Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '15

 
Kategori
Anılar
 

Umut nedir Anne?

Umut nedir Anne?
 

Umut nedir anne


Küçük bir çocuktun. Yaşın üç yaşlarında olduğunu anımsıyorum. Hani en çok soru sorma yaşları vardır ya çocukların? İşte o yaşlardaydın sende.

Seninle bir gün Bostancı'dan Beşiktaş yönüne giden otobüse binmiştik. İnsanlar balık istifi gibi sıkış tepişti otobüsün içinde. Değil yer bulmak soluk almak bile mümkün değildi. Neyse anlayışlı bir vatandaş bize yerini vermişti. Sense dışarıyı seyretmek için otobüsün camına yapıştırmıştın, o minicik burnunu. Hemen de buharlaşmaya başlamıştı cam. Arada net görmek için başını geriye doğru çekiyordun. Ve o minicik parmaklarınla cama şekiller çıkartıp; "Bak anneciğim bende artık yazı yazabiliyorum," diye sevinçli çığlıklar atıyordun.

Bense sevinçli gülüşlerine kısa kısa yanıtlar veriyordum, içimden de "aman aman beni çaresiz bırakacak sorular sormasın da oyalansın o camda, "  gibisinden düşüncelerdeydim.

Hani derler ya eskiler, “Yılanın sevmediği ot, deliğin dibinde biter, “diye işte benim de sakındığım düşüncem gerçekleşecekti az sonra…

Otobüs sıklaşan trafik yüzünden durmuştu. Sense bir anda çenemi o minicik ellerinden biriyle kavramış, yüzümü kendine doğru çevirmiştin. Diğer elinle ışıklı bir tabeladaki -yanıp sönen kırmızı renkle yazılı- bir yazıya işaret etmekteydin:

"Anne orada ne yazıyor?"

Dikkatle tabeladaki yazıya bakıp "UMUT" sözcüğünü yavruma hecelemiştim.

Kurtulduğumu sanmıştım. Yanılmıştım!

"Umut, nedir anne?"

Eyvah eyvah! Üç yaşındaki bir çocuğa -umut- sözcüğünü nasıl açıklayacaktım?

Bulunduğum alandaki mini topluluk merakla anne ve çocuğunu izlemekteydiler bile... Hayat sahnesinde biz vardık. Rolümüzü yanlışsız oynamalıydık.

Önce yutkundum. Sonra sesimin tırtırlı çıkmaması için boğazımı temizleyip, akort ettim. Bu arada düşünüyordum. Sen öylece siyah sık kirpiklerinin çerçevelediği –iri ela gözlerini – hiç kırpmadan bana bakmaktaydın. Dudaklarımdan çıkacak her sözcüğü içecekti belleğin.

"Şey, umut bir duygudur yavrum," diye yanıt vermiştim. Bu arada da ben hala sana daha sağlıklı bir yanıt nasıl verebilirim acaba?  Diye düşüncelerdeydim. Zira o küçük, ama tüm evreni içine alabilecek belleğini doyurmalıydım.  İkinci sorunu akabinde sormuştun:

“Anne duygu nedir?”

“Bak bebeğim, sana kısaca umut ne demektir şöyle anlatayım.”

“Anlat anneciğim, ama duygu ne demek onu da istiyorum tamam mı anneciğim?”

“Tamam bebeğim. Önce sana umudu anlatayım: Hani sana Hansel ve Gretel’in hikâyesini okumuştum ya?”

“Evet, onları kandıran cadı kadın vardı. Her gün besliyordu. Kaynar kazana atıp onları yiyecekti.”

“Evet, işte o iki çocuk kapalı kaldıkları kafeste ne düşünmüşlerdi, anımsıyor musun?”

“Kaçmayı… Kurtulmayı…”

“Evet, o kafesten kurtulmayı düşünüyorlardı, değil mi bebişim?”

“Evet anneciğim…”

“İşte o akıllarından geçen düşünceye umut denir.”

Şimdi aradan tam 30 sene geçti kızım. Sen iki çocuk annesi oldun. Geçenlerde telefonda bana beş yaşındaki torunum Sarpı anlatıyordun:

 “Anne, oğlum çocukluğumda benim sana sorduğum soruyu sordu.”

Yıllar öncesindeki bana sorduğun soruyu unutmuştum.

“Neydi ki o soru?”

“Umut nedir?”

“Ah, doğru ya… Peki, sen ne yanıt verdin ona?”

“Senin bana verdiğin yanıtın bir benzerini?”

“Merak ettim şimdi… Hadi söylesene yanıtını…”

Sesindeki keyif telefon tellerinden tinime yansımıştı.

“Kapıyı çaldığın zaman, içeriden sana –kim o?- diye seslenecek kişiyi beklemektir umut…”

“Hımm, güzel bir yanıt vermişsin.”

“Beğenmene sevindim annem. Beni güzel yanıtlarla yetiştiren sensin.”

İnsan evladıyla zaman zaman gurur duyar ya, işte bende o gün seninle gurur duymuştum kızım.

*

Bugünse erkek torunum Sarp ile  bizi ziyarete gelmiştiniz. Öpüşüp koklaştıktan sonra karşıma geçip senin aylar öncesinde ona verdiğin yanıtı, bir güzel soruya çevirmez mi! Adeta duygusal şok geçirmiştim, ama çabuk toparladım kendimi.

Eh, ne olacak? Armut ileriye düşmez ki, tabi ki ağacın dibinden toplanır.

Hiç düşünmeden torunumun bana yönelttiği;

“Anneanne, sen birinin kapısını çaldığında içeriden – kim o- diye ses gelmezse ne yaparsın?” sorusunu yanıtladım:

“UMUDUM SÖNER!”

“Neden anneanne?”

“Çünkü içerideki çok özlediğim, sevdiğim ve görmek istediğim biridir.”

 

Emine Pişiren/Altınoluk

 

 

 
Toplam blog
: 141
: 1282
Kayıt tarihi
: 02.11.08
 
 

Kayseri- Develi doğumluyum. İlk- orta- lise ve üniversiteyi istanbul'da bitirdim. Kültür Bakanlığ..