Un çorbası

Grip ve üşütme mevsimi başladı ya…
Aklıma hemen annemin soğuk algınlıklarında yaptığı çorba aklıma geldi…
Özellikle babam ne zaman üşütse grip olsa, “haurdan ba bi un çorbası yapta içim” diye seslenir anneme…
Zaman zaman biz de dahil oluruz.
Ama, son zamanlarda uzaklaşmışım ki, özlediğimi hissettim.
Ve dün akşam eve gidince ilk iş bu çorbayı yapmak oldu.
Ha, bu arada bunun bir de hikayesi var: Babamlar eskiden köyün zenginiymiş; kasaplarmış. O yokluk dönemlerinde beyaz buğday unu bir tek bizimkilerde bulunur;  Köyde biri üşütüp hastalandı mı  doktora gitmeye para pul da bulunmadığından, annemden un almaya gelirlermiş.
 Beyaz un çorbasının şifasına inanılırmış.

Neyse işte…
Çorbayı yaptım. Ekte fotoğrafları var.
İki bardak beyaz unu geniş bir tepsiye aldım. Sonra yanıma su aldım elimle unun üzerine sepeledim ve başladım parmaklarımla  ovuşturmaya…Ta ki, ovuştura, ovuştura, pirinç tanesi gibi un toparlakları elde edene kadar. Bunu yapmak için de ara ara su serpmeye devam ettim.
Diğer yandan  1,5 litreye yakın suyu kaynattım. Kaynayan suya un toparlaklarını saldım ve pişmeye başladı. Hiçbir katkı katmaksızın iyice pişen çorbanın altını kapadım.
 
Diğer yandan yoğurdu sade çırptım.
Salça ve zeytinyağını  kızdırıp su katarak sos hazırladım.

Ve önce kaseye unlu çorbayı, ortasına biraz yoğurdu ve en son nane ile sostan koydum.
 
Not: Bizimkiler bu çorbaya bazen taze süt katarak içerler.
Ben pek bi beğendim.
Size de tavsiye ederim.
 Biraz fakir çorbası gibi olsa da, akşam aksırık tıksırıp salya sümük yıldızdan geriye bir şey kalmadığını da bugün  bizatihi test ettim.