidarlar neden vardır? İktidarların birinci görevi, özellikle halkın refahını, mutluğunu, huzurunu ve güvenini, sonrada, onların özgürce yaşamları ile iyi bir gelecek sağlamalarına katkıda bulunmaktır. 

Şimdi aşağıda okuyacağınız hikâye ile konuyu nereye getireceğim.  Buyurun hikâyemize;  

O yıllarda Abbasili Halife Harun Reşit veziri Cafer El-Bermeki ile Cellâdı Mesrur’u da yanına alarak kılık değiştirip yöneticiliği ve idaresinden halkın memnun olup olmadığını öğrenmek için kente iner.

Yaşlı ve yaşamından şikâyet dolu bir ihtiyara rastlar. İhtiyar balıkçı olduğunu ve henüz çocuklarının rızkını çıkartamadığını söyler. Harun Reşit, adama ağını tekrar Dicle Nehri’ne atıp, ne çıkarsa bahtına diyerek ona yüz altın vereceğini söyler.  İhtiyar balıkçı sevinçle teklifi kabul edip, ağını tekrar nehre atar ve bir süre bekledikten sonra ağa tek kişinin kaldıramayacağı bir sandık takılır. Halife 100 altını öder ve sandığı da adamlarıyla birlikte saraya getirir. Sandığı bir açarlar ki, içinde palmiye ağaçlarından örülmüş bir küfe, onun içinden bir halı çıkar, halıyı kaldırınca da onun altından bir kadının başörtüsü olduğunu görürler. Bu kez örtüyü kaldırdıklarında öldürüldükten sonra parçalara ayrılmış bir genç kadın cesedi görürler.

Bunu gören Halifenin gözlerinden yaşlar dökülür ve hiddetle: “Ey vezir denen köpek! Nasıl oluyor da benim yönetimimdeki ülkede cinayetler işleniyor ve kurbanlar suya atılıyor?” Kıyamet gününde bu kanın hesabını ben nasıl vereceğim? Vicdanım bu yükü nasıl kaldırır?” der.

Hikâyeyi şimdilik unutmayın ve beyninizin bir lopunda dursun. Şimdi aşağıda vereceğim rakamları da beyninizin diğer loplarına yerleştirin…

Malum ülkemizin en büyük sorunu olan terörün çıktığı günden beri zaman zaman terörden ölenlerin istatistikleri düşse de, gelmiş geçmiş hükümetlerin bile  bir türlü sonuçlandıramadığı terörde ölenlerin sayısına bir göz atalım:

Milli Savunma Bakanlığı, 2002-2012 yılları arasında toplam 10 bin 80 iç güvenlik olayı yaşandığı bu olaylarda 818 askerin şehit olduğunu 2 bin 290 askerinde yaralandığını belirtiyor.

Kışlada son 2,5 yılda 252 asker ölüyor. Bunlardan 175’inin intihar ettiği kayıtlara geçiyor.

Güneyimizde devam eden Suriye gerginliği nedeniyle birçok sınır ilçemizde ölen ve yaralananlar olduğu gibi yaşam güvenliği endişe boyutlara gelerek insanlar evlerinden kaçarak canlarını zor kurtarmakta ve çocukların eğitimleri de engellenmeye devam etmektedir.

İşte bir türlü çözemediğimiz töre ve kadın cinayetlerinin raporu: 2002-2012 yılları arasında kadın cinayetleri 1400 kat artmış. Ve 4100 kadın cinayete kurban gitmiş!

166 faili cinayet, dur ihtarı ve rastgele ateşle 521 vatandaşın ölümü, gözaltı ve cezaevlerinde ölüm vakaları 438, kolluk kuvvetlerinin müdahalesi ile 47 vatandaşın ölümü.

İş kazalarında ölen işçi sayısı 10 bin 297, iş görmez raporu alan 16 bin işçi.

Cinsel istismarda 2002-2012 yıllarında suç dosyasında % 400’lük artışla 2002 yılında 8 bin 146 iken, 2011 yılında 32 bin 968 oluyor.

Suç ve mala karşı yapılan suç oranlarında 2002 yılında toplam 295.828 iken 2006 yılında 785.510’la toplam 2.244.482 olay oluyor. Ve günümüze kadar olan 6 yılını da hesaplayarak canızı sıkmak istemedim!

10 yılda 934 intihar vakası gerçekleşiyor.

İcra dosyaları 2002 yılında 10 milyon 26 bin iken, Haziran 2011 yılında bu rakam 14 milyon 401’e yükseliyor.

800 bin kişi bankalara borç batağına saplanarak takibe giriyor.

Ve uzayıp giden olumsuz rakamlar…

Şimdi sesleniyorum: “Ey ülkeyi yönetenler, bu rakamlardan hiç haberiniz var mı?  Sizleri birkaç dakikalığına başınızı ellerinizin arasına alıp, düşünmeye davet ediyorum! İktidarı ve muhalefetiyle bırakın birbirinizle laf yarıştırmayı da şu ölümleri, hırsızlıkları ve kötü gitmeyen yukarıdaki tabloyu ortadan kaldırmaya çalışın!  Bu millet sizden Cumhuriyetle uğraşmayı, Atatürk’ü okul kitaplarından çıkartmayı, Atatürk Anıtlarına çelenk konulup konulmayacağı gibi halkın değer verdiği şeyleri yasak getirmeyi değil,  huzur, mutlu ve güvenle birlik ve beraberlik içinde  yaşamayı bekliyor!..

Bunu sağlamakta kendisine oy veren vermeyen ayırımı yapmadan ülkeye talip olanların, asli görevidir!..

Sahi akşam başını yastığa koyan yöneticiler, vicdanen rahat mıdır?

Neyse, Sürçü lisan ettiysek Affola!

Ertuğrul Erdoğan

Kasım 2012/Bursa

www.erdoganlaedebiyat.com

 
Toplam blog
: 300
: 466
Kayıt tarihi
: 06.05.08
 
 

Ertuğrul Erdoğan, 1958 yılının sonbaharında Ankara'da doğdu. 1968 -1980 yılları arasında babasını..