Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Şubat '12

 
Kategori
Edebiyat
 

Ünlü şiirlerde gezinmek

Bugün sabah aynaya baktığımda yine kafamın tepesi attı: Yine günlük – güneşlik havada başıma yağan beyaz karları hain aynada görünce biraz efkârlandım; gençlik günlerime dalıp gittim, (lâf aramızda, eski gözağrılarımı da düşündüm tabii…), benim “Hanımsal Alanlar Komutanı”nın duymayacağı kadar ‘alçak’ bir sesle, sevdiğim şiirleri mırıldandım…
Heyy köşemi okuyan 35 yaş üzerindekiler; varın siz de bir aynaya bakın, varın biraz da siz efkârlanın ve bir miktar da hayıflanın diye, kalktım, yarım - yamalak şiirlerin yer aldığı işte bu yazıyı yazdım, iyi mi!?

OTUZ BEŞ YAŞ

Yaş otuz beş, yolun yarısı eder,
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar…
… Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nereden çıktı bu cenaze, ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüğüm, tarumar?
Neylersin, ölüm herkesin başında.
Uyudun da uyanamadın olacak.
Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali, o musalla taşında!..

Cahit Sıtkı TARANCI.

FAHRİYE ABLA

...Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye abla...

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın
Hâlâ dağları karlı Erzincan’da mısın
Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda
Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye abla.

AHMET MUHİP DIRANAS.

HANCI

Gurbetten gelmişim yorgunum hancı,
Şuraya bir yatak ser, yavaş yavaş,
Aman, karanlığı görmesin gözüm,
Perdeleri ger, yavaş yavaş…

Garibim, her şey bana yabancı,
Dertliyim, çekinme, doldur hancı,
Önce kımıldar hafif bir sancı
Ayrılık sonradan kor, yavaş yavaş…

Bende bir resmi var yarısı yırtık,
On yıldır evimin kapısı örtük,
Garip, bir de sarhoş oldu mu artık?
Bütün sırlarını der, yavaş yavaş…

İşte hancı ben her zaman böyleyim,
Öteyi ne sen sor, ne ben söyleyim,
Kaldır artık, boş kadehi neyleyim,
Şu bizim hesabı gör, yavaş yavaş…

Bekir Sıtkı ERDOĞAN.

S E R E S E R P E…

Uzanıp yatıvermiş sereserpe;
Entarisi sıyrılmış hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor,
Bir eliyle de göğsünü tutmuş…
İçinde bir kötülük yok, biliyorum;
Yok, benim de yok,
Ama olmaz ki!..
Böyle de yatılmaz ki!..

Orhan Veli KANIK

MERDİVEN…

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya, ağlayarak!

Sular sarardı, yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki, akşam olmakta…

Ahmet HAŞİM.

Cahit Sıtkı Tarancı’dan bir şiirle yazımızı bitirelim:

ÖLÜM ?

Derhal gelebilirsin ölüm,
Kapı açıktır, lâmba sönük,
Kapımı çalma ölüm,
Açmam!..
Ben ölecek adam değilim!..

28 Şubat 2012/ Sakin KOŞAR.
 

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..