Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

10 Mayıs '21

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

UMUDUNU KAYBEDEN...

UMUDUNU KAYBEDEN HER ŞEYİNİ KAYBETMİŞTİR
 
 
Eski zamanlarda yoğurttan ayran ve tereyağı tahtadan yapılmış yayıklarda yapılırdı. Yayık düzgün kesilmiş, rendelenmiş ağaçlar yan yana dizilerek ve hepsi bir metal parçasıyla silindir şeklinde bağlanarak yapılırdı. Yoğurdu ayran yapmak için bir de tokmağı vardı.
Günün birinde içinde yoğurt bulunan bir yayığa iki kurbağa oynaşırken düşerler. Çıkmak için çabalarlar ama nafile. Yayığın kenarları yağlı olduğu için her seferinde kayarak düşerler.
Umudu az olan arkadaşına seslenir ve şöyle der “Arkadaş bizim buradan çıkmamız imkansız. Hakkını helal et. Ben ölmeye yatıyorum.”
Öteki ise “Yahu arkadaş umutsuz olma. Ölelim ölelim de ölene kadar çıkmak için çaba harcayalayım” diye söylenir.
Sonunda umutsuz kurbağa ölür. Diğeri ise çıkmak için defalarca zıplar ve düşer. Sonunda yoğurt ayran olur, ayranın üzerinde de bir yağ adacığı oluşur. Adacığın üzerine çıkar ve dışarı zıplayıverir. Böylece kurtulmuş olur.
Sevgili okurlarım;
Bu hikâyeyi neden anlattım biliyor musunuz?
21 Eylül “Dünya Alzheimer Günü”. Bu nedenle emekli öğretmenler lokalimizin yanındaki Konak Kültür evinde günün anlamıyla ilgili konferans düzenlendi. Ben de gittim. İlgi çok. Salon salkım saçak dolu. Konferansı verecek doktoru ve eşini tanıyorum. Her ikisi de çok saygı duyduğum insanlar.
Neyse vakit geldi. Hoca bilimsel terimler kullanarak bilgisayarın da yardımıyla anlatımını bitirdi.
Sıra soru faslına geldi. Gelen sorular; Benim annem Alzheimer düzelir mi? Dedem Parkinson ne yapabiliriz gibi çekirdek kabuğunu doldurmayacak abuk sabuk sorular.
Sonunda dayanamadım. Ben de söz istedim ve şunları söyledim;
Hocam 1900’lü yıllarda verem vardı. Halk arasında ince hastalık da deniyordu. Yakalananların hemen hepsi ölüyordu. Ama şimdi gripten daha kolay tedavi ediliyor.
İkinci olarak da 20. Yüzyılda kanser insanlığın başına bela oldu. Korkunç bir hastalıktı. Yakalandın mı kurtuluş yok. Ama şimdilerde doğru tanı doğru tedavi ile istatistiklere göre hastaların üçte ikisi kurtarılıyor. İnşallah tamamının kurtarılması çok yakındır.
Şimdi soruma gelelim Hocam.
İnsanı özü uzuyor. Alzheimer da yaşla bire bir ilgili. Genetik olanı da var. 21. Yüzyıldayız. Bu yüz yılı Beyin Yılı ilan ettiler. İnsanlık da bu yüzyılda Alzheimerla başa çıkabilir mi?
Hoca şöyle bir düşündü.
Cevap: Kocaman bir “Hayır” oldu.
Allah biliyor ya bu çok cevaba bozuldum. Çünkü benim yaşam anlayışımda umutsuzluğa yer yoktu. 26 yıl önce amansız hastalığa yakalandığımda bana 2 ay ömür biçilmişti ama ben halen yaşıyorum, nazar değmesin hem de çok sağlıklıyım. Demek ki tıp biliminde 2 kere 2 4 etmiyor Hocam. Kesin konuşmamak gerekli.
Bu sorum üzerine salona döndüm ve şunları söyledim.
“Arkadaşlar, paranızı kaybederseniz sadece paranızı kaybetmiş olursunuz. Malınızı kaybederseniz sadece malınızı kaybetmiş olursunuz. Benzeri şeyleri saydım. Ama umudunuzu kaybederseniz her şeyinizi kaybetmiş olursunuz.
Haaa… ! Bir de yaşama sevincinizi kaybetmeyin.
Evin çatısında kar olması, içinde soba yanmıyor anlamına gelmez. Salona şöyle bir eğilerek; bakınız benim saçlarım bembeyaz ama yüreğimde yaşama sevinciyle çarpıyor dediğimde salonda inanılmaz bir alkış koptu. Doktor şaşırdı, ben şaşırdım.
Demek ki insanlar umutlarını canlı tutacak sözleri duymayı çok istiyorlardı.
 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..