Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '18

 
Kategori
Deneme
 

Umut Yolculuğu Ölüm Yolculuğu

Umut Yolculuğu Ölüm Yolculuğu
 

Kopmuş ya da koparılmışsınız üzerinde yaşadığınız topraklardan.

Bir sınırdasınız. Aslında birden fazla sınırda olmanıza rağmen fiziksel anlamda ve coğrafi olarak bir sınırdasınız.

O sınırda yağmur, fırtına, tsunami, güvenlik görevlileri, devriyelerle birlikte gezen eğitimli köpekler, dikenli teller, hendekler, tümsekler var. O sınırda muhbirler, ajanlar, insan kaçakçıları, çürük botlar, işe yaramaz can yelekleri, dolandırıcılar, gaspçılar var.

O sınırda eşim, dostum nereye giderse, nereye kaçarsa oraya diyen kadınlar, babasının, annesinin götürdüğü yere gitmek zorunda olan çocuklar, evlatlarının desteği ile bilmedikleri yerlere taşınan yaşlılar var.

O zeminde gizli toklarla, açık açlar var.  

Suçlarla, yasaklarla karşı karşıyasınız.

Kimsesizsiniz, artık vatansızsınız ve kimileriniz kimliksizsiniz.

Zenginliklerinin büyük bölümünü sömürüyle elde etmiş emperyalist ülkelerin enerji paylaşım mücadeleleri nedeniyle dünya üzerinde estirilen küresel rüzgârlar yaşadığınız topraklara kıtlık yaratan çekirgeleri getirmiş. Bütün ürünlerinizi ziyan etmiş, sizleri aç, umarsız bırakmış.

Dünya üzerinde estirilen küresel rüzgârları üretenler, parayla her işi yapmaya hazır küresel terör şirketlerinin profesyonel elemanlarını oyun kurucu olarak devreye sokmuş; onlar aracılığıyla yaşadığınız topraklarda çalışacak ensesi kalın, vicdansız savaş patronları bulmuş ve bu patronlarla gerçek yıkım anlaşmaları imzalamış.

Yetmemiş, dünya üzerinde küresel yıkım rüzgârları estiren güç odakları terör şirketlerinin emrinde görevlendirdikleri çağdaş donanımları olan aç paralı askerleri de farklı adlar altında sürmüş topraklarınıza. Bir kısmı silahlarıyla gelmişler, bir kısmı sözde diplomasi becerileriyle. 

Yetmemiş el sıkışıp göz kıptığı yerel diktatörlerin de sırtlarını okşayıp ağızlarına birer parmak bal sürmüş. Onların kendi yurttaşları durumundaki insanlar üzerine kadın çocuk, sivil asker ayrımı yapmadan varil bombaları atmalarını sağlamış.

O da yetmemiş, yine o güç odakları, aynı coğrafyanın çöllerinde sizinle sözde aynı inanç zemininde yaşarken ve vaktiyle sizleri savunurken, parayla ya da korkuyla kendilerine teslim olmuş, satılmış başka diktatörlerden de o yıkımlara payandalar sağlamış. Güvenilen dağları yıkmış, yıkımları sürekli kılmış.

Yaşama sevincinizi yok etmek için, can korkunuzu en üst düzeye çıkartmak ve sizleri yollara dökmek için ne gerekiyorsa yapılmış.

Bütün bu yıkımları, ölümleri tezgâhlayanların kendi ülkelerinde, kendi insanlarının gündelik yaşam sizin kanınızdan, canınızdan çıkan enerji ile güllük gülistanlık ortamlarda huzur içinde sürerken o güç odakları sizin topraklarınıza kıyameti getirmiş. Nüfusunuzun büyük bir bölümünü, her yaştan, her durumdan insanınızı, katletmiş, ziyan etmiş, sizleri de aç, perişan yollara düşürmüş.

Ülkeniz semalarında bombardıman uçakları uçuran ve kimisi gölgede duran ülkeler yıkımdan kaçanlar kendi topraklarına girmesin diye her türlü anlaşmayı yapmış, sınırlarını her türlü kapatmış. Sizleri iki arada, bir derede bırakmış.

Şu an içinizde kendini şanslı sayanlarınız var. Var çünkü her türlü eziyete katlanıp kendinizi bir sahile atmış bulunuyorsunuz.  Yanınızda getirdiğiniz yaşlı insanlarla, eşlerinizle, çocuklarınızla özgürlüğe, huzura insanca yaşamaya herkesten daha çok gereksinim duyuyorsunuz. Umutlarınızı canlı tutmak için olağanüstü yollara başvuruyor, olağanüstü çabalar gösteriyorsunuz.

Her ne kadar kendiniz de tamamen inanmıyor olsanız bile, karanlığın artık yeni günle ışıyan aydınlığa dönüşeceği fikrini birbirinize fısıldayıp duruyorsunuz.

Kurtulmak için ulaşmaya çalıştığınız ülkelerin, bırakıp geldiğiniz memleketlerinizdeki her türlü yıkımda şu ya da bu şekilde katkısı olduğunu bilmiyorsunuz, ya da bilmezden gelmeyi seçiyorsunuz.

O ülkelere ulaşsanız bile göçmen ve Müslüman sıfatlarınızla, farklı dilleriniz ve geleneklerinizle o ülkelerde göreceğiniz muamelenin en azından iki kuşak boyunca beklentilerinizi karşılamayacağından haberiniz yok. Her şeye rağmen cellâtlarınızın ülkelerine gidip kurtulmayı umuyorsunuz. 

Hiç konuşmuyor, üzerini açmaya yanaşmıyor olsanız bile, hepinizin dile getirmediği ama çok iyi bildiği bir şey daha var.

Şu anda bıçak sırtındasınız.

Kıyısında durduğunuz Ege Denizi de, Akdeniz de sizden önce gidenlerin bir kısmının son durağı oldu.

Belki de aydınlığa ulaşmaya çalıştıkları bu kör yolculukta gerçek şafakları bu dünyadan ayrılmalarıyla göründü o yiten canlara.

Gözlerinizde bir ışıltı, yüreğinizde örselenmiş umutlar.

Siz yine de, kendi şafağınızın bu dünyada olmasını umuyorsunuz.

 

31.07.2018

11:53

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..