Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '12

 
Kategori
Üniversiteler
 

Üniversite rezilliktir!

Üniversite rezilliktir!
 

Resim, http://konuanlatim.net adresinden alıntıdır.


Yaklaşık 7 sene önce, eski crt monitörün karşısına geçmiş heyecanla adımını atmayı planladığım yeni hayatımın, beni nereye yönlendireceğini beklemekle meşguldüm. Dakikalar hızla akarken sonuç sayfasında beklediğim ama bilmediğim bir şehri ve açıkta kalmamak için yazdığım ama istemediğim bir bölümün adını görüyordum.

Sonrasında bin bir türlü hazırlıklar ve cebimde o güne kadar hiç olmamış birkaç banknotun bana verdiği güvenle kafamda canlandırdığım okulun yolunu tutuyordum. Elimdeki 257 sıra numarasınının yüzler basamağını tek parmağımla kapatıp bir şark kurnazlığıyla yarım saatte bütün kayıt işlemlerimi hallederek üniversiteli olmanın heyecanı ve coşkusuyla bin bir telaşe ve çağdışı yöntemlerle donanmış kayıt sürecini atlatmayı başarıyordum.

Ortaokuldaki  "Lernen Mit Uns" bilmemkaçıncı sınıf almanca ders(!) kitaplarından aşina olduğumuz Goethen Enstitut tarzında amfilerde görülecek derslerin, beyaz sakallı ve gözlüklü hocaların ağzından dökülecek herhangi bir kelimenin hayaliyle aşındırmış olmamız gerekti İzmir yollarını ancak lise şartlarında materyaller ve ağzından su çıkaran bir melek heykeliyle süslenmiş yeşil çimenler biraz hayalleri değiştirmişti. "Sayın Profesör" demeyi bekleyen ağızlarda biraz da kalp çarpıntı hızlarımıza paralel bir şekilde "Seni Seviyorum" lardan kurulu bir koleksiyon yer almaktaydı.

Bütün bir kaç dönem onu, sonra bunu ve bi de şunu sevmekle geçmişti vaktimiz. Hiç öğrenemediğimiz gitarın tellerine her basışımızda sadece bizim anlayabildiğimiz bir "Akdeniz Akşamları" 'nın ezgisi duyulmaktaydı. Çimenlerle birlikte altımızın ıslanıyor olması her sene modeli yenilenen kotlarımızdan içimize geçerken evde doğru dürüst kurulanamayacak olmamız bizi çok da ilgilendirmiyordu.

2 rezil, bol sigaralı, bol arkadaşlı, itişli kakışlı, genellikle konar-göçer olarak geçirilen yılın sonunda üniversite hayatının kepazelik olduğunu gayet iyi bir şekilde anlayabiliyordunuz.

Hayatınızın belki de başka herhangi bir aşamasında sokakta yatmaktan asla zevk almayacaktınız, sevgiliniz için daha bir kaç hafta önce tanıdığınız kişilerin içinde ağlayamayacaktınız, hiç tanımadığınız  insanlarla dolu bir evde yılbaşı gecesi geçirmeye kalkmayacak, arkadaşınızın arkadaşının evini taşımayacak, orta yaşlı birinin sizi azarlamasına katlanamayacak, sırf sevdiğiniz kız o dersi seçtiği için  bölümünüzle uzaktan yakından alakası olmayan bir dersi almayacaktınız.

Şimdiye kadar hep peşinizden koşan öğretmenleriniz ve belki de sizi kendilerinden bile sakınan ebeveynlerinizden kurtuluyor olmanın mutluluğunun, bir şubat vakti hem geçmeye yeterli ortalamayı tutturamamanın hem de gürültünüzden şikayet ederek sizi kapı dışarı eden ev sahibinizin yaşattığı çifte umutsuzlukla birleşip içinizde sabah beri tuttuğunuz büyük tuvaletinizle birlikte bir arkadaşınızın evinin kanalizasyonuna karışıyorken cebinizde kalan tek şey ayın ilk haftasının sonunda yatmasını beklediğiniz öğrenim kredisinden başka bir şey olmamıştır.

Üniversite insanın kendi kendisine hayatı öğrettiği sonsuz seviyeli bir yaşam oyunudur ve bu oyun, onlarca değişik kapının herhangi birinden girerken başlar. Üniversite yaşamanız gereken herşeyle dolu tuzaklar, engeller ve fırsatlarla örülü bir ortamdır. Gözünüzü dört açın, hayatınızı tekrar gözden geçirin ve asla dediğiniz şeylerden sonuna kadar uzak durun. İlk günden itibaren neden orada olduğunuzu sık sık kendi kendinize tekrar edin. O kapıdan girdiğiniz andan itibaren kokusunu sonuna kadar içinize çekin, derin bir nefes alın ve başlayın.

 
Toplam blog
: 63
: 1414
Kayıt tarihi
: 14.08.08
 
 

Hayat hikayemi fazla uzatmayacağım, çünkü hepimiz bir şekilde yolumuza kavuşuyoruz. Okuyan bir an..