Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Umuda dair

Umuda dair
 

umutlu yarınlar


Her insan masum, günah nedir bihaber, duru bir su gibi saf, dünyanın bütün kötülüklerinden habersiz öyle büyük umutlarla dünyaya gözlerini açar ki... Adeta hayatı boyunca gülmek hatrına doğarken bütün gözyaşlarını dökmek için çabalar bütün gücüyle. Ama nereden bilinir ki hayatta insanın en yakın arkadaşı ağlamak olurmuş çoğu zaman. Ağlamadan günler geçmez, saatler dakikaları, dakikalar ise saniyeleri kovalamazmış meğer. İnsan bunu büyüdükçe daha iyi anlıyor.

İşte, gözlerini büyük umutlarla dünyaya açıpta büyüdükçe hayatın kör kuyusunda yaşama mücadelesi veren Umut abla da bu insanlardan biri maalesef. Umut abla 1964'ün güneşli bir bahar sabahı dünyanın bütün yükünü omuzuna almak üzere hayata merhaba dedi. Güneşli bir bahar sabahı dünyaya gelmişti, fakat hayat ona hep sonbahar fırtınasıydı. O güzel yüzü tebessümlere dargındı sanki. Ama onun günahı neydi ki, nereden bilirdiki hayattan bu kadar vurgun yiyeceğini. O, hayatı sevmiş, fakat hayata kendini sevdirememişti. O, hayatın mutlu günlerini yakalamaya çalıştıkça hayat onunla dalga geçercesine hep acı yüzünü gösteriyor ve her seferinde hayallerini bir kez daha erteletiyordu. Her şeye rağmen hayata olumlu pencerelerden bakan her yenilmişlik onu kamçılayarak biraz daha hayata bağlı kılıyordu. Umut ablanın hikayesi orta okuldan çıkartılarak teyzesinin oğluyla zorla evlendirilmesiyle başlar. Oysa hayalleri vardı hayata dair. Okumayı çok seven, derslerinde çok başarılı olan küçük bir kız öğrenciydi daha. Hayalleri arasında evlenmek yerine okuyup öğretmen olmak vardı. İlk darbeyi kızının hayatını hiçe sayarak, sırf kızkardeşini kırmamak adına yeğeniyle evlendirerek annesinden alır. Umut abla her görenin aşık olabileceği kadar güzel bir bayan, eşi ise herkesin iğreneceği kadar çirkin.Umut abla eşinin fiziki özelliklerini görmezlikten gelir, fakat nereden bilirdiki yüzünün çirkinliğinin asıl nedeni huyuymuş. Yani huyunun çirkinliği yüzüne yansımış derler ya... Yine de her şeye rağmen "evimdir, yuvamdır , bana ekmek getiriyor ya"der ve hiçbir şekilde aklından ayrılmayı geçirmez. Aradan geçen zamanla beraber eşi memur olarak çalıştığı bir devlet dairesini dolandırarak işinden de olur. Fakat Umut abla adı gibi hayatından her zaman umutludur. Buna da şükür diyerek eşini bırakıp gitmek istemez.Yani sabrıyla herkesi kendine hayaran bırakır, fakat hayat ona karşı hiçte sabırlı değildir. Olabildiğince tüm acımasızlığıyla yıkmaya çalışır umutlarını.Belki hayatı boyunca sahiplenebileceği tek mutluluğu bir erkek çocuk dünyaya getirmek oldu. Oğlu onun tüm mutluluğu, tüm sevinci ve bir daha evlat sahibi olamayacağı gerçeğini bilerek tek umuduydu. Eşiyle yaşayamadığı güzellikleri oğluyla telafi etmeye çalışıyordu, hayatla olan bağı bu güzellikle daha da artıyor. Oğluna gözü gibi bakar, elindeki imkanlarla bir dediğini iki etmemeye çalışıyordu. O ğluyla geçirdiği 17 yılı yine çok görmüştü hayat ona. Hayattaki tek umut ışığı olan oğlunu da acı bir şekilde kalp krizi sonucu kaybetmiş ve hayattan bir beklentisi kalmamış canlı cenaze haline gelmişti adeta. Belirli bir süre sonunda Allah'a olan inancıyla yine ayağa kalkmayı başarmış, "hayat ne olursan ol seni yine de yeneceğim" dercesine hayatla bir yarış içerisine girer. Yaşadığı bu kadar zorluğa rağmen çok hayat dolu bir tavrı vardır. Fakat hayata karşı olan bu bakış açısı çok sürmeden göğüs ağrısı nedeniyle doktora gider ve doktor meme kanserine yakalandığını hem de hastalığının çok ilerlemiş olduğunu söyler.

Ve oracıkta "yine mi beni buldun hayat"diyerek sesinde çığlıklar boğulur, ama içinde kopan fırtınaları kimseye anlatamaz.Hayat bir kurşun daha sıkmıştı ömür bağına.Ama yediği darbelerin yanında bu hiçbir şeydi belki.Hayata hiçbir şekilde yenilmek istemiyordu artık.Artık hayattan istemek yerine çalmak zamanıydı.Tüm gücüyle hayatla savaşarak ve gördüğü tedavilerle 1-0 öndeydi."Her zaman sen kazanacak değilsin ya hayat" diyerek sağlıklı günlerine tüm hızıyla geri döndü.
Umut ablamız yaşadığı bütün bu olumsuzluklara rağmen güler yüzlü, neşeli, ve hala umutluydu.Hepimiz onun neşesiyle stresimizi unutuyor, hayatta ılduğumuzun farkına varıyoruz zaman zaman.Bu neşenin sırrını sorduğumda "ne yapalım düğün de insanlar için cenaze de"diyor.Keşke bu sırrı hepimiz paylaşarak uygulayabilsekte gülen yüzlere hasret kalmasak...
HAYATTAKİ TEK PROBLEMİMİZ NEŞEMİZ OLSUN!...

 
Toplam blog
: 4
: 5717
Kayıt tarihi
: 06.01.08
 
 

Adıyaman' da yaşıyorum, 1987 doğumlu ve lise mezunuyum. Hayata olumlu ve güzel pencerelerden bakan i..