Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Umutlarım sele kapılmadan

‘Yaşamdan beklentilerim, umutlarım tükendi. O artık, görmek istediğiniz gibi yalnızca bir engelli, ’ dedim Facebook’daki profil duvarımda… İnsan, verilen sözler tutulmayınca, yazarlığın yanı sıra kitabının dağıtıcılığını da kendisi yapmak zorunda kalınca, küçük bir çocuğa elma şekeri verir gibi; ‘gel, sitemde yaz ama yazın diğer yazarlarla değil de kıyıda köşede yayınlanacak, çünkü sen yazarların arasına katılamazsın, ’ diye açık açık söylenmese de hissettirildiğinde, haksız yere suçlanıp hakaret edildiğinde ve dostum dediğin kişilerden hiç destek almadığında, en önemlisi de on dört yıllık emeğinin karşılığını göremediğinde darılıyor, güceniyor, yaşama küsüyor. Her ne kadar girdiğin yoldan geri dönüş yapamayacağını bilsen de, bu duygularını dışa vurmayacağın anlamına gelmiyor.

Evet, eksiden başladığım yaşam maratonunda önüme çıkan birçok engeli aşa aşa önde koşan guruba yetiştiğimin farkındayım. Zor ve yorucu bir yarıştı benim için. Geceler boyunca uykusuz kaldığım, zorunlu olduğum için tekerlekli sandalyede hiç kıpırdamadan saatlerce oturduğum, telefonu yere bırakmadan tuttuğum için kol ve sırt kaslarımın kopacakmış gibi ağrıdığı, zorlandığı bir yarış… Gün geldi telefonumun yere fırlaması yüzünden on altı mesajdaki altı bin yedi yüz elli harf bir anda silindi, gün geldi bilgisayar çöktüğü için A4 boyutlarındaki on sekiz sayfayı yeniden yazmak zorunda kaldım. Hiçbir engel beni yazma sevdamdan alıkoyamadı. Ne ayaklarıma serilecek kırmızı bir halı, ne de banka hesabıma aktarılacak trilyonlarca para beni sabahın yedisine dek uyanık tutabilirdi. Bana bunu yaptıran gücün adı VAR OLABİLME SAVAŞI idi.

Beni sadece on bir aydır tanıyan Facebook arkadaşlarımın da dediği gibi vazgeçmek, sazını duvara asıp bir kenara çekilip ölümü beklemek bana yakışmıyor. Ama beynim; ‘yoruldun artık, kimse elinden tutup desteklemiyor seni, ’ derken de çevreme sahte gülücükler dağıtıp, Polyannacılık oynamamı beklemesin dostlarım. Haksızlığa uğradığımda, dışlandığımda, engelli olduğum için kapılar yüzüme kapandığında ve acı gerçeğimle her gün karşılaştığımda zil takıp oynayamam ki! Öyle olağanüstü gücüm falan da yok benim, ayakta kalabilmek için. Etimle kemiğimle insanım ben de… Umutlarım tükendiğinde, yolumu kaktüsler sardığında somurtma hakkım yok mudur?

Bazen; ‘ülkenin gerçeklerini bu denli iyi bilmeseydim daha mı iyi olurdu acaba, ’ diye düşünüyorum. Ne derdim olurdu, ne tasam… Kimbilir, belki de insanların bizleri görmek istediği gibi yardıma muhtaç, dilenen bir engelli olurdum. Ya da tarikatların eline düşmüş, insanların din duygularını sömüren bir şarlatan… Bu söylediklerim benim kişiliğimle bağdaşmadığından yapamazdım; ama onurlu bir şekilde ölmeyi seçebilirdim.

Bu gün duygularım yine depreşti. Hüznün karanlığı, kızgınlığın kırmızısıyla birleşince yağmur bulutları kapladı yüreğimi. Umutlarım sele kapılmadan tutun ellerimi…

27-05-2009

Ertan DOĞAN

 
Toplam blog
: 4
: 474
Kayıt tarihi
: 23.05.09
 
 

Ben "cerabral palcy"yüzünden tekerlekli sandalyeye bağlı bir yaşam sürmekteyim. Yalnızca sol elimin ..