Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Umutsuz blog yazarları…

Umutsuz blog yazarları…
 

Kötülüklerden, savaşlardan, öfkeden ibaret değil ki hayat. Evet; karanlık sık sık kuşatıyor dünyayı. Fakat diğer yanda aydınlık var, umut var. Belki de en önemlisi sevgi var. Elimizi tutup BİR TANEM diyen de var.

Dikkatli gözlerden kaçmamıştır; farklı kelimelerle ifade edilmiş olsa bile bir reklamdan alıntı bu sözler. Çok şükür ki başka kaynaklardan yontulmuş ifadeleri ısıtıp servis eden bu blog yazarına karşılık, özgün eserler veren onlarca yazar da var.

Fakat son zamanlarda bir şeyler kötü gidiyor. EN SEVDİĞİM blog yazarları bir karamsarlık, bir umutsuzluk duvarının ardından sesleniyor sanki. Kimi üstü kapalı, kimisi de açık açık “ne diye hala yazıyorum ki” diye, hem kendine hem bizlere soruyor.

Oysa 2012’ye “her yeni yıl, yeni umutlar demektir” diyerek girmiştik. Tamam, yine yakaladınız beni; bu cümle de, bir başka reklamdan alıntı. Fakat büyük çoğunluğumuz o cümlenin aksine, bu yılın öncekinden çok daha kötü geçeceğine dair bir karamsarlık, bir umutsuzluk içinde boğuluyoruz.

Bu karamsarlık sadece blog yazarlarıyla sınırlı değil. Yağmur taşıyan kara bulutlar adeta tüm toplumun tepesine çöreklenmiş durumda. Kapkara, ne olduğunu bilmediğimiz, fakat bulutlardan daha kara bir şey tarafından kuşatılmış gibiyiz. CANIMIZ yanıyor. Esnaf karamsar, çalışan karamsar, bütün toplum karamsar.

Bunun bu şekilde devam edebilmesi mümkün değil; umutsuz yaşanmaz ki. Bir başka reklam “her güne yeni umutlarla başla” diyor bizlere. Karamsar olmamamız için gerekçeler sıralamayı da ihmal etmiyor.

Çöken her ekonomiye karşı, bebek bekleyen yarım milyona yakın çift varmış mesela. Ne kadar güzel. Gözlerini yoksullaşan bir dünyaya açacak yeni insan yavruları katılacak aramıza. O taze güçte bizim UMUDUMUZ olacak. Umutları pekiştirmek adına, her birinin en az üçüz doğurmasını, böylelikle dünyanın çok daha güzel olmasını temenni edelim bizlerde.

Anlattıklarımızdan reklamları küçümsediğimize dair bir sonuç çıkarılmamalı. Tam aksine; içinden geçilen süreci gösteren sosyal bir vakadır reklamlar. Pazarlanan ürünü bile arka plana itme bahasına, topluma umut ve iyimserlik pompalamak için bunca çırpınış, yaşanan umutsuzluk ve karamsarlığın bir başka göstergesi değil mi zaten..?

Aslında yukarıdaki örneklerden çıkarmamız gereken bir ders var. Biz millet olarak hayata hep kötümser yaklaşıyor; yarısına kadar dolu bir bardağın sürekli boş kısmına bakıyoruz.

Düşünün ki; sokağa salınan her tecavüzcüye karşılık, birkaç tane Ergenekon’cu da içeri tıkılıyor.

“İnsanlık öldü” diyenlere inat, dünya nüfusu 7 milyara doğru doludizgin koşmakta.

Kötü günlerin bizi beklediğine dair bu karamsarlıktan artık sıyrılmak gerekli. Geleceği düşünmeyi bırakıp, bu günün tadını çıkarmanın, şu anı yaşamanın tam zamanıdır. Bir başka reklamın dediği gibi; “hayata gülümseyin, o da size gülümseyecek”. ÇOCUKLARIMIZ BİZLERİN HER ŞEYİ. Hayata kötümser bakarak onlara da kötü örnek olmayalım.

Sona yaklaşırken, yazı boyunca yerli yersiz kullanmış olduğumuz büyük harflere de bir açıklama getirelim. Modaya biz de uyarak, bloğun her yerine sevgi sözcükleri yerleştirdik.

Dedelerimizin, babalarımızın bize miras bıraktığını, gelecek nesillere devretmek yerine, sorumsuzca tükettiğimiz bir süreçten geçiyoruz. Çocuklarımızı  bu günlerin bedelinin ödeneceği, çok çetin bir gelecek bekliyor. Onların kulağına hiç olmazsa bu sevgi sözcüklerini fısıldayalım. Kim bilir; o sözler hatırına belki bir gün bizi affederler…

 
Toplam blog
: 57
: 1683
Kayıt tarihi
: 29.05.08
 
 

21/12/1966 doğumlu olup Mersin Meslek Yüksek okulu İşletme bölümü mezunuyum. Bir deri firmasında ..