Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '09

 
Kategori
Anılar
 

Umudumuz vardı

Umudumuz vardı
 

Benim annem, ilk çocuğunu doğurduğu zaman, on beşindeymiş. Sonra, araları on beş, on sekiz ay olan peş, peşe üç çocuk daha. Yirmi yaşlarında, dört çocuğu olan bir çocuk tu, benim annem. 1940 lı, yıllarda ikinci dünya savaşı zamanında, Hitler in, cehenneme çevirdiği bir dünyada, savaşın olmadığı, ama, kıtlık ve hastalıkların bol olduğu bir ülkede, biz çocuk, anamız çocuk, beraber büyüdük Bolluk, bereket yoktu, ama, umut vardı. Yarınlardan umutluydu herkes. Umutlu olmak nedir, biliyorduk. Bu yüzden, gelecek korkumuz yoktu. Yürekliydik.


Daha çocukken, evinden adete zorla koparılıp alındığı için, annem, babamı, hiç affetmedi. Ama saygılıydı. Ailesi saygıyı öğretmişti ona.. Babam, annemi aldığında, kırklı yaşlardaymış. Demirci Ustası Hakkı. Benim babam. İyi bir adamdı. Annem onun ikinci karısıydı. O da, daha çocuk sayılırken, kendinden büyük biriyle, köyünde aile baskısıyla evlendirilmiş, ve kısa zamanda iki çocuklu, bir çocuk olmuş. Sonraki yıllarda, bir fırsatını bulmuş, evi ve köyünü terk etmiş, şehirde, bir demircinin yanına çırak girmiş. Kurtuluş savaşı yıllarının sonunda, askere gitmiş. Askerlik dönüşü, demirciliğe devam etmiş ve iyi bir demirci ustası olmuş. İlk karısına resmi nikah yaptırıldığı için, annemi, imam nikahıyla almış babam, Yıllar sonra, ilk karısı ölünce, anneme resmi nikah yaptırmak istediyse de, annem, inatla kabul etmedi ve hep kendi soyadıyla kaldı. Nuriye Meral olarak, 2003 yılında, 83 yaşında, İzmir de, dört çocuğuna rağmen, yalnız yaşadığı bir evde vefat etti. Babamın ölümünden, 33 yıl sonra.


Annem, babama duyduğu öfkeden mi, nedir, bizi döverdi. Biz çok ana dayağı yedik ama, annemizi severdik. Annem orta okul mezunuydu. O zamanın şartlarına göre, oldukça iyi bir tahsil sayılırdı. Atatürk ve İnönü hayranıydı. Bizi de, öyle yetiştirdi. 1950 yıllarında, Herkesin oluk, oluk Demokrat partiye aktığı dönemlerde, babamın bu akıntıya kapılmasını önlemiş ve CHP ye kaydolmasını sağlamıştı. Bu da babamın ekonomik açıdan iflasına neden olmuştu.


Bunları neden yazdım, bilmiyorum. Bu sabah, fırından veresiye ekmek alınca mı, kafama takıldı. Çocukluğumda, ekmeğin karne ile satıldığını hatırlıyorum. Dilenciler, kapı, kapı dolaşır, para yerine, ekmek dilenirlerdi. Paranın hükmü yoktu. Karne lafı çok konuşulduğu için, benim de kafamda yer etmiş. Annem anlatmıştı. Bir gün kapı çalmış, ben açmışım. Kapıda dilenci varmış. Dilenci, Allah rızası için, bir parça ekmek, diyince, ben, Allah versin, ekmek karne ile, demişim. Şimdi, paranın hükmettiği zamanlardayız. Çarşıda, pazarda, Her şey var. Para yok. Para her şeyi satın alıyor. Ama her şeyi. Namus, gurur, şeref, haysiyet, her şey para ile.


Benim çocukluğumda, ekmek karne ile satılıyordu. Ama, umutluyduk. Yarınlardan umudumuz vardı. Türk olmanın onuru ve gururu ile yaşıyorduk. Ya bu gün ?....

 
Toplam blog
: 820
: 326
Kayıt tarihi
: 02.10.08
 
 

Nerede, nasıl, ne zaman, umursamıyorum. Bir şekilde dünyadayım, yaşıyorum. Hayatı seviyorum. Tanr..