Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Umutlu olduğumuz zamanlar bile oldu!

Umutlu olduğumuz zamanlar bile oldu!
 

En son Sardalya partisini geçen cumartesi yaptık; Ömer ve Döndü’nün evinde, Mustafa hoca, onun en güzel öğrencisi Hazar, Hazar’ın güzel annesi Mediha; ben ve kendimde oradaydım, Hazar benim kızım, güzel annesi de ilk eşim. Bu geceyi önceden kararlaştırdığımız için Okan’ın nişanına da katılamadık onun için hayırlı olsun..

Herkesin içini döktüğü Sardalya’nın hırla gittiği içkilerin çok olmasına rağmen yetmediği güzel bir geceydi. Memleketi değil kendimizi nasıl kurtarırız, neden bazı alanlarımız hatalı gece yarısına kadar konuştuk.

Ben konuşmaların bir yerinde geçmişten bahsetmek geviş getirmektir demiştim, sonra pişman oldum. Bu yazı bu nedenle. Ancak ısrar ettiğim bir şey var yarın güneşin doğacağını kimse garanti edemez.

Geçmişi, dünü doğru anlamlandırabilirsek bugünü anlayabiliriz; bugünü anlamanın yolu dünü anlamaktan geçer. Dünden bugüne nasıl değiştiğimizi bunu hangi yaşanmışlıkların nasıl etkilediğini, yani dün başımıza gelenlerin bugünü nasıl etkilediğini dışımızdan bakmayı becererek anladığımızda bu kendimizi anlamak durumudur.

Anlamak çoğu zaman dışımızdaki gerçekliğe kendimizce anlam vermektir. Şu anki doğrularımızla geçmişe bakarak yargıda bulunduğumuzda eski bir yanlışın şimdi doğru sandığımızın bir parçası olduğunu iddia edebiliriz, ama bunun anlamak olduğunu ileri süremeyiz.

Esas olan geçmişe o geçmişte doğru sandıklarımız üzerinden bakabilmektir; bu o zaman ki zihniyetimize ulaşabilmektir. Ancak bunu yapabildiğimizde; dünkü kendimizi algıladığımızda, bugünkü kendimizle yüzleşme olanağını yakalarız. Buradan bugüne dikkatle baktığımızda yalnız olmadığımızı görebiliriz.

Geçmişte yaşadığımız neleri unutmayız? Çok hasretini çektiğimizi mi, bize hep az olanı mı, büyük haksızlıkları mı, yaptığımız iyilikleri mi hiç unutmayız?

Bu anlamda üç kez evlenmiş 3 çocuklu olan bir insanla, hiç evlenmemiş insanın hisleri nasıldır? Ya da genellikle mutlu ve huzurlu bir hayatı yaşayanlarla, bu durumları nadir yaşadığını hatırlayan insanlar için durum nasıldır?

Birisi için genellikle olan; normal olan, diğeri için az, nadir yaşanmış, mucize olarak algılanmaz mı?

Esas soruya gelirsek bu alanlarda hangisi için kaybetmek daha acıdır? Alışkın olan için mi Nadiren ulaşan için mi? Cevabımız çok net mi?

Bütünsel bakmak zorundayız gelene ve gitmekte olana. Hayat iyi, kötü, huzurlu, huzursuz, faydacı, faydasız, samimi, yürekli, içten bir çok karşılaşmaların toplamı. Bazılarını abarttık daha çok hata yapmamıza yol açtı, oysa çoğumuzun peşinde olduğu her zaman aramızda en yaratıcı, en yüksek, en insani, en zengin ilişkilerin kurulması ve çoğalması idi.

Hayatlarımızda olanı biteni anlayarak şimdiye değin yaşamadığımız ancak özlediğimiz biçimlerde bir an önce yaşamaya karar vermeliyiz hızlı olmamız gereken tek alan bu; yaşamdan bir şeyler aldık bir şeyler kattık, hatta umutlu olduğumuz zamanlar bile oldu; değiştirmek bu.
 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..