Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '12

     
    Kategori
    Eğitim
     

    Umut tacirliği

    Umut tacirliği
     

    Türkiye hepimizin bildiği gibi genç nüfusa sahip ve rekabetin yoğun olduğu bir ülke. Bu rekabet özellikle genç yaşlarda hepimizi içerisine bir şekilde koydu. İlkokuldan itibaren sbs, öss, kpss, ales gibi sınavlardan geçtik. Bu sınavlarda yüksek puan alanlara hayatta güzel kapılar açıldı alt sıralarda kalanlar ise kendilerine alternatif yollar bulmak zorunda kaldı. Bu nedenle de rekabetin bitmeyeceği kesin olarak görünüyor. Fakat her nedense siyasi iktidarlarların söyleminde sınavları kaldırmak, herkese sınavsız üniversite sağlamak veya herkesi sınavsız anadolu liselerinde okutmak her zaman için varoldu. Mitinglerde bu talepleri karşılayacağını söyleyen siyasiler yüksek oy oranlarını topladılar ve işe koyuldular. Şimdi insanların gerçekte ne istediğini üniversite sınavları için inceleyelim.
     
    Üniversite özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde fantazi olsun diye okunmaz. Her zaman için kola takılacak altın bilezik, devlete girebilmenin önşartı olarak görülmüştür. Bu nedenle de talebin olması çok doğaldır. Olaya lise son sınıfa gelen öğrencinin ve devletin gözünden bakalım. Lise son sınıf öğrencisi fizik öğretmenine bakıyor ve diyorki ben fizik öğretmeni olmak istiyorum ve bu nedenle de üniversite sınavında başarılı olmam gerekiyor. Normal şartlarda devletin her yıl alım yapacağı öğretmen sayısı 1000 diyelim. Fakat buna lisede iken talip olan öğrenci sayısı 50bin olsun. 50bin kişi fizik öğretmenliği bölümlerine girmeyi siyasilerden talep ediyorlar ve inanıyorlar ki bu bölüme girdikten sonra kendilerine devlette öğretmen olma kapısı bir gün açılacak. Siyasilerde insanların taleplerini yerine getirme vaadiyle kontenjanı 10bine çıkarmak üzere binalar, yurtlar yapıyor ve bu öğrencilerin 10bin tanesini üniversitelere yerleştiriyor. Nihayetinde mezuniyet günü gelip çatıyor ve öğrenciler bakıyorlar ki asıl kavga şimdi başlıyor. 10bin mezun arasından yalnızca 1000 tanesine istediği kapı açılıyor geri kalanlar ise bakakalıyor. Bu şekilde 400binden fazla öğretmenlik mezunu yaşamakta ülkemizde. Şimdi lisedeki öğrencinin ve ailesinin gözünden tekrar bakalım. Bu kişinin asıl talebi fizik öğretmenliği eğimi mi almaktı yoksa devletten maaş alabilecek bir duruma mı gelmekti. Aslına bakarsak kimse fantazi olsun diye yıllarca sınava çalışıp ardından yıllarca üniversite okumak ve o yıllarda hem zaman hem para kaybetmek ve nihayetinde de 25 yaşına gelip üniversite mezunu işsiz olmak istemiyordu. Sadece bir umudun peşinden koşuyordu ve en nihayetinde de bir duvara tosluyordu. Devleti yönetenler aslında en başından hiç başlamaması gereken bir serüveni umut tacirliği yaparak başlatıyor ve bu şekilde bir gencin yıllarını harcatıp depresyona sokmakla birlikte toplamış olduğu vergiyi çok verimsiz harcamış oluyordu. Bu Şener Şen'in bir filmde köylüleri Avrupa'ya kaçıracağım vaadiyle İstanbul'a bırakması gibidir. Yalnızca bir umut tacirliği...
     
    Şimdi devleti yönetenler tarafından bakacak olursak ne yapılması gerekir. Vatandaşım talep ediyor ben de istediğini veriyorum demek doğru mudur. Vatandaş çokca kontenjan açılsın ben de istediğim fakülteye girmek istiyorum diyor olsa da gerçekte istediği farklıdır. Fakat devlet burada talebin gerçekte ne olduğuna bakmayıp nihayetinde vatandaşının hem yıllarını harap ediyor hem de devlet kaynaklarını populist söylemlerle savurmuş oluyor. Yaşları 30-35 yaşına gelmiş, ne üniversite diploması işe yarayan ne de gidip inşaatta çalışabilen yüzbinlerce gencin yıllarını heba etmiş oluyor. Tam olarak şu anda devlet-millet işbirliği ile yaptığımız gibi.
     
    Toplam blog
    : 1
    : 79
    Kayıt tarihi
    : 02.12.12
     
     

    Mühendis ..