Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Ulusa sesleniş

Ulusa sesleniş
 

TV’ler bilâ-istisnasız her şeyi -haberler dahil- televole kıvamında halka iletir oldu. Ciddiyet ve saygı yok artık.

“Yarım doktor insanı candan eder” dedikten sonra; Allah ne muhtaç etsin, ne de eksikliklerini göstersin diye ekleyerek nankör olmadığımızı da vurgularız ya; medyanın halini, ben buna benzetiyorum.

Anladık, habersiz kalmayalım ama bunlar da haber mi yahu? dedirtiyorlar.... Ağzı olan gazeteci olmuş, konuşuyor...

Bu kadar çok kanal bu ülkeye valla fazla geliyor. Hepsi birbiri ile yarış içinde. “En büyük” ben olacağım diye yapmadıkları kalmıyor.

Bağımsız olmadıkları resmi ağızdan açıkladı; Yandaş ...., Yoldaş .... , Candaş ..... , Dindaş’ı unuttu galiba?

Bu yeni isimler kulağa çok hoş geliyor sanki kendi aralarında uyumlu; Medet, İmdat, Yeter kardeşler gibiler....

Tüm bunlar halka yayın yaptıklarını söyleseler de birbirlerini izliyor ve birbirleri için haber yapıyorlar. Hırslarından, bağrışmalarından ne dediklerini vatandaşın anladığını hiç sanmıyorum. Durum bunu gösteriyor. Zaten yarış da kendi aralarında... Vatandaş ne bilecek kimin ne kadar izlenme rekorları kırdığını?

Her haber reklamlara döndü. İlla ki sansasyon yaratıp rayting yapacaklar.

Memlekette bir tane Başbakan var, bir tek o konuşuyor ve dolayısıyla hep haber oluyor, bundan kaçış olmadığı gibi, başkaca da bir şey olduğu yok zaten..... evir-çevir aynı şeyler. Her konuşması tam bizlik. Kahvede boş oturanlar için malzeme...

Tam sıkılmıştık ki, Alah razı olsun Kılıçdaroğlu’ndan. “Recep bey” dedi diye bir haftadır medya, elinde mikrofon televole muhabiri gibi, diğerini kışkırtıp, ağzından “flaş, flaş” diyeceği bir laf kapmaya çalışıyor... “Vay sen ne dedin, bana mı dedin?” kıvamında olursa dünyalar onun olmuş gibi sevindirik oluyor.

Bize ne, tüm bunlardan?

Vatandaş aş, iş derdinde. Akşam eve ekmek götürecek mi? onun derdine düşmüş. Kızlar genelevlerde çalışmak için türbe türbe dolaşıp, adaklar adayacak neredeyse. Şu meşhur fıkradaki gibi aileler bilmezden geliyor.

Adam yolda eski arkadaşına rastlar, hâl-hatır sorar.

- Hani senin güzel bir kızın vardı, şimdi nasıldır? Ne yapar? Ne eder? diye ekleyince, arkadaşı;

- Ne olsun iyidir, maşallah işleri de yolunda. Çok çalışıyor, yüzünü bile göremiyoruz artık. Der.

- Oh, oh, çalışsın, çalışsın.

Arkadaşı devam eder.

- Büyük bir şirkete işe girmişti ya, şirketin işleri de çok gelişmiş. Bizim kızı da terfi ettirdiler, gece geç vakitlere kadar çalışıyorlarmış. Patronu evine giderken onu da arabasıyla hep eve bırakırdı. Birkaç ay önce zor oluyor diye, sağ olsun, şirkete yakın bir ev tutmuş bizim kıza.

- Ohh, ohh çok iyi...

- Eee neyse senin kız nasıl? Biraz da sen anlat.

- Ne olsun arkadaşım bizimki de seninki gibi oros..... oldu ama ben senin kadar ballandıra ballandıra anlatamıyorum işte....

Vatandaşın durumu 3 aşağı 5 yukarı bu.

Askere giden oğlu, sağ gelirse seviniyor. Kızı, eve dönerse bayram ediyor. Tencerede pişirip, kapağında yiyor...

Vatandaş borçtan-harçtan, kendi derdinden, başını bir kaldırsa, kimsenin anlatmasına gerek kalmadan, memlekette neler olmuş görecek.

Geçenlerde bir adam bağırıyordu: ‘neden bizim motorlu taşıt muayenemizi Almanlar yapıyor? ‘ diye. Yakında; “kıçımda don vardı” diye de bağıracaklar, bekliyorum.

Biz dedikodularla akşamı ediyoruz. Yarın yeni bir “Şok” haber piyasaya sürülür. Aptallığımıza aptallık, cahilliğimize cahillik katarak günleri, ayları yılları bitiriz.

Elinde hiçbir şey kalmadı, devletin sırtına yüktü bunlar diye diye hepsi satıldı, kuşlar gibi hafifledik.

Ne o? Türkiye gelişiyor, krizden yara almadan çıktı... (Bunu diyen Yandaş Medya olmalı?)

Birileri de ‘soyulduk, memleket satıldı’ diye feryat ediyor. (Bunu da muhtemel, yeni adı ile Yoldaş Medya diyor olmalı?)

AKP iktidara geldiğinden beri konuştuğumuz konularda bir adım ileri gidemedik. Dön-dolaş aynı yerdeyiz.

Candaş Medya diye kastedilen; bize yeni gibi gelse de, yeni değil. Tüm kadrosunu yakından tanıyoruz. Hani “gelin canlar bir olalım” diyenler. Bakalım, olacak mıyız?

Onlarca açılım yapıldığı söylendi ortada bir şey yok. Yıllardır millet gözaltında, suçları ne bilen yok.

Bir kurumun dediğini diğeri yalanlıyor. Laboratuvardaki tahliller bile başka başka çıkıyor.

Karmakarış milletin kafası.

Şekerli sakız kıvamında haberler çiğne, çiğne tükür. Yenisi; “az sonra”

Bu arada, diğer ülkeler, bizim için et üretimine bile başladılar. Biz ise; din, devlet, şeriat, laiklik, kıl-tüy ekseninde girdaba kapılmış gibi dönüp duruyoruz.

Kimse kimseyi iknâ edemiyor, uzlaşma da sağlanamıyor.

Zonguldak’daki maden ocağı faciasında, Başbakan, “kaderinde bu var!” diyerek uzlaşamama nedenimizi net olarak ortaya koydu.

Zihniyet farklılığı var. Gerçi o bunu her konuşmasında söylüyordu. Ama suçlayarak. O nedenle tüm kurumlarla kavgalı.

Ölmek kaderinde varsa bir bahane olur ve ölürsün bunu demek istiyor.

Başbakan’ın mantığına göre ölüm= kader. “Sizin inancınız zayıfsa ne yapayım?” diyor.

Şimdi benim kafamın taşı atsa, şöyle alnının ortasından, çekip vursam birini. Siz bana adam öldürdüm diye, hukuk devleti gereği ceza verirsiniz. Halbuki inancınız olsa; ‘taksiratı buymuş’ der geçersiniz.

Bu durumda ben, kaderin tecelli etmesi için sadece aracıyım. Bir suçum günahım olabilir mi? Allah o kul’un kaderini yazmış ve beni de bu görev için tayin etmiş. Bu kadar basit. Niye katil olayım ki?

Bana verilecek suçu külliyen reddediyorum. Benim kaderimde de adam öldürmek varmış.

Başbakan’ın açıklaması gereği durum budur.

Kader kötü birşey değildir. Tanrı’nın emridir. Tutturdular laiklik elden gidiyor diye. Başbakan ne dese karşı çıkıyor bu Yoldaş Medya denen.

Konulara böyle bakan bir çağ var mıydı bilemedim ama 2010 yılı Türkiye yönetimi için son nokta bu olsun.

Şu Yoldaş Medya denen “çıkıntılık” etmese, alışacağız bu fikirlere...

Bir gün, hakimler, savcılar karar verilmiştir; “sizi Allah havale ediyoruz!” derse, artık hiç şaşmam.

Saime Eren

 
Toplam blog
: 61
: 771
Kayıt tarihi
: 18.09.08
 
 

Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul' da yaşıyorum. Emekliyim. Güncel olayları yorumlamanın yanı..