Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '14

 
Kategori
Müzik
 

Uluslarası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali-Gülsin Onay Konseri

Uluslarası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali-Gülsin Onay Konseri
 

KARŞILAŞMA

Akşam vaktiydi. Güneş kıpkızıl bir  top olmuş ufku  renkten renge boyuyor, denizin üzeri dalga dalga gümüşi titreşimle kıpırdanıp duruyordu. Dünyanın yedi harikasından biri olan Karya  kralı Mausolos’un anıt mezarının ve sarayının yapımında kullanılan yeşil mermerlerin çıkarıldığı Antik Taş Ocağı’nın bulunduğu  Koyunbaba  mevkiine gelmiştik. Taksiden iner inmez sanki  sözleşmişiz gibi hemen oracıkta karşılaşmak ne güzeldi. İşte böyle muhtemel ve tatlı bir sürprizle  anlatılması zor bir sevincin ezgisi sesini buldu içimde. Büyük bir sanatçı, benzersiz güzellikte, nabız sıcaklığında bir insan Gülsin Onay. Gamzeleri dünyadaki tüm kötülükleri  silip süpürüyor sanki gülümserken. Ailemden ya da kadim dostlarımdan biriyle karşılaşmış kadar mutlu hissettim kendimi. Buğusu tütsün istedim bu güzel anın… Hatırlanacak bir kare olsun elimizde, bir kum saati gibi parmaklarımızın arasından akıp giden zamana karşı… İşte bu yüzden burada, eski bir uygarlığın taşı, toprağı,  tozu üzerinde, batık bir şehrin kalp atışlarının duyarak, anın donduğu çizgide sarılıyorum ona. Işıkla gölge ele ele verip yazdılar bundan sonrasını…Ve şöyle dediler;

Bir daha artık ne o gülümseyişi ne de sesi,

Bir daha o ilk karşılaşma anının sıcaklığını, unutamam hiç bir zaman.

SAHNE

Antik Taş Ocağı’nın kehribar ışıkları arasında, eflatun bir yıldız gibi ışıldıyor s Gülsin Onay. Program dışı bir Polenez’le, peşin bir bisle başlıyor konserine. Pek çok insan gibi ben de koşturup duruyorum,fotoğraf çekmek için sahnenin etrafında. Birazdan J.S Bach gelecek aramıza ve hepimiz eserin giriş bölümündeki Prelüdün  o derin ve hülyalı akorlarıyla, begonviller, sardunyalar, sarmaşıklar arasında, huzurlu bir düşün kanatlarına tutunacağız.

Hani her bestecinin yeri ayrıdır  her insanda, fakat  Bach başkadır nedense benim için. Onu Gülsin Onay farkıyla dinlerken gecenin çok uzun olmasını diliyorum içimden. 

Fazıl Say, “Büyük Bach hep kendi bildiğini okurdu. Sabahın erken saatinde kilisedeki orgunun başına geçip, akşama kadar beste yapardı. Bu çalışmalar ona göre Tanrı’ya olan görevini yerine getirmekti , “ diyordu “Uçak Notlar”’ında. Belki de o yakarış o yükseliş Bach’ta beni de en çok büyüleyen. Klasik müziğe meraklı olup da Bach sevmemek  mümkün değil sanırım.

Tiril tirirl bir rüzgar esiyor. Kendisine çok yakışan eflatun elbsesini dalgalandırıyor Gülsin Onay’ın. “Önünde nota kağıdı yok.  Onunla yaşıyor, aklında ve yüreğinde her şey  çünki…Parmakaları piyanonun tuşlarında gezinirken ruhu da İnsanların simsıkı kaynaştığı en güzel göklere ulaşıyor.

İngiltere’nin Brams’ı olarak bilinen Elgar geliyor J.S. Bach’ın ardından. “İn Smyrna” daha önce hiç dinlemediğim bir eser. Benim için yeni olan bir müzikle karşılaştığıma seviniyorum.

Gizemli tutkuların bestecisi, Mendelssohn varyasyonları geliyor ardından. 

 Ve sonra da karanlığın renkleri, hassas ve kırılgan bir ruhun fırtınaları ...Chopin...

FİNAL

Alkışlar, alkışlar, alkışlar, çok sayıda insanla birlikte ayakta alkışlıyorum büyük sanatçıyı. Gökyüzünde Ay yoktu o gece.  Ama Beethoven’ın iç sesi vardı “Öümsüz Sevgili”  güzel Kontes Giulietta ‘ya adadığı müzikte...

 
Toplam blog
: 30
: 572
Kayıt tarihi
: 02.11.09
 
 

Edebiyat, sinema, tiyatro ve müzik başlıca ilgi alanlarım. Gezmeyi, okumayı, yazmayı, düşünmeyi v..