Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '18

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Umut

Umut
 

“Umut ederek yaşadın. Şimdi de umut boşa çıktı umutsuzluk içinde yaşıyorsun. Şimdi bırak umutsuzluk da boşa çıksın; umudu ve umutsuzluğu birlikte bırak. Gelecekte yaşayan o tutumu aş. Şimdi burada yaşa! Umutla yaşamak gelecekte yaşamaktır, gerçekte hayatı ertelemektir. Bu bir yaşam biçimi değil intihar biçimidir. Hiçbir umuda gerek yok ve umutsuzluk hissetmeye de gerek yok. Şimdi burada yaşa. Yaşam olağanüstü keyifli burada yağdırıyor ve sen başka bir yerde arıyorsun. Hemen gözünün önünde ama senin gözlerin uzağa kaydı ufka bakıyor. Senin içinde ama sen orada değilsin…” (Osho)

Osho’nun önerdiği “şimdide” olabilme hali, sıkça sözünü ettiğim farkındalığa hatta öz farkındalığa kendini açmadan mümkün değil. Ama yapabileceğimiz bir şeyler mutlaka var; kendimizi kandırma dozunu dengelemek gibi.

“Umut bir afyondur” der bazıları; kendilerinden umudu kesmemiş olduklarının farkında olmayarak.

“Umutsuz yaşanmaz” diyenler de bunun yetmeyeceğini bilmez gibidir çoğunlukla.

Umut bir olasılık beklentisi yerleştirir zihne. O beklenti gerçekleşmediğinde umutlanmak gitgide etkisizleşmeye, içi boşalmaya başlar.

Karnı aç bir insanı, birazdan yemek geleceğine umutlandırabilirsiniz. Bu onu biraz oyalar. Yemek gelmediğinde sabırsızlanmaya, açlığın bedene etkileri baş göstermeye başlayacaktır. Belki biraz daha umut verirsiniz. Hatta yarına ertelersiniz ama öyle güzel süslersiniz ki ifadelerinizi, yarına kadar beklemeye razı olur.

Ertesi gün yemek gelmişse ne alâ; umudun sonunda ödül alacağını gören kişi, umutlanmadan ödül alınamayacağına inanmaya başlar. Beklediğine değmiştir. Peki ya yemek ertesi gün de gelmezse? Umut vermeye devam edebilirsiniz ama açlık bunu bir yere kadar kaldırır. Açlık hala oradadır. Umut sınırsız ama yemek yok. Kişi aç. Size güveniyle beraber umuda güveni yerle bir olur. En kötüsü de hala açtır.

İnsan ilişkilerinde de dengesi kaçmamış “umut”, bir şeylerin olması için alan açar, düşünme, uygulama, sonuçlandırma için fırsatlar yaratma isteği uyandırır. Burada özel bir kelimeye dikkat çekmek isterim: DENGE

Evrenin işleyişi denge temelindedir. Dengesi herhangi bir yana kaymış olan ne varsa “aşırı birikme” yaratacak ve sorun ya da hastalık olarak yaşama yansıyacaktır. Mesela günde belli miktarda su içmek sağlığın olmazsa olmazıdır ama o miktardan çok az ya da çok fazla içmek de hastalığa yol açar. Yaşam dengede olmak zorundadır. Aksi halde “yaşanamayan”a dönüşür.

Umut vermenin ya da umutlanmanın da dengesi olmak zorundadır. Çünkü umut sadece alan açabilir; sorun hala oradadır.  Sorun hala oradayken, çözmek için adımlar atmadan çözümü hep erteleyici söylemlerin olduğu yerde “Yeter! Buraya kadar!” diyebilmek ilk büyük adımdır. Çünkü sorunu iyileştirecek yerde beklemeye sebep olan dengesi bozulmuş umutlanmadan bir anda sıyrılıp çözüme çevirir bilinci.

Yaşamın hangi alanında olursa olsun, bir sorunu iyileştirmenin yolu adım atmaktan geçer. Umut, atılan adımları güçlendirmek yerine adım atmadan beklemeye sebep oluyorsa, kısır bir döngüde debelenmekten başka seçenek yoktur.

Elbette bu da bir seçimdir; sonuçta adımlar atmak yorulmayı da göze almak demektir.” Afyon etkisi neyime yetmiyor” diyeni olduğu yerde bırakıp, herkesin kendi yaşam yolunda, tek başına atması gereken adımlara odaklanması bana daha akıllıca gelir.

Sevgiler...

                                      ***

“Bir gün kalkacaksınız ve hep hayal ettiğiniz şeyleri yapmaya vakit kalmamış olacak. Şimdi tam zamanı. Harekete geçin!” (Paulo Coelho)

                       

 
Toplam blog
: 51
: 197
Kayıt tarihi
: 15.12.17
 
 

Evrensel enerjiler ve kişisel gelişim. ..