Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '16

 
Kategori
Deneme
 

Ümmü’l Kitab nedir? Kur’an aslı nerededir o zaman?

Ümmü’l Kitab nedir? Kur’an aslı nerededir o zaman?
 

Ümmü’l Kitab


Mushafın içindedir. Ama ilk okuyuşta elde edilecek bir şey değildir. Çünkü ayet-i kerimede Cenab-ı Allah’ın kendisi diyor ki “Biz o Kur’an’ı gizli bir kitabın içinde indirdik.” Kitabı kitabın içine koyduk diyor Cenab-ı Allah.
 
Biz bugün “Kur’an okuyoruz” diyoruz. Oysa okuduğumuz, mushaftır.
Mushafı okuyarak, teemmül ederek, mushafın derinliklerine nüfuz ederek Kur’an’a ulaşmamız mümkün. Onun için ehl-i mushaf çoktur, ama ehl-i Kur’an çok azdır.
 
Kur’an, Furkan mertebesinden iner. Furkan, niteliği, kaynağı ima eder. Geldiği yer Ümmü’l Kitab’dır. Ümmü’l Kitab’tan, yani kitapların anasından inmektedir. Ümmü’l Kitab da âlemin ümmü olan Hakikat-i Muhammediyyedir.
 
Kaynağı aynıdır, ama birisi harf ve ses halindedir. Birisi ete-kemiğe bürünmüş halidir. Bu açıdan bakıldığı zaman Hz. Peygamber’e “Yürüyen Kur’an” denir. Hz. Peygamber ve daha sonra Hz. Ali ve On İki İmamlara, hiçbir zaman bir Kur’an-ı Kerim göstermediler. Her zaman “Ene’l-Kur’an”, yani “Kur’an benim” dediler.
 
Kur’an, ete-kemiğe bürünmüş bir hakikatti onlara. Bundan dolayı Hz. Peygamber Efendimize izafe edilen bir söz şöyledir: “Eş-şeriatü akval”; yani “şeriat benim sözlerimdir” ki bu dinin zahiri yönüdür. Ama bir de bunun ötesi vardır.
 
Peygamberimiziz İmam Ali’ye bıraktığı yol ise, “Et-tarikatü ef’al”; yani benim fiillerim, amellerim, yapıp ettiklerim de yolumdur, tarikattir. Fakat bir de; “el-hakikat-i ahval” sözü vardır ki o da “hakikat benim halimdir” anlamına gelmektedir.
 
Bu nedenle sufilerin İslam dinini derece sistemine tabi tutmaları çok önemlidir. Kainat dereceli bir sistem üzerine yaratılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de yedi kat semadan söz edilir ve onun misli olarak yeryüzünden bahsedilir. İlimde derinleşenlerden bahsedilir.
 
Kur’an’ın semiotik bir diagramını çıkaracak olursak, Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerin işaret ediş şekillerinde, yataylıktan ziyade hep bir dikeylik söz konusudur.
 
Siz kendi nefsini değiştirmedikçe toplumu değiştiremezsiniz. Siz kendi nefsinizin dönüşümünü yapamadığınız sürece afaki dönüşümü gerçekleştiremezsiniz… Hz. Peygamber Efendimizin sözlerinde de hep dikeyliğe temas eden noktalar vardır.
 
Yatay alemdeki müthiş bir savaştan dönen arkadaşlarına “Bu küçük bir savaştı” deyince bütün dostları şaşırır. “Allah Allah” Bundan daha büyük bir savaş olur mu?”
 
Hz. Peygamber cevap verir: “Evet, büyük savaşa şimdi gidiyoruz. O, nefsimizle olan savaştır, Cihad-ı Ekber’dir.” Demek ki Hz. Peygamber’in esas gayesi dikey, olanla ilgilidir. Yatay olan arızidir; asli olan, dikeyliktedir, enfüs olandadır.
 
 
 
 
Mehmet Özgür Ersan
 
Toplam blog
: 447
: 1524
Kayıt tarihi
: 20.09.13
 
 

06 Mayıs 1974 Çorum Sungurlu'da doğdu. Yaşamının büyükçe bir bölümünü Mamak'ın gecekondu mahalleler..