Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

10 Temmuz '16

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Üniversite ve Sanat: Prof. Dr. Mustafa Okan’ın ölümü üzerine

Eğitim Fakültesi, Resim-İş Öğretmenliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Okan arkadaşımız ile ne zaman ve nerede tanıştım diye hafızamı yokladığımda Çukurova Üniversitesi kafeteryasında öğle yemeğinde bir sohbet esnasında tanıştığımızı hatırlıyorum. Üniversite kafeteryası, sosyal tesisler ve eskiden düzenlenen doktora yemin törenleri ve kokteyleri Çukurova Üniversitesi için önemli tanışma ve karşılıklı düşünce paylaşımı sağlayan ortamlardı/ortamlardır.  Bu ortamlarda bilim insanları, üniversite çalışanları tanışır ve değişik konularda görüş alışverişinde bulunurlardı. Bütün dünyada doktora çalışması bilimsel çalışmanın en önemli aşaması olarak görülür. Bu zorlu çalışmanın sonunda çalışmanın insanlık için önemini vurgulamak ve kişinin çabasını bilimsel olarak duyurmak için bir tören düzenlenir ve o arada kokteyler verilir. O ortamlarda insanlar üniversite yöneticileri ile tanışır, sorunlarını yöneticilere iletirler. Bizler üniversitemizdeki birçok arkadaşla buralarda tanıştık. Yöneticiler de çok rahat bir şekilde akademisyen ve öğrenciler ile değişik konuları bu tür toplantılarda görüşürlerdi. Yöneticilerimizin ve üniversite geleneklerinin bir kısmını bu ortamlarda edinirdik. Benzer uygulamaları Almanya, İngiltere ve ABD’de bulunduğum sıralarda gördüm. Merkezi kafeterya da bu bağlamda önemli bir işlev görüyor. Zaman zaman insanların yemek arasında olsa da buluştuğu ve birçok konuyu paylaştığı bir mekân konumunda bulunuyor ve bunun kıymetini korumaya çalışıyorum. Bilim-sanat-üniversite konuştuğumuz öyle bir ortamda sevgili Mustafa Okan ile tanıştım. Son derece sakin bir şekilde tartışmayı dinlediğini ve sonraları sohbete katıldığını hatırlıyorum.  

Eleştirel Bakış Açısı ile Sanat Üzerinden İnsanı Anlatıyordu

Sonra yeni vilayetin yanı başında konumlandırılan Maliye Bakanlığının veya Milli Emlak’ın sergi salonunda açacağı siyah-beyaz çizgili sergisine bizzat davet etmişti. Sergiye biraz erken gitmiş ve kapıda sanat üzerine biraz sohbet etmiştik. O gün biraz heyecanlı ancak bir o kadarda kararlı ve yaptıklarını sanatseverlere sunmanın sevincini yaşıyordu. Sorumluluk bilinci yüksek toplumsal gelişmelere duyarlı bir arkadaş olarak tanıdık kendisini. Mustafa Okan’ın sanat anlayışını “toplumcu gerçekçilik” üzerine kurmuş olduğunu anlamıştık. Geniş bir kesim tarafında sevilen ve değer verilen bir arkadaşımızdı. Gerçekçi sanat anlayışına sahip ve resimlerini eleştirel bakış açısı ile işliyordu. Mustafa Okan, sanata olduğu gibi yaşama da eleştirel bakıyordu. Konulara temelde felsefi bakış açısı ile yaklaşıyordu. Anladığım kadarıyla birçok başarılı sanan, edebiyat ve düşün insanın yaptığı gibi yaşamı sanat üzerinden anlatmaya çalışıyordu.

Prof. Dr. Mehmey Yılmaz,  Mustafa Okan’ın sanata bakış açısını “Karakterleri kurgulamaktan ziyade, onları yaygın algılama düzeneği dışında bir başka düşünme biçimi içinde ele almaya özen göstermiştir” diyor.

En son sanırım üç-beş ay önce yine yemekhanede bir arkadaş ile tartışırken masamıza misafir oldu ve üniversitelerin içinde bulunduğu zorlu süreç ve akademisyenlerin sorunları konuşulmuştu. Artık konuşurken zorlanıyordu ancak hafızası ve ilerleyen hastalığına rağmen ortak sorunlara yönelik sorumluluk duygusu hâlâ yerindeydi. Hastalığı da yeneceğini belirtiyordu. Çok direndi.

Prof. Dr. Mustafa Okan bu bağlamda yalnızca bir akademisyen değil; nazik, kararlı ve mücadeleci bir yapıya sahipti. Hümanist yapılı Mustafa’nın yakalandığı hastalık nedeniyle kendisini seven dostları çok üzülmüştü. Her tür ölüm bir kayıp sayılır. Sanatçı duyarlılığı ve mütevazı kişiliği ile tanınan sayın Okan’ın ölümü üniversitemiz için olduğu kadar ülkemiz için de daha ağır, önemli bir kayıp oldu.

Ölüm üzerine yazılan bütün yazıların ana kabulü “her ölümün erken ölüm” olduğudur. Bu ifade sanki sevgili Mustafa Okan için söylenmiş gibi beynimde uçuşup duruyor. Üretken bir insandı. Öğrencilerinin sanat becerilerinin gelişmesi ve eleştirel okumayı kazanması için çabalayan bir akademisyenin aramızdan bu şekilde ayrılması gerçekten çok erken bir ayrılık oldu. 50li yaşlar ortalama ömür beklentisine göre de çok erken oldu.

Prof. Dr. Mustafa Okan Neden Önemli Bir Sanat İnsanıydı?

Metodoloji ve felsefeden uzak ve sanki bir okul edasına büründürülen üniversite anlayışı içinde sorunlara eleştirel yaklaşan ve analitik ve kritik düşünceyi benimsemiş ve düşünceyi sanat yolu ile icra eden bir akademisyenin ölümü bu bağlamda çok ciddi bir kayıptır. Mustafa Kemal’in “Efendiler… Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hattâ cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat sanatçı olamazsınız” ifadesi sanırım bu bağlamda önemli. Ayrıca mühendis, doktor, hukukçu olunabilir ancak sanatçı olmak için güçlü bir sezgi, duygusal zekâ ve soyut düşünme yeteneğine sahip olmak gerekir. Sanatçıların eleştirel bakış açısı ve olaylara getirdikleri farklı yaklaşım her zaman insanlığın ufkunu açmıştır. Sanatın bu yaratıcı görevi ülkemiz kadar dünyamızın gelişimi, ufku ve yaşam kalitesi için önemlidir. Onun için gelişmiş ülkeler sanatçısına sahip çıkar ve onları el üstünde tutar. Çünkü sanatçı bizi düşündürten, göremediğimizi bize farklı bir yolla gösteren, öğretme yeteneği ve meziyetine sahip ayrıcalıklı kişidir. Üniversitemizin güzel sanatlar alanı çok sınırlı sayıda akademik kadro ile yürütülüyor. BİLİM VE SANATIN BİRLİKTE ANILDIĞI ÜNİVERSİTELER GENELDE DAHA GELİŞMİŞ ÜNİVERSİTELERDİR. Yaratıcılık ve yenilikçilik bilgi kadar sanatsal ve çok boyutlu düşünme ile sağlanıyor. Üniversite ortamı için alternatif düşünme alışkanlığı kazanmak, kritik /eleştirel okuma yeteneği ve becerisine sahip olmak ayrıca önemlidir. Bu bağlamda sanata önem vermek, sanatçıya sahip çıkmak ve onları korumak çok önemsenmeli. Hele üniversitelerin yaşadığı ortamda bilim, felsefe ve sanata kritik gözle irdeleme ve tartışma ortamının sınırlandığı bugünlerde yeni değerlerin ve Mustafa Okan hoca gibi sanat insanlarının yetiştirilmesi çok zor görülüyor. Bu bağlamda üniversitelerimizin bu ortamda bilim ve sanat arasındaki bağı korumaları ve sanatçı sayısını artırması önemli bulunuyor.

Bugün yaşadığımız dünyamız insanın insan olma sürecinin başlangıcı olarak kabul edilen ve yaklaşık 17- 20 bin yıl önce başlayan yerleşik hayata geçişi ile (MÖ 10.000’lerden başlayarak)  zamanla taş üstüne taş koyarak bugünkü kültürel birikimine ulaşmıştır. Yer yüzeyindeki bütün binalar, fabrikalar, barajlar, ileri teknolojinin tamamı ve sosyal yaşantımızın bütün ilişkileri insan beyninin üretkenliği ve çabası ile gerçekleştirildi. Tıp, kimya ve biyoloji bilimindeki gelişmeler insan ömrünü uzatmıştır. İnsanın bu ilerleyişinde bilimsel sorgulama ve sanatın/yaratıcılığın büyük katkısı/emeği olmuştur. İnsanın uygarlık kulesinin inşasına kattığı her tuğla onu ölüm fikrinden biraz daha uzaklaştırmıştır. Veya insan ölümle yüzleşmeyi bu şekilde ötelemiş olabilir ancak Âşık Veysel’in “Dostlar beni hatırlasın” şiirindeki “murat yalan, ölüm gerçek” ifadesinde belirttiği ölüm gerçeğini değiştirememiştir. Ölüme karşı geriye kalıcı eser ve değerler bırakan ebedileşmektedir. Herkes yeteneği, bilgisi ve çabaları ölçüsünde uygarlığın yükseliş kulesine katkıda bulunmak ister. Hayata anlam/mana katmak için bir çaba içinde olmak gerekir. Sayın Mustafa Okan bu anlamda insanlığın uygarlık tarihini ve ilerleyişinin bilen ve analiz etme yeteneğinde bir bilim/sanat insanıydı. İnsan emeğinin önemini bildiği için kolaycılığı değil hak edenin hak etiği yere gelmesi gerektiğini ve liyakati dikkatte almaktaydı. Öğrencilerinin hocalarının ölümü sonrası sosyal medyada paylaştıkları anılarında, Mustafa hocanın ödev yapmadan kolay yoldan derslerden başarılı gösterilmesine karşı olduğunu belirtiyorlar. Kararlı olmaya, kişinin bütüncül düşünmesine ve konuyu tam olarak kavramasına önem verdiğini ifade ediyorlar. Öğrencileri ve dersleri dışında sanatın tüm yaşamla ilişkili olduğunu, bir yaşam biçimi olduğunu da göstermeye çalışıyordu. 1990’lı yıllarda kitap-sanat kooperatifi oluşturmaya çalışması bunun önemli bir yansıması idi

Tüm bunlar kendisine saygısını gösterdiği kadar yaptığı işe, öğrencilerin iyi yetişmesine de saygısını gösteriyor. Sanatın içsel yaratıcılık kadar hepimiz için, tüm toplum için önemini, üniversitenin gelişimi ile sanat arasındaki bağları, kendi pratiğinde somutlaştırmaya çalıştı. Mustafa Okan’ın insandan yana olan yaşam anlayışı, kendi içinde tutarlılığı, yeniliklere açık, eleştirel aydın tavrı ile ülkemiz-Üniversitemiz için önemli bir öğretim üyesi ve sanat insanı kimliği oluşturmuştu. 

Yaşama ve üniversitemize değer ve anlam katan, halen yapılacak bir şeyleri olduğunu söyleyen coşkulu insanların ölümü, sevgili Mustafa Okan’ının ölümü çok erken bir ölüm oldu. Kendisine rahmet, sevgili Prof. Dr. Zühal Okan’a, oğlu Kerem’e, yakınlarına, çalışma arkadaşlarına, öğrencilerine, tüm sevenlerine ve sanat camiasına sabır dilerim.

Sanatçı Mustafa Okan’ın, şair Adnan Yücel’in, felsefeci Uluğ Nutku’nun, böcekçi Erdal Şekeroğlu’nun ve daha pek çok kaybımızın anısını her halde en iyi yaşatacağımız şey; daha iyi bir üniversite, daha iyi sanat, felsefe, bilim, araştırma kurumu haline gelmek oluşturacaktır.

6 Temmuz 2016, Adana 

 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..