Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '21

 
Kategori
Siyaset
 

ULUSLAR, DÜŞÜŞ & YÜKSELİŞ

ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ
VE
YÜKSELİŞİ

http://blog.milliyet.com.tr/yollar-ayrilirken/Blog/?BlogNo=631540

"Sosyolojik açıdan kurumların aslında fikirler (zihniyet-KG) olduğu vurgulanmalıdır. Sosyal kurumlar, belli bir toplum ve uygarlıktaki herkes için hazır ve ulaşılabilir paradigmatik açıklama getiren fikirlerdir. Bu tip fikirler, birbiriyle bağlantılı bir dizi rol ve norma dönüştürülmüştür, böylece artık bunlar sosyal eylemi meşrulaştıran ve idare eden direktifler haline gelirler (süreklilik - KG). Bu, bir taraftan sosyal eylemin ahlaki ya da etik alanlarındaki değerleri (ya da değer modellerini) normatifleştirme biçimini alırken, diğer taraftan, ikinci bir aşama olarak, değerlerin yasal tüzükler ve kültürel zorunluluklar haline getirilerek kurumsallaştırılmasını gerektirir. Değerler (zihniyet - KG) bir kere kanunlar olarak kurumlaşınca, kendi başlarına var olmaya devam ederler(süreklilik-KG)".
Modern Bilimin Doğuşu ve Yükselişi, sayfa 106-107

 “Kurumlar aynı zamanda işbirliği ve ortaklık kurma alışkanlıklarını, zenginlik ve piyasa verimliliği yaratan teşvikleri biçimlendirir.”
Yollar Ayrılırken, sayfa 13

 “Kurumsal gelişim çizgileri politik güç dağılımına bağlıdır. Devletlerin merkantilist politikalar izledikleri durumlarda, en yakın neden tüccarların devleti kendi yararlarına kullanabilmeleridir. Benzer biçimde, Ortadoğu’da uzun süre olduğu gibi, devletlerin anti-merkantilist uygulamaları tüccarların politik güçsüzlüğüne bağlanabilir. (16 YY, Latin Amerika değerli madenlerinin Avrupa’ya getirilmesi (para basma), Avrupa enflasyonu (Avrupa’da fiyatların yükselmesi, Osmanlı’da düşük kalması ve ucuzluk nedeniyle Osmanlı ürünlerine dış talebin patlaması)  ve kentlerin iaşesi meselesi nedeniyle Avrupa’daki merkantilist uygulamaların tam tersine, Osmanlı’da ihracatın engellenmesi, ithalatın desteklenmesi, böylece sanayi üretiminin ve gelişmesinin sekteye uğraması, KG). Demek ki tüccarların politik gücü yola bağlı bir özellik gösterir. Sermaye birikimini sınırlayan kurumlar çerçevesinde çalıştıklarında tüccarlar güçsüz kalabilir.”
Yollar Ayrılırken, sayfa 54

 “Teknoloji, bilgi, devlet ya da özel organizasyon öğelerinden hangisine odaklandığınıza bağlı olarak, neden sonuç söyleminde döngüsellik olarak bilinen endojenlik konusunda haklı kaygılar ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla bir araştırma için belirlenen başlangıç noktası sonuçta keyfidir. Analiz hangi nedensel ilişkiyle başlarsa başlasın, er ya da geç aksi yöndeki bir ilişki belirecek, geri besleme etkileri devreye girerek, doğrusal ve tek yönlü olarak başlamış olan bir modeli tavuk-yumurta (altyapı-üstyapı-altyapı, üstyapı-altyapı-üstyapı, KG) tarzında döngüsel yapılar içeren karmaşık bir sisteme dönüştürecektir.”
Yollar Ayrılırken, sayfa 33

 “Demek ki, neyin zirve olarak göründüğü görüş alanına bağlıdır. Yerel düzeyde optimum kurumlar (belirli kısıtlamalar içinde etkinliği azamiye çıkaran sosyal düzenlemeler) için de aynı şey geçerlidir. Bu kısıtlamalarla karşılaşan bir kişi, bildiği kurumları vazgeçilmez sayar.” (Ortadoğu kurumları yerel olarak optimumdu, Ama Avrupa ile karşılaştırıldığında geriydi, KG).
Yollar Ayrılırken, sayfa 60

 “Daha büyük bir coğrafi alan üzerinde çalışan bir uzman, yerel düzeyde optimum kurumların küresel optimumun altında olabileceğini anlayacaktır. Küresel optimumun kendisi de değişkendir. (zaman içinde optimum değişir. KG)”
Yollar Ayrılırken, sayfa 60

 "Yeterince merkezileşmiş ve çoğulcu siyasal kurumları 'Kapsayıcı Siyasal Kurumlar', bu koşulların ikisini de sağlayamayan kurumları, 'Sömürücü Kurumlar' olarak adlandıracağız."
Ulusların Düşüşü, Sayfa 81

1. kapsayıcı kurumlar, çoğulculuk, aktörlerin çoğulluğu ve çeşitliliği,, gücün dağılması ve bölünmesi ve sınırlanması, rekabet, en iyi aktörlerin ayıklanarak seçilmesi anlamlarına geliyor

2. sömürücü kurumlar da tam tersine aktörlerin ve gücün tekelleşmesi, yoğunlaşması, sınırlanmaması, rekabet eksikliği, en iyiler yerine daha kötülerin seçilmesi anlamına geliyor

3. Çoğulculukla desteklenen merkeziyetçilik, büyük pazar ve ölçek ekonomileri kanalıyla verimlilik sağlarken altyapı yatırım maliyetlerinin paylaşılmasını ve aktör başına düşen maliyetlerin küçük kalmasını sağlıyor.

Kurumların ve aktörlerin çoğulluğu serbest piyasa ekonomisine, rekabete, rekabet de verimli, üretken, karlı, araştırma geliştirmeye önem veren yenilikçi ve gelişmenin motoru olan aktörlerin (şirketlerin ve işçi, usta, memur, mühendis, yönetici olarak çalışan bireylerin seçilmesine, ve nesilden nesile aktarılmasına yol açarak başarıyı getiriyor. Kurumlara dayalı başarı ve başarısızlığın arkasında serbest piyasa ve rekabet ya da tekelci piyasalar ve rekabet eksikliği  bulunuyor. Yani önce altyapıda ve aktörlerde çoğulculuk / tekelcilik geliyor, sonra bunları destekleyen kapsayıcı / sömürücü kurumlar geliyor, bu aktörler ve kurumlar da verimli / kısır döngülere yol açıyor.

"Kapsayıcı ekonomik ve siyasal kurumlar kendiliğinden ortaya çıkmazlar. Genellikle ekonomik gelişme ve siyasal değişime direnen elitler ile onların ekonomik ve siyasal güçlerini sınırlamak isteyenler arasındaki ciddi bir mücadelenin ürünüdürler. Kapsayıcı kurumlar bir dizi etkenin elit kesimin iktidarını zayıflatıp rakiplerini güçlendirdiği ve çoğulcu bir toplumun inşası için teşvik yarattığı kritik dönemeçlerde ortaya çıkarlar. (rakiplerin, yani çoğul güçlerin mevcut ve diri olması yani altyapı birikimi gerekir, bu birikim zorunludur ama yeterli değildir - KG)"
Ulusların Düşüşü, Sayfa 321

 “Her halükarda, başlangıçtaki ufak bir ayrımın doğurduğu bir tepki zinciri, sonuç olarak çok büyük bir etki yaratabilir.”
Yollar Ayrılırken, sayfa 51

"Ekonomik büyüme süreci ve dayandığı kapsayıcı kurumlar, siyasi arenada ve piyasada kazananlar olduğu kadar kaybedenler de yaratır."
Ulusların Düşüşü, Sayfa 84

"Verimli döngü çeşitli mekanizmalarla iş görür. Birincisi, çoğulcu siyasi kurumlar iktidarın bir diktatör, hükümet içindeki bir fraksiyon ve hatta iyi niyetli bir başkan tarafından gasp edilmesini çok daha zor hale getirirler.
Ulusların Düşüşü, Sayfa 321

"İkincisi, daha önce birçok kez gördüğümüz gibi, kapsayıcı siyasal sistemler kapsayıcı ekonomik sistemleri destekler ve onlardan destek görür. Bu da verimli döngünün başka bir mekanizmasını oluşturur. Kapsayıcı ekonomik kurumlar kölelik ve serflik gibi sömürücü ekonomik ilişkilerin en korkunç örneklerini ortadan kaldırır, tekellerin önemini azaltır ve dinamik bir ekonomi yaratır. Tüm bunlar, en azından kısa vadede, siyasal iktidarın gaspıyla elde edilebilecek ekonomik kazançları azaltır."
Ulusların Düşüşü, Sayfa 322

"Son olarak, kapsayıcı siyasal kurumlar özgür basının gelişmesine izin verirler ve genellikle özgür basın da halkı bilgilendirererek kapsayıcı kurumlara yönelik tehditler karşısında muhalefeti harekete geçirirler. (Bugün secimler içindeki tek parti iktidarında olduğu gibi, bağımlı basın gerçekleri halktan gizliyor, halk ikiye ayrılmış durumda, muhalefet eden basına iktidarı destekleyen halk inanmıyor, çünkü yanlı tutumları nedeniyle inandırıcılıklarını yitirdiler (Taraf gazetesinin eski yazarı Alper Görmüş uyarmıştı Taraf yönetimini), İktidarı destekleyen yığınlar ise basının taraflı olduğunu görmüyor, farketmiyor, o yüzden bağımlı basına inanıyor, bu da kısır döngü yaratıyor, halk yöneticilerin pisliklerini görmüyor, gösterenlere inanmıyor, o yüzden seçimlerde yine oy veriyor, çoğulcu bir ortamda bile sömürücü kurumların yol açtığı kısır döngülere yol açıyor - KG)"
Ulusların Düşüşü, Sayfa 322

"Ne yazık ki, sıradaki bölümde göreceğimiz gibi, varlıklarını sürdürebilmek için sömürücü kurumlar da aynı ölçüde etkili kuvvetler yaratır; bu da kısır döngü sürecidir. (Ege Cansen'in hocasına dayanarak tekrarladığı tez, Fakir ülkeler fakir oldukları için fakirdir, Zengin ülkeler de zengin oldukları için zengindir, ya da fakirlik fakirlik, zenginlik zenginlik üretir - KG)
Ulusların Düşüşü, Sayfa 322

"Alman sosyolog Robert Michels bu durumu 'Oligarşinin Tunç Yasası' olarak adlandırıyor. Michels oligarşilerin ve aslında tüm hiyerarşik örgütlerin iç mantığının, yalnızca iktidarda aynı elit varken değil, aynı zamanda tamamen yeni bir grup kontrolü ele geçirdiğinde de kendilerini üretmelerine yol açtığını ileri sürüyor."
Ulusların Düşüşü, Sayfa 346

"Sömürücü ekonomik ve siyasal kurumlar arasındaki bu sinerjik ilişki güçlü bir etkileşim döngüsü başlatır: Sömürücü siyasal kurumlar, kendilerine yönelik çok az kısıtlamaya ya da muhalif güce olanak tanıyan ekonomik kurumlar oluşturmaları için elitlerin siyasal gücü kontrol edebilmelerini sağlar. Ayrıca, elitlerin gelecekteki siyasal kurumları ve bunların evrimini yapılandırmalarına olanak tanır. Öte yandan, sömürücü ekonomik kurumlar da aynı elitleri zenginleştirir ve bu elitlerin ekonomik zenginlikleri ve güçleri, siyasal hakimiyetlerini pekiştirmelerine katkıda bulunur. (Ama bu elitlerin ellerinde bulundurduğu ekonomik güç piyasa rekabetinde sivrilen ekonomik aktörlerin rekabet gücüne ve verimliliğine sahip değildir, karlılıkları rekabet gücünden ve verimlilikten değil, siyasi gücün tanıdığı ayrıcalıklardan ve rantlardan kaynaklanır, aynen askeri vesayetteki ithal ikamesine dayalı büyüme modelinde yüksek gümrük duvarlarıyla korunan iç pazarı alabildiğine sömüren, kalitesiz ürün ve hizmetlerle  yüksek karlar elde eden verimsiz ve rekabetçi olmayan hantal şirketlerin ayıklanıp seçilmesi sürecinde gerçekleştiği gibi - KG)"
Ulusların Düşüşü, Sayfa 81-82

"bu sözü edilenlerden çıkan ders çok açıktır; güçlü gruplar çoğunlukla ekonomik ilerlemenin ve refahın karşısında yer alırlar (çünkü kendilerine yontarak kar ederler, bu ekonomik ajanlar da yeterince rekabetçi ve verimli olmaz, büyümeyi ve yüksek kişi başına geliri yeterince destekleyemez - KG)"
Ulusların Düşüşü, Sayfa 86

"Ancak bu ne sömürücü kurumların büyüme gerçekleştiremeyeceği ne de tüm sömürücü kurumların eşit olduğu anlamına gelir. (Tabii kapsayıcı kurumlar da eşit değildir ve kapsayıcı kurumlar ve ortamlarda da sömürücü özellikler baş gösterebilir, bugün ülkemizde olduğu gibi, seçimlerin olduğu ortamda bile tek parti iktidarının sürekliliği, kapsayıcı kurumların da sömürücü kurumların sonuçlarını üretmesine yol açıyor, tabii bir miktar iyileşme de var ama sürekliliği olamaz böyle giderse - KG)"
Ulusların Düşüşü, Sayfa 91

"Sömürücü siyasal kurumlara dayalı büyüme, farklı fakat birbirini tamamlayan iki yolla gerçekleşebilir. Birincisi, ekonomik kurumlar sömürücü nitelikte olsa bile, elitler kaynakları doğrudan kendilerinin kontrol ettikleri yüksek verimlilikteki faaliyetlere tahsis ettiklerinde büyüme mümkündür."
Ulusların Düşüşü, Sayfa 91

"Sömürücü siyasal kurumlara dayalı ikinci tipteki büyüme, bu kurumlar kapsayıcı ekonomik kurumların gelişmesine (tam değilse de belli ölçülerde) izin verdiklerinde gerçekleşir. (Ülkemizde bugün olup bitenler bir geçiş dönemi süreci olarak buna benzer mekanizmalara ve özelliklere sahip galiba - KG)
Ulusların Düşüşü, Sayfa 91-92

Kapsayıcı kurumlar bir ülkenin / toplumun rekabet eden üretici güçlerinin seçildiği tabanın (popülasyonun) olabildiğince büyük olmasını sağlar. En kapsayıcı kurumlar bu tabanın nüfusun ve kültürün (gönüllü katılımla) izin verdiği en geniş taban olmasını sağlayan kurumlardır, en sömürücü kurumlar da bu tabanı en çok daraltan kurumlardır. Rekabete katılan üretici güçlerin (şirketler ve çalışanlar) sayısının büyüklüğü, toplumun sahip olduğu gelişme potansiyelinin sonuna kadar kullanılmasını sağlar. Bu rekabet sonucunda karlı ve üretken şirketler, bilgili, üretken ve çalışkan bireyler sivrilir. Bu niteliklere sahip şirketlerin ve bireylerin ödüllendirilmesi diğer şirket ve bireyleri de aynı niteliklere sahip olmaya teşvik eder. Araştırma geliştirme faaliyetleri, innovasyon ve nitelikli eğitime talep artar. Kapsayıcı ve demokratik kurumların zorladığı göreceli eşit gelir dağılımlarıysa ortalama eğitim süresi ve kalitesini yükseltirken eğitim gören nüfusu büyütür. Eğitimli ve nitelikli eğitim alan nüfus artar. Üretime katılan nitelikli emeğin hem niteliği hem de niceliği artar. Üretici güçler gelişir.

Kısacası ulusların düşüşü, merkezi yönetimin zayıf olduğu kargaşa ortamlarına ve/veya tek sesli, tek biçimli, tekelci güçlerin hakim olduğu ortamlara, yani altyapıda güçlerinin sağladığı rantlarla yaşayan az sayıda büyük aktöre, üstyapıda ekonomik kaynakları az sayıda büyük aktöre peşkeş çeken sömürücü(tekelci) ekonomik ve siyasal kurumlara,  bu altyapı üstyapı birlikteliğinin yol açtığı verimsizliğe ve hantallığa, buna bağlı olarak da rekabetçi ve verimli aktörlerin elenip verimsiz ve hantal aktörlerin ayıklanarak seçilmesine neden olan evrimsel süreçlere ve kısır döngülere, yani negatif seleksiyona bağlıdır.

Ulusların yükselişi ise, merkeziyetçi bir yönetim içinde çoğulculuğa, yani altyapıda birbiriyle uyum içinde rekabet eden çok sayıda aktöre, üstyapıda ise adil rekabeti koruyan ve teşvik eden kapsayıcı(çoğul) ekonomik ve siyasal kurumlara, bu altyapı üstyapı birlikteliğinin yol açtığı büyük ve bütünleşmiş pazardaki ölçeğe bağlı getirilere, merkezi yönetim altındaki büyük sınırlar içinde altyapı yatırım maliyetlerinin çoğul aktörlerce paylaşılmasına,
buna bağlı olarak da rekabetçi ve verimli aktörlerin ayıklanarak seçilmesine neden olan evrimsel süreçlere ve verimli döngülere, diğer bir deyişle pozitif seleksiyona bağlıdır.

 
Kayıt tarihi
: 29.04.21
 
 

Bilgisayar Mühendisi, Sistem Çözümleyici. Ekonomi, Siyaset, felsefe, psikoloji, sosyoloji, tarih,..