Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '11

 
Kategori
Deneme
 

Umutsuz bekleyiş

Başından aşağı kaynar su boşanırcasına bir ah çekti yüreğim. O kadar korkmuştum ki, o saniyelik düşünceler esnasında… Kalbim! Gümbür gümbür olmuştu bile.

Korku! Ne lanet bir şeydi bu durum!

Beklemek… Sessizce beklemek ve olacaklara kendini hazırlamak.

Mümkün müydü göğüs germek yaşama? Mümkün müydü sevdiğin ellerinin arasından akıp giderken sessiz kalmak!

Sustum. Sadece seyrettim. Savaşacak gücüm vardı lakin yüreğimin takati kalmamıştı. Yıkıntılardan kalan enkaz birbirinin üstüne yığınlı bir duvardı şimdi. Adım atamazdım. Ancak yardım eliyle kurtulabilirdim ve çaresiz bekleyiş başladı.

Saniyeler dakikaları dakikalar saatleri saatler günleri… Sahi, kaç gün olmuştu? Dakikaları topluyordum, olmadı. Elde avuçta hiçbir şey yoktu. Henüz yolun başı, çaresizliğin son noktasıydı.

Bekleyişte zahmet beklenende kasvet vardı. Ruhum, sislerin ardından bakıyordu geleceğe ve geçmişte kalmış bir yanı hala geleceğe giden yolu bulamamış, sıkışıp kalmıştı zamanın durduğu o anda!

Nasıl gelmişti her şey bu noktaya anlamak mümkün değildi ancak artık bir yerlerden toparlanmalı ve baştan başlamalıydı. Uyumak mesela, uykuyu deneyebilirdim. Sancılardan arındırdıktan sonra düşlerimi tabi ki.

Ah o sancılar, hiç bitmez miydi bu düşkırığı sancılarım? Nefes aldığım her an pişman oluyordum. Daha da bi batıyordu ciğerlerime çektiğim o huzursuz hava!

Işıkları söndürdüm. Faydasızdı lakin saatleri kaldırdım. Perdelerin üstüne perde çektim. Gün ışığı girmezse geçen  günleri de saymazdım sanırım. Bana çeyrek kala da kalacaktı zaman! Sen gittin de kalacaktı gün! Dokunuşlarımda hatırlayacaktım seni milim milim, tadın kalmıştı tenimde. Kokun! Kokun sinmişti baharıma, sen diye koklayacaktım kırlarımı…

Sensiz ama sen dolu bi sen yaratmıştım senliğimde! Hiçlik de kalmaktan iyiydi. Bekleme süresinin dozuna karşındı bunca çabam. Yoksa bende isterdim seni sonsuz bir aşk ile beklemeyi.

Başından aşağı kaynar su boşanırcasına bir ah çekti yüreğim. O kadar korkmuştum ki, o saniyelik düşünceler esnasında… Kalbim! Gümbür gümbür olmuştu bile.

Korku! Ne lanet bir şeydi bu durum!

Beklemek… Sessizce beklemek ve olacaklara kendini hazırlamak.

Yine aynı satıra mı çattık! Hay aksi gün yine sana, saat bana çeyrek kala mıydı? Yanlış mı oldu? Sen sonsuz değil miydin? Böyle sabit kalmayacaktın ki,yanlış oldu. Yoruldum. Yutkunamıyorum. Geliyor musun? Yolda mısın? Az kaldı değil mi? Bizim hasretlerimiz üç günlük olur sen ben ve biz olduğunda dönerdin. Döndün değil mi?

Neden karanlık? Suretine neden peçe çektin? Düşman mı kesildi gözlerimiz kavuşmaz! Anladım. Sorgulamıyorum artık. Anladım. Saati yanlış kurmuşum sevgilim bana çeyrek kala değil seni kaybedeli olacakmış….

 
Toplam blog
: 35
: 225
Kayıt tarihi
: 21.05.11
 
 

Henüz hayatının "öğrenme" aşamasında olmakla birlikte  yıllardır yazmak ve yazdıklarımı paylaşmak..