Uludere olayının düşündürdükleri!

Çok tehlikeli bir süreçten geçiyoruz, İç işleri bakanı İdris Naim Şahin'in bir kaç gün önce Afyon'da "terör" konulu sempozyumda KCK operasyonları, PKK ve BDP bağlamında beyan ettiği düşünceleri bize  bu  anti demokratik ve 90 'lı yılları mumla aratacak söylemleri, bu söylemlerin toplumda uyandırdığu yankı ve infial  bu eksende Ülke genelinde başlatılan Kürt siyasetçi, yazar,gazeteci ve sanatçı av ve bu avın adeta tamamlayıcısı niteliğindeı bu sabah Şırnak Uluder'de 40 'a yakın sivil vatandaşın Türk silahlı Kuvvetlerce bombalanıp katledilmesi ile bu iğrenç av'ın  bir anlamda daha yüksek perdeden şekkillenmesini ve dillenmesini bizlere gösterir  gibi.

Ne büyük çelişki ki iktidarın bir yanı "Kürtlerin gasp edilen haklarının iadesi ve özgür düşüncenin önünü açacak" söylemlerde bulunurken, bir başka tarafı şiddet ve kuşatmadan hala medet ummakta , baskı ve anti demokratik uygulamalrı meşru kılma gayretinde.

Bu sabah Uluderede yaşanan tarjedinin, yaşanan insanlık aybının bizleri dehşete düşüren en önemli yanı da şu " bir devlet kendi çocuklarını bu kadar acımasızca ve hoyratça nasıl yok edebilir?"

Kuşkusuz Uludere katliamına karşı birtakım aklı eveller şimdiden mazeret bulma ve saldırıyı meşru kılma gayretkeşliğine soyuncaklardır ve " katırlardaki yükün silah, aktırların peşindeki insanların terörist olmadığını jetleri kullanan pilotlar nerden bilecek"  ekseninde söylemlerde bulunacaklardır, eğer olay bu kadar basit ve sıradanlaştırılıyorsa sanırım tüm bölgenin insansızlaştırılması gerekir; ki istenen de aslında budur.

Devlette bir akıl tutulması var, devlet ne yazık ki çocuklarını koruyamaz durumda, bu ülkede insanlar korku ve infial çukuruna itilmek istenmektedir, terörde, kandan ve şiddetten nemalananların önüne geçecek cesur ve yurtsever insanlara her zamnkinden çok ihtiyacımız vardır.

Daha düne kadar 1943 yılında  Mustafa Muğlalının 33 köylüyü hayvan kaçakçılığı yaptıkları geekçesi ile kurşuna dizmesi ile bugün Uluderede katledilen 40'a yakın mazot kaçakçısının olayının bir birinden hiçbir farkı yok, öyle anlaşılıyorki devletin aklı hala 70 yıl önceki akıl!

Kuşkusuz olayın aydınlatılması, bu olayda suç ve ihmalleri olanların adaletin önüne çıkarılması, enazından bir makale yazan, bir şiir yazan sanatçı ve gazetecilere reva görülenler bu 40 insanı katledenlerde reva görülsün.

Uludere olayında köylülerin basına yansıyan demeçlerinde "kaçakçılıktan kolluk kuvvetlerini haberi var"  yönündeki itirafları olayın bir başka vahim boyutu.

Uludere olayının da tıpkı Sivas gibi, tıpkı Susurluk gibi tıpkı diğer başka örtbas edilen yığınla olay gibi örtbas edileceğini, bu olayın aydınlatılması için çabalayanların birileri tarafından cezalandırlma yoluna gidileceğini şimdiden görür gibiyiz.

Daha düne kadar Fransanın fikir hürriyetine karşı işlediği suça hepimiz tepki koyarken yarın birilerinin Uludere olayının hesabını sorabaileceğini unutmayalım.