Ünlü Ahmet mi, Ahmet Ünlü mü?

Akşam Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında "Cübbeli Ahmet" olarak tanınan Ahmet Ünlü hoca vardı.

Cübbeli Ahmet hoca, İsmail Ağa cemaatinden. İsmail Ağa cemati Fatih'in Çarşamba semtinde yoğunlaşmış ve daha ziyade kılık ve kıyafetleriyle dikkat çeken bir cemaattir.

Bizim ülkede insanlar sadece "şekil yönünden" incelemeye tabi tutulduğu için, İsmail Ağa cemaati üzerinde de çok gidilmiştir. En acar "laikçi" muhabirler, birer ajan gibi buralarda dolaşıp gördükleri "acaiplikleri" gazeteleri için haber yaparlar.

Son zamanlarda Cübbeli Ahmet'in yıldızı parlamıştı. İnternet'e düşen kimi ilginç vaazları, orasından burasından kırpılarak halka sunuluyor ve kılık kıyafeti "acaip" bu adamların kendilerinin de ne denli acaip oldukları ortaya konmak isteniyordu. Buradan hareketle, "cumhuriyetimiz" için tehdit ve tehlikelerin nasıl hala capcanlı yaşadığı, dolasıyla "koruma ve kollama" nın her daim geçerli olması gerektiği fikri pompalanıyordu.

Bu çevreleri yakından tanıyan ünlü gazeteci Ahmet Hakan, yeni bir çevreye transfer olduktan sonra, tanıdığı eski çevreleri anlatmaya başladı, tanımayan yeni çevresine.. Anlatıyordu ama aslında biraz da duyulmak istenenleri anlatıyordu. Yani, "bu adamların daha nice acaiplikleri vardır ki, onları ancak ben anlatabilirim sizlere" demek istiyordu. Aslında, galiba, yeni yerindeki misyonu da biraz buydu.

Fatih Altaylı Ahmet Ünlü'yü bulup getirmiş programına.. Üç saat süren uzun bir konuşma oldu. Altaylı'nın son zamanlarda medyaya yansımış tüm sorularına açıklıkla cevap verdi Ahmet Ünlü, yani Cübbeli Ahmet hoca..
Çoğu televizyon izleyicisi gibi ben de dikkatle izledim hocayı ve şunu gördüm: Cübbeli hoca, başındaki takkesi, üstündeki cüppesiyle, günümüzün genel görünümüne ters düşse de, aslında, her şeyiyle içimizden biri. Dikkatli, espirili, hatalarını kabul etmekten çekinmeyen, bilgili ve samimi birisi..

En önemlisi de bu "samimiyeti".. Ülkesini seven, dış güçlere karşı bir tür "milli duruş" sergileyen bir vaiz hoca Cübbeli Ahmet Ünlü.. Sadece kılığıyla değil, fikirleriyle de Osmanlı'nın otantik yapısını yansıtıyor.

Ünlü gazeteci Ahmet'e (Hakan) gelince, doğrusu ben onu daha az "samimi" buluyorum. Bu çevreler üzerine, anektodlara dayanan jurnalleriyle, yeni çevresinde yer genişletmek çabası bir gazeteci için, kişisel anlamda anlaşılabilir olsa da, topluma hizmet babında samimiyetten uzak görünüyor bana..

Demem o ki, Cübbeli Ahmet Ünlü'yü dinledikten sonra, ünlü gazeteci Ahmet yerine Ahmet Ünlü'yü daha yakın buldum kendime.. Zorla değil ya!