UMUT ETMELİYİZ

Azerbaycan Ermenistan’ın hamlesi aslında haritalardan da anlaşılacağı gibi Türk Dünyası arasında tampon bölge oluşturmak, Türkiye ile Türk Dünyası arası bağı koparttığından en büyük zararı Türk Dünyasına vurmuştur. Normalde Nahcivan ile bağlantısı olan Türkiye, Azerbaycan ile direk bağlantı, kolayca bağlantı oluşabilecekken Türk dünyasının ortasına sokulmuş bir hançerdir. Bunda kimin katkıları vardır? İyice düşünülmesi gerekir. Aslında düşünmeye gerek yok, yüreklice ifade edebilmek gerek. Neden korkuyoruz? Çünkü görünen kişiler aslında aynı kişiler değil. Daha açıkça ifade edilmek istenirse sahne önündeki kişiler sahne önündeki rollerinin tam aksini temsil ediyorlar da ondan.

Birleşmiş Milletlerde birkaç ülkenin top çevirdiği malum. Dünyanın başına bela olmuş bir düzen savaşın patronları iken aynı zamanda demokrasi havarileri, iyilik elçileri, modernliğin sembolü. Çözüm bulmak için sözde var olan devletler, sorunun sebebiyken bu sorun nasıl çözülür. Cevabı gayet basit askeri ekonomik, teknolojik güçle, bu mümkün olabilir. Gerisi yalandan, kendi kendini kandırmaktan başka bir şey yoktur.

Amerika ile Rusya son yüz yıldır savaşların tarafları olsalar da bir tiyatro gereği karşı taraftalar. İşler ciddileşince derhal aynı tarafta olmayı bilen iki süper güç. Dolayısıyla birbirlerine çok ciddi zarar verme kabiliyetlerini diğerlerini sömürerek, iyi polis kötü polis oynayarak geçiren bu iki süper güçle ne yazık ki bizim komşuluğumuz aslında bizi kilitleyen bir durum. Türkiye’de hemen her şeyi kontrol eden Batı, daima ehlileştirdiği bir devlet istiyor. Kendi sözünden çıkmayan bir devlet onlar için tehditten öte rahatlıkla kontrol edilebilmeyi amaçlayan söz konusu kuvvetler için en büyük tehdit elbette Türkiye.

Bizde öne çıkan kuvvetler; bir şekilde kontrol edilebilir olma özelliklerinden ötürü isimleri ne olursa olsun mevzu Türkiye’de yapmak olunca karşısında engel olarak ortaya çıkıyorlar. Dün yerli arabayı sabote edenlerle, uçak fabrikalarını kapatanlar, isimlerinin önünde son derece kutsal sıfatlar taşımalarına rağmen ortaya yerli ve milli bir fikir ortaya koyamamalarını açıklamak için çok çok akıllı olmaya gerek yok. Sağından soluna hemen her grubun özenle kontrol altında tutulduğunu görmek için dedikleriyle yaptıklarına, ortaya koydukları somut verilere bakmak gereklidir. İçeride ayrıştırmayı hedefleyen her grup, bir şekilde söz konusu dış güçlerin değirmenine su taşıyan yapılardan başka bir şey değildir aslında.

Bizde işler eğer bir gün rayına girer ve halk ben, sen demekten vaz geçer ve gerçeği görürse atılabilecek en önemli adım atılmış olur. Aksi halde yıllardır biz yapamayız, bizden bir şey olmaz, böyle gelmiş böyle gider diyenlerin değişime dair bir harekette bulunabilmesi mümkün değildir. Arka plan o kadar kirli bilgilerle doldurulmuş durumdadır ki, doğru ile yanlış birbirine girmiş durumdadır. Ayıklamak uzun bir zaman alsa da zihinler çok kısa bir zamanda temizlenmeli, ayık kafa ile düşünebilmeli ve kötüden iyiyi millet iradesiyle ayırmalı ve bunu somut bir şekilde ortaya koymalıdır.