Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '19

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Ulus Dil

"Türkçe, insan bilincinin yontup düzelttiği anıt değerinde bir düşünce ve üretme aracıdır. İlk yaratılıştaki gibi arı ve durudur. Türkçe dilbilgisi düzeninde, düşüncenin oluşumunu birim birim izleyebiliriz. O anda billur bir kovanda bal peteklerinin oluşumunu seyreder gibisinizdir.

Türkçe, bir bilim kurumunun uzun tartışmaları sonucu yaratılmış gibidir. Ancak bir başına kalmış Türkistan bozkırlarında yaratılıştan kaynaklanan yasalarla yarattığı anıtı, hiçbir bilim kurumu yaratamaz.

Türkçe, adı Türk olan bir ulusun aklıdır."
*

Türkçe anlatım becerisini kazanmak neden ulusal bir görevdir? Bu sorunun yanıtı ulusal bütünlüğümüzle ilgilidir. Bu topraklar üzerinde kim olursak olalım Türkçenin koruyuculuğu altında buluşmamız bir zorunluluktur.

Bir ulusun anlaşacağı ortak dilinin bulunması kaçınılmazdır. Bu zorunluluk tümümüzü bağlamaktadır. Böylece Türkçeyi yaşamımızda eksiksiz uyguladığımızda anlaşamadığımız konular azalacaktır.

Bir dili bilmek, hele bu ulusal dilimizse, o dille söyleneni yazılanı anlayabilmek; isteklerini, duygularını ve düşüncelerini anlatabilmek demektir.

Bizler Türkçe anlatımda yeterli miyiz? Bunu kendimize sormaktan kaçınmamalıyız. Özellikle bu alanda uzmanlaşmış kişiler, yazar ve ozanlar ara sıra sorularla kendilerini yoklamalıdırlar. Çünkü onların ulusdilin anlatım gücünü geliştirmek gibi bir görevleri vardır.

Birey, atalardan kalan anadiliyle anlaşma görevini yerine getirirken söz ya da yazı yoluna başvurur. Böylece anlaşma gerçekleşir.

Anadil uluslaşma aşamasında ulusdile ulaşır.
Ulusdil toplumsal bir olgudur.
Bununla birlikte ulusdil kendi düzeneği içinde bireysel dili de taşır.
Birey, zihinsel işlemin somutluk kazanmasını bireysel diliyle gerçekleştirir.
Birey, tasarımlarının nesnelleşmesi, kavramların soyutlanarak sözcüklere dönüşmesini bireysel dille sağlar.

Dilbilimci Chomsky, dilin bu yanını yorumlayıcı anlambilim akımıyla adlandırıyor. Bu akıma göre dilin bu özelliğine dilin yaratıcılığı denmektedir.

Dil - düşünce bağlantısı konusunda birey, “anlamı” söz ya da yazıya döktüğünde ulusdilinin düşünce düzenine göre bireysel dilini kullanır.

Türk dilbilimcilerinden Berke Vardar,
“Kelimenin düşünceyi nasıl çözümleyip nesnel kıldığını, kavramı nasıl belirlediğini, onu hem akıl hem de toplum düzeyine nasıl aktardığını bilimsel araştırmalar göstermiştir.” **
diyor.

Çağımızın dilbilim çalışmalarına temel oluşturup ışık tutan dilbilimci Ferdinand de Saussure, Genel Dilbilim adlı yapıtında,
“ Düşünce kâğıdın bir yüzü, dil ise arka yüzüdür. Kâğıdı kestiğinizde ikisini de kesersiniz.”
demektedir.

Evet, dil düşünceden, düşünce de dilden ayrılamaz.

Dilde anlam, anlatım bireyin dil gerçeğini bir kez daha kavratıyor.

Türkçeye emek vermiş,
“ Türkçem benim ses bayrağım ”
dizesiyle ulusdilinin övüncünü duymuş ozanımız Fazıl Hüsnü Dağlarca. Büyük ozan bir başka dizesinde,
“ seni yaşamak ”
diyor.

Ozan ulusdilini kullanırken bireysel dilini de yaratmada geri durmuyor. "Yaşamak" eylemine bildik anlamı dışında yeni anlamlar kazandırarak yeni görevler yüklüyor.
“Dilimiz dünden daha gür ve güçlenerek gelişmektedir. Yapılması gereken yaşamımızın her alanında Türkçe düşünmek, konuşmak, yazmaktır.
Aydınımızdan dil uzmanına, bilim adamımıza ve tüm yurttaşlara düşen görev budur.
Bunu başardığımız oranda dilimiz yaşayacak ve boy atacaktır.
” ***

Ne mutlu bize:
Ulusdilimiz, ulusal varlığımızı kuran Büyük Atatürk'le yaşamımızın her alanında yer almıştır.

*

* Max Müller
** Dil Yazıları II TDK Ankara 1974, s.48
*** Türkay KORKMAZ, Türk Dili dergisi, Ekim 1981, sayı 358, sayfa 252-253

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..